SON DAKİKA HABERLER : Yükleniyor.....

9 DETAY: Maç yoksa futbolun filmleri var

9 Detay | 20.03.2020 12:11

Dünyanın dört bir yanında futbol maçları ertelendi, duygusaldan komediye, eğlenceden gerçek hikayeye az bilinen 9 futbol filmini derledik.

Didem DİLMEN Didem DİLMEN
9 DETAY: Maç yoksa futbolun filmleri var

Hemen tüm dünyada futbol maçları ertelendi. Hafta sonunu yeşil ekran izleyerek geçirenler için evde yapılacak önerilerle 9 DETAY ise ara vermeden devam edecek.

Bu hafta 9 film önerisi ile başlıyoruz.

Bazılarını çok az kişi duymuştur, çoğu festivallerde gösterildi, türünün en iyi örnekleri arasında kabul edilen onlarca film arasından 9’unu seçerken zorlansak da 3 kriteri göz önüne aldık: Bulunabilirliği, Türkçe seçeneğinin olması ve izlediğinize pişman olmayacağınıza olan inancımız.

Listeye geçmeden, izlemiş olduğunuzu düşünerek, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, Gol Kralı, Taçsız Kral, Aşk Tutulması gibi Türk sinemasının en iyi futbol filmlerinin burada bulunmadığını ekleyelim.

Eğer izlemediyseniz de önce kendi sinemamızın en iyilerinden başlamanızı tavsiye edelim.

Maç saatlerinde futbolla bağını kopartmak istemeyenlere 9 futbol filmi...

1- AÇILIŞ FİLMİ – METEGOL (ALTIN GOL)

Açılışa animasyon koyduk, zira bu film gerçekten benzersiz. Futbol üzerine yapılmış çok az sayıdaki animasyon filmden biri ve 3 boyutlu olarak hazırlandı.

Arjantin, İspanya ve Almanya'dan 12 animasyon şirketinin bir araya gelmesiyle 21 milyon dolar maliyetle çekildi. Metegol, Arjantin sinema tarihinin en yüksek bütçeli filmi, tüm Latin Amerika'nın en büyük animasyon film prodüksiyonu ve futbol üzerine yapılmış çok az örnekten biri.

Metegol, Arjantinli yazar Roberto Fontanarossa'nın "Sağ Kanadın Hatıraları" adlı kısa hikayesinden uyarlandı. Oscar ödüllü Arjantinli yönetmen Juan Jose Campanella tarafından film haline getirildi.

Temmuz 2013'te Arjantin'de vizyona girdi ve Avrupa'ya ilk adımı ise 20 Eylül 2013'te San Sebastian Film Festivali’nde gösterilerek attı. Türkçe’ye Altın Gol adıyla çevrildi.

Hikaye bir langırt masasında geçiyor ve emin olun bu filmin yaş sınırı yok.

2. THE CUP – PHÖRPA (1999)

Hafta sonu sabahına en çok yakışan film olsa gerek...

Hala filmin adı bile geçince yüzümde beliren gülümsemeyi ancak ve ancak filmi izlediğinizde anlayacaksınız.

Filmi izlemeniz için daha da güzel bir bilgi vereyim: Gerçek hikaye!

1998 Dünya Kupası’nın, Fransa-İtalya çeyrek final maçı ile unutulmaz Fransa-Brezilya finali arasında geçen film, Tibet’teki Budist tapınağında yaşayan iki rahibin maçları izlemek için tapınağa televizyon getirme çabasını anlatıyor.

Komedi olarak kategorilendirilen filmi daha çok gülümseten olarak sınıflandırmak daha doğru olacaktır.

Size filmin çekimleriyle ilgili birkaç küçük dipnot:

Filmde Orgyen Tobgyal ve Neten Chokling başrolleri paylaşıyor. Ancak oyuncuların büyük kısmı manastırdaki rahiplerden oluşuyor ve hayatlarında hiç rol yapmadıkları gibi İngilizce de bilmiyorlardı ve senaryo da İngilizce yazılmıştı. Senaryonun dağıtılmasının faydası olmayacaktı.

Yönetmen (aynı zamanda senarist) Khyentse Norbu, çekimlerden önceki gece oyuncu rahiplere sahnelerini anlatıp repliklerini söylüyordu. Tüm gece diyaloglarını ezberleyen oyuncularla yapılan çekimlerin en fazla 3 tekrarla tamamlanması sadece disiplin ile açıklanabilir.

Film Türkçeye “Kupa” adıyla çevrildi.

3- OFFSIDE

Futbol filmlerinin kültleri arasında gösterilen, sayısız ödül alan ve ülkemizde de yine festival kapsamında gösterime giren, mutlaka izlenmesi gereken kategorisinden bir film...

Kadınların tribünde maç izlemesinin yasak olduğu İran’da erkek kılığında stada giren kadınların gerçek hikayesinden yola çıkılarak çekildi.

Filmde, 2006 Dünya Kupası eleme maçında Bahreyn ile karşılaşan İran Milli Takımı’nı statta izlemek isteyen kadınların erkek kılığına girerek stat güvenliğini geçme çabaları ve stat kapısında askerlere yakalanmaları anlatılıyor.

Esprili bir dille sosyal mesaj veren Offside, 2006 Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ödülünü kazandı ve 25. İstanbul Film Festivali’nde “Kadınlara Hürriyet” adıyla gösterildi.

Film çekimlerinin hikayesi de film kadar ilginç:

Film gerçekten de İran ile Bahreyn arasında oynanan maç esnasında, Tahran’daki ünlü Azadi Stadı’nda, maçla eş zamanlı olarak çekildi. Stadyuma gelen seyirci katılımının durumuna, maçın sonucuna göre alternatif senaryolar da hazır tutuldu..

Bir başka detay; filmde kostüm kullanılmadı... Yönetmen Jafar Panahi, filmde rol verdiği kadın oyuncularına, eğer stadyuma girmeye çalışsalardı hangi kıyafetleri seçeceklerini sordu ve filmde de o kılıkta oynattı.

4- LOOKING FOR ERIC (HAYATA ÇALIM AT)

Sorsanız bilen çoktur ama kaç kişi izledi? Eric Cantona’nın başrolünü oynadığı ve futbol filmleri kategorisinin en iyi örneklerinden olan Looking For Eric’i izlemenizi gerçekten tavsiye ederiz.

Öncelikle, bu filmin Eric Cantona’nın eski futbolcu olarak kendini canlandırdığı ve aktörlükte en üst seviyeye ulaştığı film olarak bir kenara ayrılmalıdır.

İngiliz filmlerinin gri tonunun egemen olduğu film, akıllıca yazılmış bir senaryoya sahip.

Özellikle Eric Cantona’nın gerçek karakterini yansıtması kadar postacı Eric Bishop’un girdiği depresyon da son derece tanıdık.

Öte yandan konusu sizi korkutmasın, filmde kasvet olmadığı gibi dram da yok, hatta çok eğlenceli sahneler var.

5- UNITED

Bir filmin başını, sonunu, ortasını bilip de yine de gözünüzü kırpmadan izleyebiliyorsunuz.

United, Türkçeye de aynı isimle uyarlandı, tahmin edebileceğiniz gibi.

Tarihin en ünlü takımlarından, Busby’nin Bebekleri lakaplı Manchester United takımının Yugoslavya’daki Avrupa Kupası maçından dönüşte Münih’te düşen uçağının hikayesi.

Asist Analiz’de Erhan Barış Karakuş’un kaleme aldığı hikaye, film haline geldiğinde yine de kendisini seyrettirebiliyor.

Bilinen hikayenin filmini izleyebilmenin elbette birkaç küçük püf noktası var:

Merak edenler için, kendi neslinin en büyük teknik adamlarından biri olan Matt Busby’nin gerçek karakterini yansıtan ve bir başka efsane Bobby Chalton’un gözünden yazılan senaryo bilmediğimiz detaylarla süslenmiş...

6. THE DAMNED UNITED (LANET TAKIM)

Hakkında en fazla makale yazılmış, en çok anlatılmış, en çok cümleleri alıntılanmış futbol adamlarından biri olan Brian Clough’la tanıştıralım.

Eksantrik bir karakter olduğu kadar çok zeki bir teknik direktör olan Brian Clough’un, kariyerindeki tüm başarılarda büyük rol oynayan yardımcısı Peter Taylor’sız gittiği Leeds United’daki 44 günlük macerasını anlatıyor.

David Pearce’ın aynı isimli romanından ve gerçek hikayeden esinlenerek yazılan senaryo bir dönem İngiltere’de epey tartışılmıştı.

Brian Clough’un ailesi, senaryodaki karakterin gerçek Clough olmadığını söyleyerek film için boykot çağrısı yapmıştı. Öte yandan onu yakıdan tanıyanların “Clough’a çok benziyor” diye yorum yaptığını da ekleyelim.

Muhteşem bir oyunculuk performansı, mutlaka izlenmeli...

7. MEAN MACHINE (SIRADIŞI SANIKLAR)

Türkçeye Sıradışı Sanıklar adıyla çevrilen Mean Machine’i daha önce izlediyseniz yine seyredin. Nasıl olsa bir kez daha seyredeceksiniz, neden şimdi olmasın?

Daha önce izlemediyseniz, çok şey kaçırıyorsunuz, fırsat bu fırsat!

Bir defa başrolünde Vinnie Jones var ki futbolculuğundan çok vakaları ile tanınan oyuncunun en iyi aktörlük performansı olabilir. Ne de olsa kendisine çok benzeyen bir karakteri canlandırıyor.

Mean Machine, 1974 yapımı ve Burt Reynolds’ın başrolünü oynadığı The Longest Yard filminin uyarlaması; orijinal film Amerikan futbolu üzerineydi.

İzlemek için bir neden daha, işte size kadro: Jason Statham, David Kelly ve David Hemmings yapımcı Guy Ritchie.

NOT: Film sadece Jason Statham’ın canlandırdığı kaleci Monk karakteri için bile izlenir.

8- WILL (BABAM İÇİN)

Duygusal bir film ve türünün en iyi dramalarından biri.

Küçük yaşta annesiz kalmış, babasından uzakta bir yatılı okulda büyüyen 11 yaşındaki Will’i hayatta tutan şeylerden biri futbol diğeri de Liverpool’dur.

Günün birinde aniden ortaya çıkan babası, oğlunun gönlünü almak için yanında getirdiği hediye 2005 Şampiyonlar Ligi Final maçına, İstanbul’a 2 bilettir.

Yolculuk başlamadan babasını kaybeden Will’e kalan tek miras, 2 adet final biletidir. Okul müdiresinin kasasına kilitlense de, kilitler açılmak içindir…

Kendisi, koca dünyada yalnız başına kalsa da, Liverpool İstanbul’a yalnız yürümeyecektir…

2005’teki unutulmaz İstanbul finaline giden yolculuğu anlatan filmin ortakları arasında Türkiye de bulunuyor. Will’in ülkeden ülkeye ve elbette kültürden kültüre geçen hikayesi, muhteşem bir dramaya dönüşüyor.

9. WHEN SATURDAY COMES

Az bilinen kültlerden biri de When Saturday Comes adı film. Türkiye’ye ise hemen hemen uğramadı ve bulması zor olsa da imkansız değil en azından...

Yüzüklerin Efendisi serisinde canlandırdığı Boromir karakteri ile kariyerinin muhtemelen en üst noktasına ulaşan Sean Bean filmin başrolünde.

Sheffield'da doğan Sean Bean, tam bir futbol tutkunu, sıkı bir Sheffield United taraftarı...

Takımının maçlarını takip ediyor ve sıkça Sheffield United'ı, Bramall Lane Stadı tribünlerinden destekliyor.

Filmin en güzel hikayesi de aslında burada yatıyor, Sean Bean filmde taraftarı olduğu takımın formasını giyiyor.

Hallam FC'de amatör olarak futbol oynayan Jimmy’i Sheffield United'da deneme antrenmanlarına kabul edilir. Ancak futbol yeteneği denemeleri geçmeye yetmeyecektir.

Çok klasik bir hikaye olmasına rağmen duygusal filmleri sevenler, Sean Bean’i beğenenler ve futbolsuzluktan travma geçirenler için birebir, çünkü bolca futbol maçı sahnesi mevcut.

Sean Bean, filmin vizyona girmesinin ardından, İngiltere futbol kamuoyunda oldukça popüler olmuş, o yıl Premier Lig için hazırlanan tanıtım filminde de rol almıştı...

GÜNÜN ÖNEMLİ HABERLERİ

Okuyucu Yorumları

0 Yorum

E-Posta hesabınız yayınlanmayacaktır. * İle işaretlenmiş alanlar zorunludur. Yönetici onayından sonra yorumunuz gözükecektir.

© Copyright Asist Analiz - Bolbol Medya