Alp Özgen’in Bundesliga Günlükleri 10: Patron izin vermiyor

Bundesliga’da haftalar ilerledikçe şampiyonluk yarışı da iyice kızışmaya başladı. Ligin kralı Bayern Münih son düzlüğe girilirken kolay kolay fire vermeyeceğini bu hafta bir kez daha kanıtlarken, Nagelsmann’lı Leipzig, Haaland ile şahlanan Dortmund ve plase Borussia Mönchengladbach da yoluna tam gaz devam ediyor.

HAALAND ŞAHANE AMA EMRE CAN KİLİT HAMLE

Haftanın açılış maçı ile başlayalım günlüğümüze not düşmeye. Geçen hafta Bayer Leverkusen deplasmanında travmatik bir yenilgi alan Borussia Dortmund, 2020’de hiç yenilmeyen, formda Eintracht Frankfurt ile Signal Iduna Park’ta 22. haftanın açılışını yaptı.

İki takımın form durumuna bakıldığında çekişmeli, bol gollü ve Dortmund’un 1 ya da 2 farkla kazanması genel beklentiydi. Ancak hiç de öyle olmadı. Baştan sona tek taraflı bir maç oldu. Yeni yılda kusursuza yakın performans gösteren Adi Hütter’in Frankfurt’unu tek kelime ile perişan etti Dortmund. Guerreiro’nun müthiş oynadığı karşılaşmada olağan şüpheliler Sancho ve Haaland yine sahnedeydi. Son derece formda olan Brandt’ın ve eleştirilse dahi bu takımın en önemli bağlantı oyuncusu olan kaptan Reus’un yokluğunu hiç aratmadılar. Ancak bana göre bu maçta en çok konuşulması gereken ön bölgedeki süper silahlar ve onların yıkıcı gücü değil. Bu zaten hemen her iç saha maçında artık ezberlediğimiz bir durum. Bu maçta en değerli olan Dortmund’un gol yemeden kazanmasıydı.

Maçtan önce Favre’ye: “8-2 mi kazanmak istersiniz, yoksa 3-0 mı?” diye sorulsa eminim İsviçreli teknik adamın cevabı ikinci seçenek olurdu. Çünkü Dortmund’un Favre ile 1,5 yıldır çözemediği en kronik problemi, rakibe kolay pozisyon verme ve kolay gol yeme alışkanlığıydı.

Bunu sezon öncesi yaptıkları Hummels hamlesi ile çözmeye çalışsalar da tecrübeli stoper bu kadar naif bir takımda tek başına sert bir karakter yaratamadı. Ki zaten ilerleyen yaşı nedeni ile eski performansından hayli uzak bir defansif grafik çiziyor. Kısacası Dortmund’da kirli işleri yapacak ve top ayağında değilken rakibe agresif hamleleri ile mesaj verecek bir oyuncu lazımdı. İşte bu hamleyi Emre Can ile yaptı Michael Zorc ve Watzke.

2020’nin en formda ve golcü takımlarından Frankfurt karşısında Favre’nin ekibi sadece gol yememekle kalmadı; rakibe tek bir net gol pozisyonu vermedi. Bu başarının baş mimarları da merkezdeki Emre Can ve Axel Witsel ikilisiydi. Özellikle Emre Can top rakipteyken Dortmund’un en iyi ismiydi maç boyunca. Burada bir itirafta bulunmak istiyorum. Devre arası transferinin son döneminde yapılan Emre Can hamlesini hiç beğenmemiştim. Çünkü kariyeri boyunca benim beğendiğim ve izlemekten keyif aldığım bir oyuncu olmadı hiç Emre Can.

En parlak döneminde bile topun ayağına yakışmadığını düşündüğüm futbolculardan biridir. Ben her zaman topla ilişkisi iyi olan futbolcuları sevdim çünkü. Bu tabii kişisel bir bakış açısı ve futbola nereden baktığınız ile alakalı.

İşte takım mühendisliği denen kavram da bu tip bakış açılarını yıkmak ve takım olabilmek için belki de bu kadar değerli. Sonuçta yıldız oyuncuların arkasını toplayacak, onların yapmadığı pis işleri yapacak bir adam her takıma lazım. Özellikle de Dortmund kadar teknik ve kırılgan bir takıma.

BU LİGİN PATRONU BAYERN!

Rekortmen şampiyon Bayern Münih ile devam edelim. Geçen hafta zirve yarışındaki rakiplerinden Leipzig’e takılan Lewandowski ve arkadaşları Köln deplasmanında maçı 12 dakikada bitirdi.

Gol makinesi Lewa ile perdeyi açan Bavyeralılarda uzun zaman sonra forma giyen Coman ve son haftaların mutsuz ismi Gnabry ile 12. dakikada 3-0’ı buldu. İlk yarıda 2 topu direkten dönen Münih’in kaçırdığı 2-3 de net pozisyon var.

Bayern Münih’li oyuncular bazen öyle bir seviyeye çıkıyorlar ki rakip 13 kişi ile oynasa bile engel olamaz hissi uyandırıyorlar.

Bayern’in ligin ağası rolünde rakipleri üzerinde yarattığı esas yıkıcı duygu da “çaresizlik” zaten. Alman futbolunun dinamosunun bu performansı rakipleri için gerçekten sinir bozucu. Bu hafta Allianz Arena’ya gidecek olan Paderborn’a Allah kolaylık ve sabır versin!

Geçen haftayı boş geçen Lewandowski 4-1’lik Köln galibiyetindeki perdeyi açarak 23 gole ulaştı ve hem Werner ile arasındaki farkı 3’e çıkardı hem de efsane Gerd Müller’in bir sezonda attığı 40 gollük rekoru kırma hedefinden vazgeçmediğini kanıtladı. Paderborn karşısında Lewa’nın atacağı gol sayısı 40 gollük rekor hedefi açısından belirleyici olabilir.

NAGELSMANN VE ROSE İÇİN KOLAY HAFTA

Şampiyonluk yarışının diğer temsilcileri Leipzig ve Mönchengladbach ise kolay rakiplere karşı aldıkları farklı galibiyetler ile geçti haftayı. Her ikisi de ligde kalma savaşı veren takımlara karşı oynadılar. Leipzig’in Werder Bremen ile, Gladbach’ın da Fortuna Düsseldorf ile yaptığı maçlar zirve takipçilerini hiç ama hiç zorlamadı.

Timo Werner, Bremen maçını da boş geçerken, Nagelsmann’ın takımını 3-0’lık galibiyete taşıyan isim 1 gol 1 asist ile oynayan Patrik Schick oldu. Tarihinin en kötü sezonunu yaşayan Bremen ise adım adım Bundesliga 2’ye yaklaşıyor. Ligin en problemli savunmalarından birine sahip olan Florian Kohfeldt ve öğrencilerinin bu haftaki konuğu, 2020’nin en çok gol atan takımı Borussia Dortmund.

Zirve yarışında sessiz ve derinden ilerleyen Borussia Mönchengladbach, Fortuna Düsseldorf deplasmanında çok rahat kazandı.

Rakibini 4-1 mağlup eden Marco Rose’nin takımında başrolde yine Marcus Thuram vardı. 2 asist ile yıldızlaşan Fransız oyuncu babası Lillian Thuram’ın gölgesinde kalmamaya niyetli gözüküyor. Çıtayı arşa koyan babasının seviyesine ulaşabilir mi bilmem ama şu an Rose ve Gladbach’ın en değerli parçası olduğu kesin.

Düsseldorf için de Bremen gibi çanlar çalmaya devam ediyor. Kaan Ayhan’ın 1 asist yaptığı maçta kendi seyircisi önünde varlık gösteremeyen Fortuna’da Funkel’in gönderilmesi de kötü gidişata çare olmayacak gibi duruyor.

ZİRVEYE BİR ADAY DAHA MI?

Son yılların en çekişmeli sezonunda, ilk haftadan bu yana zirve yarışı içinde olan tam 4 takım var Bundesliga’da.

Bu hafta bu rakam 5’e çıktı gibi görünüyor. Geçen hafta Dortmund’u yenerek ilk 4 yarışı içinde olabileceğinin sinyallerini veren Bayer Leverkusen, bu hafta da Union Berlin’i deplasmanda 3-2 ile geçerek ilk 4 için iddiasını net bir şekilde ortaya koydu. Ligin en küçük stadına sahip Union Berlin, taraftarı ile oluşturduğu alışılmadık atmosfer ile bu sahada zorlu rakiplere (3-1’lik Dortmund galibiyeti başta olmak üzere) karşı önemli galibiyetler almayı başarmıştı. Nitekim Leverkusen’e de kolay lokma olmadılar. Sürekli öne geçen rakipleri karşısında iki kez geri dönmeyi başardılar. Ancak maça damgasını yaptığı değişiklikler ile vuran Peter Bosz’un son hamlesi olan Bellerabi’nin 90+4’te attığı gol Forsterei Stadı’ndaki binlerce Union taraftarının kalbini kırdı.

Bu maçla ilgili bir diğer anekdot ise Sven Bender’in yaptığı formasyon değişikliği! Evet yanlış okumadınız. Maçın ikinci yarısındaki gidişattan memnun olmayan Bender, takımı 3’lü savunmadan 4’lüye çevirdi ve yaptığı bu hamleden sonra Leverkusen daha çok pozisyon bulmaya başladı.

Ssport 2 ekranlarında Bundesliga maçlarını beraber anlattığımız sevgili dostum Orhan Uluca’dan aldığım bu bilgiyi sizlerle de paylaşmak istedim. Bender’in saha içinde böyle bir taktik değişiklik yapma yetkisi varmış! Leverkusen gelecekteki teknik direktörünü şimdiden hazırlamaya başlıyor anlaşılan.

AVRUPA BİLETİ İÇİN 5 ADAY

Bayern Münih, Leipzig, Dortmund, Gladbach ve son olarak bu dörtlüye katılan Leverkusen’in ilk 5 sırayı bir şekilde paylaşacağını düşününce bu sezon Bundesliga’da Avrupa kupalarına katılma bileti belki de tarihin en pahalı bileti olacak. Çünkü bu bilet için 5 aday gözükürken trende sadece 1 takımlık yer gözüküyor. Şu an 6. sırada yer alan Schalke en güçlü aday gibi gözükse de yeri sağlam değil.

Bunun iki sebebi var. Birincisi rakibi çok fazla, ikincisi ise Schalke’nin form grafiği çok tehlikeli bir şekilde düşüyor. Savunmacı ve savaşçı kimliklerini korusalar da, bu karakter lig altıncılığı için yeterli olmayabilir. Schalke’de çok ciddi bir yaratıcılık eksikliği dikkat çekiyor. Bunun en son ve canlı örneğini Mainz deplasmanında bu hafta gördük. 90 dakika boyunca Mainz’a çok fazla fırsat vermedi Schalke ama kendisinden beklenen pozisyon sayısını da yakalayamadı.

Geçen hafta sakatlanan ve 1 aya yakın oynamayabilir haberleri ile bizi üzen Ozan Kabak, Mainz maçında ikinci yarıda oyuna girdi ve yüreğimize su serpti. Diğer milli futbolcumuz Ahmed Kutucu ise maçın son 15 dakikasında takımın ilk forveti Raman’ın yerine oyuna girdi ama tabelayı değiştirecek fırsat yakalayamadı.

Yine de ben Ahmed’in daha fazla süreyi hak ettiğini düşünüyorum.

Avrupa biletinin diğer adaylarından en iddialı iki takım; Hoffenheim ve Wolfsburg, Hoffenheim’ın sahası Prezero Arena’da karşılaştı. Tam 5 gole ve 3 penaltıya sahne olan maçta hat trick yapan Weghorst’un takımı Wolfsburg 3-2 kazanarak Avrupa yarışı içinde kaldı. Hoffenheim için ne yazacağını bilemiyor insan. Ligin en tahmin edilemez takımı oldukları kesin.

Avrupa biletinin diğer talibi sezonun flaş takım Freiburg ise zorlu bir deplasmandaydı bu hafta. Christian Streich ve öğrencileri eski takım arkadaşları Niderlechner’in Augsburg’una konuk oldu. Baştan sona dengeli giden maçta iki taraflar 1’er puanı 1’er golle aldı.

Günlüğümüzün son notu da Hertha Berlin’den. Hafta içinde sürpriz bir kararla kısa süre önce geldiği teknik direktörlük koltuğundan ayrılan Jurgen Klinsmann ile yönetim arasında yaşanan soğuk savaşın ardından Hertha sezonun üçüncü teknik adamı olarak Alexander Nouri’yi takımın başına getirdi. Nouri ilk maçında lig sonuncusu Paderborn’u deplasmanda 2-1 mağlup etti ama onun için asıl sınav ilerleyen haftalarda gözüküyor.

Ve Nouri ile öğrencilerinin bu sınavdan başarı ile ayrılarak bir an önce alt sıralardan kurtulması gerekiyor. Zira Hertha’ya 1 yıl içinde tam 225 milyon Euro yatırım yapan Lars Windhorst’un ve taraftarların sabrı taşmak üzere.