SON DAKİKA HABERLER : Yükleniyor.....

Konteyner yarışını kazandı, futbolcu oldu

Röportaj | 08.04.2020 15:49

Gençlerbirliği'nin, sahaya çıktığında nasıl bir performans göstereceğinden emin olduğumuz istikrarlı oyuncusu Ahmet Oğuz, hikayesini anlattı.

Didem DİLMEN Didem DİLMEN
Konteyner yarışını kazandı, futbolcu oldu

Sezona nasıl başladığınızı düşünüyorsunuz? 

Sezon başında talihsiz iki kırmızı kart gördüm. Daha sonra toparlanma sürecim oldu 4 maç ancak bu defa da sakatlık geçirdim ve 3 ay sahalardan uzak kaldım. Dönüşte tekrar formayı almayı başardım. Koronavirüs nedeniyle ara vermek zorunda kaldık ama çok özledim futbol oynamayı.

Her maçta belirli bir istikrarı tutturabilen, maçta nasıl performans ortaya koyacağından emin olabildiğimiz bir futbolcu profili çiziyorsunuz.

Her oyuncunun bir seviyesi olması ve o seviyenin altına düşmemesi gerekiyor. Bunun üstüne çıktığınız zaman da insanlar seni izliyor ve beğeniyor, üzerine katarak iyi bir transfer yapmak mümkün oluyor.

Siz altyapıdan itibaren Gençlerbirliği’ndesiniz. Kısa bir dönem Hacettepe’de kiralık geçirdiğiniz gençlik dönemi dışında tüm kariyerinizi Gençlerbirliği’nde geçirdiniz. Sizi kalan son bayrak adam olarak tanımlayabilir miyiz?

Çevremdeki çoğu kişi Gençlerbirliği’nden emekli olacağımı düşünüyor.

Bir Totti ve Roma örneğindeki gibi bayrak adam olmak isterim elbette. Gençlerbirliği benim yuvam. 2002’de girdim kapıdan içeriye. Emek vermek, formam için savaşmak istiyorum.

O zaman 2002’ye dönelim ve Gençlerbirliği’nin kapısından içeriye giriş hikayenizi dinleyelim.

2000 yılında ailemle birlikte Yozgat’tan Ankara’ya göç ettik. Babam kapıcı olarak Eryaman’da bir sitede işe başlamıştı. O zamanlar ekonomik durumumuz çok iyi değildi. Sadece babam çalışıyordu.

Futbolu çok seviyordum. 2001 yılında Şekerspor altyapısında bir alışma ve öğrenme süreci geçirdim. Gençlerbirliği altyapısına gitmek istedim ama bunun için bir miktar paraya ihtiyaç vardı. O sırada ailemizde böyle bir para yoktu.

Abim de futbol oynamayı gerçekten çok istiyordu. Babam Hollanda’daki amcalarımdan bir miktar borç istedi. Ama bu para sadece 1 kişiye yetiyordu.

Ya abim gidecekti Gençlerbirliği’ne ya da ben... Babam bizi bir yarışa tabi tuttu. 100 metre ilerideki çöp konteynerine kim önce varırsa altyapıya o gidecek dedi. Abimle yarışa başladık, abim beni geçebilmek için güldürmeye çalışıyordu. Ama kıl payıyla ben kazandım yarışı.

Gençlerbirliği altyapısına yazdırılan da ben oldum.

Altyapı hocalarımız performansımı çok beğendiler, aileme “Biz Ahmet’i almak istiyoruz” dediler.

O dönemde babam Antalya’da küçük bir büfe açmıştı. Onlar Antalya’ya gittiler ben ailemden 1 yıl ayrı Ankara’da kaldım, sırf futbol aşkı için.

Bir yıl sonra ailem hasrete dayanamayıp Ankara’ya döndü ve benim hayatım da bu noktada başladı. Azimle hırsla çalışarak buralara kadar geldim.

İdolünüz var mı?

Beni Gençlerbirliği altyapısından çıkan Gökhan Gönül’e benzetirlerdi ve ikinci Gökhan olarak lanse ediyorlardı. Ben de Gökhan Gönül’ü çok beğeniyorum. Avrupa’da da Dani Alves’i takip ediyorum. İkisi de kariyerlerinin son dönemlerini yaşıyorlar.

Neden ikinci Gökhan Gönül olmayayım ki diye düşünerek hala çalışmaya devam ediyorum.

Örnek verdiğiniz bek oyuncuların ikisi de hücum bek karakterli. Siz de kanatlardan katkı yapmaya çalışan bir oyuncusunuz. Siz kendi oyun karakterinizi nasıl tarif edersiniz?

Gökhan Gönül ve Dani Alves hep büyük takımlarda oynadılar. Büyük takımlarda da öncelik hücumdur. Anadolu takımlarındaysa ilk önce puan almak düşüncesi vardır. Biz de ona göre oynamaya çalışıyoruz. Hücum oynayan bir takımda emin olun daha ofansif bir bek oyuncusu olabilirim.

Hayalinizdeki takımın Borussia Dortmund olduğunu anlattığınız bir röportajınızı okudum. Neden Borussia Dortmund?

Taraftarlarını gerçekten çok beğeniyorum. Her maç 50-60 bin taraftarın önünde oynuyorlar. Bir de sarı rengi çok seviyorum. Avrupa’da oynamak istediğim takımı sormuşlardı, Dortmund demiştim, hala da öyle...

Unutamadığınız bir maç anınız var mı?

Aslında iki maç var.

Biri ilk kez ilk 11’de oynadığım maç. Konyaspor maçıydı ve 5-0 yenmiştik. Maçta neredeyse altyapı kadrosuyla çıkmıştık. Arkadaşlarımdan 7-8’i ile birlikte oynamıştık. O maçı hiç unutamam.

Geçen sene Gaziantep maçında 90’da frikikten attığım gol var. Takımıma 3 puan kazandırdığım o maç da benim için unutulmazdı.

En fazla zorlandığınız rakip oyuncuyu sorsam...

O gün gününüzde değilseniz her rakip oyuncu sizi zorlayabilir. Quaresma’yı sayabilirim, çok kolay faul alabiliyor ve rakibinin kendisine dokunmasına izin vermiyor, hakemler de buna göz yumuyorlar. Bu yüzden de birkaç maçta Quaresma karşısında zorlanmıştım.

En son oynadığımız Galatasaray maçında da Onyekuru’da zorlandım. Sakatlıktan yeni çıkmıştım, henüz formumu tam yakalayamamıştım.

 

GÜNÜN ÖNEMLİ HABERLERİ

Okuyucu Yorumları

0 Yorum

E-Posta hesabınız yayınlanmayacaktır. * İle işaretlenmiş alanlar zorunludur. Yönetici onayından sonra yorumunuz gözükecektir.

© Copyright Asist Analiz - Bolbol Medya