Geç seksenler ve erken doksanlarda doğanlar için bazı takımlar, basketbolcular; bir sporcu olmanın ötesinde bir ilahtır. Bazıları bunu kariyerlerini daha da erişilmez noktaya taşıyarak gösterirken bazıları yüzde tebessüm bırakarak, “keşke sakatlanmasıydı” diye iç çektirir. Grant Hill ve Derrick Rose dersem sanırım görüntü daha net oluşur.
İlk gruptaki oyuncuların belki de başında Kara Mamba, Kobe Bryant gelmektedir. Kobe Bryant, 3 çeyrekte o sezonun finalistinden daha fazla sayıyı tek başına atabilen, bir takımı tek başına yenebilen, şampiyonluk kazandıran ve en önemlisi kazanmak için oynayan bir oyuncuydu. Aklıma o Ocak gününde yaşanan trajediden sonra Lakers’ın sosyal medya uzmanının attığı, “Şimdi ondan –di’li geçmiş zaman olarak bahsetmek zorundayız ve bu hiç adil değil” tweeti geliyor. Evet, hayat ve spor hiç ama hiç adil değil. Belki de hayatın hiçbir alanı adil değil ama bu adil olmayan düzenin içinde yanınızda olan birkaç insan sizi, sizin tarihinizle beraber ileri taşıyor. LeBron James, kariyerinin başında en çok kıyaslandığı sporcu olan Kobe Bryant’ı şampiyonlukla onurlandırdı. Denver’ı eledikten sonra herkes sevinirken LeBron’un ifadesiz ve gergin bakışını hatırladınız mı? İşte ben o bakışı unutmayanlardan bir tanesiyim. Şimdi biraz saha içine ve 1 yıl süren 2019/20 NBA sezonuna dönelim.
Sezon birçok Lakers taraftarı için şehirdeki, aynı salonu paylaştığı rakibi Clippers’ın gölgesinde kalacak mıyız? Sorusuyla başladı. Nitekim açılış maçında Clippers, Lakers’a pek şans tanımamış ve kağıt üstünde Lakers arka plandaki takım olarak kalmıştı. Sezon ilerledikçe Clippers, load management yani oyuncuların enerjilerini saklaması konusuyla öne çıkarken LeBron James, 35 yaşındaki fiziğiyle beraber Batı’nın zirvesine kurulmuştu. Nitekim yanında yer alan Anthony Davis, Kyrie Irving sonrası LeBron’u en iyi tamamlayan yıldız parça olmuştu. Bu doğrultuda ortalama bir koç olarak tanınan Frank Vogel’ın esnek oyun planları ve oyuncularını oyuna dahil edebilen bir anlayışta olması Lakers’ı rahatlatmıştı. Pandemi öncesi bu doğrultuda olan Lakers, pandemiden hemen önce çıktığı 2 maçta önce Giannis’in sürüklediği Milwaukee’yi sahadan silerek yenmiş ardından Clippers’ın fişini çekmişti. Lakers formdaydı ve önlerinde tek bir hedef vardı; Kobe’ye adanacak Larry O’Brien kupası.
Orlando’daki bubble’da playofflara girmeyi garantilemiş ve 2 maç alması durumunda konferansını lider bitirecek bir noktada gelmişti. Elbette LeBron-AD önderliğindeki Lakers bunu 3 maç içinde başardı ve playofflara lider olarak girdi.
Çok formda gelen bir Portland ile playofflara başlamak yorucu bir sınav olabilirdi. Ama LeBron’un yanındaki en önemli parça olan AD, fizik üstünlüğünü sahaya yansıtırken LeBron, saha içindeki koçtu.
Portland’ı beklenenden kolay bir şekilde eleyen Lakers, 4-1 ile Rockets’ın karşısına geliyordu. Harden-Westbrook temelli small ball’u sahaya koyan Mike D’Antoni, Lakers’ı ilk maçta yendiğinde ben dahil birçok kişi, Rockets’a elenebilir Lakers demişti. Tabii sonra totemimiz bitti… Şaka şaka… Yine AD ve yine tur. Lakers, Rockets’ı 4-1 ile elerken Harden sahadan silinmenin bile ötesine geçiyordu. Alex Caruso gibi bir rol oyuncusunun değerinin ortaya çıktığı seri olarak da hatırlayabiliriz.
Konferans finali. Clippers ile eşleşmesine kesin gözüyle bakılan Lakers, Nuggets’ın sürpriz sonucuyla beraber Clippers’ı değil, Denver karşısında buluyordu. Lakers’ın bu seride zor durumda kaldığını bile görmedik diyebiliriz. Çok güçlü görünen LeBron-AD ortaklığı, Jokic-Murray ikilisinin performansı karşısında sarsılmadı ve Lakers, yine 4-1 ile seriyi geçti.
Sırada NBA Finalleri vardı. Indiana Jones üçlemesini izleyenleriniz olmuştur. En sevdiğim üçlemelerden biri olan Indiana Jones’u burada kullanma sebebim Miami Heat’in, Indiana Jones gibi, başına ne gelirse gelsin, kiminle eşleşirse eşleşsin hep ve kendi yoluyla kazanan tarafta olması. Indiana’yı süpüren, Milwaukee’yi darmadağın eden, Boston’ı üzen Heat, Lakers karşısına geldiğinde 50/50 ortadaydı seri.
Lakers, ilk maçta rakibini dağıtırken Miami için asıl sorun mağlubiyet değil, Bam Adebayo-Goran Dragic ikilisini kaybetmekti. İkisinden uzun mahrum kalan Heat 3-1 geriye düşmüştü.
Jimmy Butler’ın unutulmaz performansıyla tarihi bir galibiyet alan Heat, seriyi ortaya getirmek üzereydi. Ama ortada bir gerçek vardı. O gerçeğin adı LeBron James’ti. LeBron, kariyerinin en hak edilmiş final MVP’liğini almış olabilir 2016 ile beraber. Kobe’nin öldüğü günden beri Lakers, şampiyonluk vb bir şey söylemedi. Tek tek maçlara çıktı. Tek tek kazandı, tek tek kaybetti. Anthony Davis’in, “Onun onuruna giyilmiş bir formayla maç kaybedemezdim” diyerek Denver’a karşı 2-0’ı getiren şutu, LeBron’un, “Onu onurlandırmak istedik” demeci…
Evet Kobe aramızda değil. Ama bence bir bakın etrafa, Kobe orada. Kobe’nin oyunu sayesinde bu işi yapan insanlar olduğu sürece de orada kalacak.
Ne diyebiliriz ki Mamba, iş tamamlandı. Artık Gigi ile beraber huzur içinde uyuyabilirsin!
Okuyucu Yorumları
0 Yorum