Ara sıcaklar bitti ve NBA’in ana yemeğine hoş geldiniz. Favori takımların ufak hatalarıyla açtığımız playoff, umarım pandemiye rağmen bizlere keyif verecektir. İlk maçların öne çıkan detayları için lütfen önden buyurun.
Plus
Jayson Tatum
Balonun başında gösterdiği performanslarla herkeste bir soru işareti bırakmıştı ama playoffta izlediğimiz Tatum, aklımızdaki şüpheleri tamamen giderdi. Karşımızda NBA’in en iyi kanat oyuncularından biri var. Hücumdaki akışkanlığını izlemek gerçekten harika bir deneyim. Kendine güveni oldukça yüksek ve bunu maçlarda göstermekten çekinmiyor. Gerekirse savunmacısıyla arasına mesafe koyuyor, gerekirse de savunmacısının yakınlığını umursamadan şutu gönderiyor. Aynı zamanda oyunundaki iç-dış dengesini çok iyi koruyor.
Boston Celtics - Philadelphia 76ers eşleşmesinde en iyi oyuncuyu sorduğunuzda birçok kişi Joel Embiid’in ismini ön plana atabilir. Embiid’in yetenek paketi gerçekten de olağanüstü ama devamlılık açısından veya oynanan iki maç açısından bakacak olursak Tatum bu noktada akıl çelmeye başlıyor. Embiid oyun evrilirken her daim akıntıya karşı yüzmek zorundayken Tatum oyunun evrimine ön ayak olan pozisyonda yer alıyor.
22 yaşındaki forvet lige adım attığı günden bu yana playofflara oldukça aşina. İlk playoffundan beri güzel performanslarına da şahit olduk. Bu sene ulaştığı seviyeyle birlikte takımını nereye kadar götüreceğini izlemek oldukça keyifli olacak.
Houston Rockets
Daryl Morey ve Mike D’Antoni muhtemelen son kez Houston Rockets çatısı altındalar. Oluşturdukları kadro ve uygulanan oyun planı kesinlikle bu sona layık gözüküyor. Teker teker parçaları bileştirdiler ve yarattıkları canavar yaşıyor.
Oklahoma City Thunder’a karşı oynanan ikinci maçın son çeyreğine davet ediyorum sizleri. Russell Westbrook sakatlığı sebebiyle oynamıyor, James Harden kötü bir maç geçiriyor ve o da kenarda yerini almış. Sahada olan Rockets beşi önce beş sayıdan geri geliyor, sonrasında takımlarını 10 sayı öne geçirmeyi başarıyor. Bu beş zamanında istenmeyen adam haline gelmiş veya değeri başka takımlarda fark edilmemiş oyuncularla dolu. Yaşanan bu sekans bile başlı başına bir takdir sebebi.
Oluşturulan bu takım rakip ayırt etmeden sahada sonuna kadar mücadele verecektir. Oynadıkları oyun bilinen doğruları, istatistikleri büküyor. Portland Trail Blazers karşısında zorlanan Los Angeles Lakers, Rockets maçlarını izledikçe otel odalarında rahat uyuyamıyorlardır.
Luka Doncic
Biz onun kapasitesine çok daha önceden vakıf olmuştuk ama Doncic yeteneklerini her yerde herkese karşı göstermek için adeta ant içmiş. Şampiyonluğun iddialı takımlarından Los Angeles Clippers’a karşı iki maçta takımına liderlik eden Doncic, Kawhi Leonard veya Paul George demeden kendi bildiklerini sahada uygulamaya devam ediyor. İlk maçta Kristaps Porzingis’i erken kaybetmese neler olurdu bilemiyoruz ama ikinci maçta onunla birlikte neler yapabildiğini görmüş olduk.
Konuyu uzatmanın pek anlamı yok. Bu yaşta bunları yapabiliyorsa ‘’Doncic’in tavanı neresi acaba’’ demekten kendimi alamıyorum.
Minus
Philadelphia 76ers
Ouroboros kendi kendini yaratmayı sembolize eden, yılanın kendi kuyruğunu ısırdığı bir görseldir. Genelde bu sembole kimi dizilerde veya dövme olarak insanlarda rastlamış olabilirsiniz. Sembolü 76ers üzerinden yorumlamak isterseniz, kendi kuyruğunu ısırmaktan ileriye doğru gidemeyen bir takım bulmuş olursunuz.
Philadelphia için sezon hep aynı soruyla başlıyor; ’’O sene bu sene mi?’’. Senelerdir draft oyuncularına yatırım yapan, seçtiği oyuncuların belirli bir gelişim göstermesini bekleyen takımın genel menajeri Elton Brand, geçen sezon yaptığı takaslarla bu döngüyü kırmak istedi. Tobias Harris ve Jimmy Butler’ın takıma dahil olmasıyla konferans finali gelmiş ve sezon bitiminde Butler’a veda edilmişti. Onun ayrılmasından sonra eklenen Al Horford, enteresan bir tercihti. Gardların ve hızın egemen olduğu lige uzun ve fizikli oyuncularla meydan okumak cesaret istiyordu. Günümüze gelecek olursak bu cesaretin pek bir getirisi olmadığını görebiliriz.
Bugünden konuşacaksak elbette bahsetmemiz gereken bir isim var; Ben Simmons. Takımın en önemli iki oyuncusundan biri olan Simmons, herkesin bildiği üzere playofflar öncesi sakatlandı. Sonuçta onun sakatlığı koç Brett Brown ve Elton Brand’e ihtiyaç duydukları bahaneyi vermiş oluyordu. Bu büyük bahaneye rağmen sahada yaşananları aklamak ise pek mümkün değil. Takımın liderliğine soyunan Joel Embiid, iki Boston Celtics maçına da harika başlangıçlar yaptı. Embiid’in üretimi ve yarattığı tehdit başka koçların ellerinde maçta kalmayı sağlayabilir ama Brown’ın elinde bu pek mümkün değil. Celtics’in en büyük zaafı pota altıyken iş oyuncunun sadece bireysel çabasına kalıyorsa bu takımda bir plandan bahsetmek mümkün değil. Kendisini savunmayla tanımlamak isteyen takımın bu konuda da iyi olamaması cabası.
Sixers’ın bu noktadan sonra seriyi kazanması bana büyük bir özür dilettirir, bunun kesinlikle farkındayım. Yine de Embiid’in ikinci maçtaki yüz ifadesi her şeyi anlatıyor. Bu sene olmayacağı zaten belli olmuştu. Peki, o sene önümüzdeki sene mi? Al Horford ve Tobias Harris’in kontratlarına bakınca maalesef. Son olarak, şimdiden güle güle Brett Brown.
Denver Nuggets
Baştan belirtmem gerekir; Denver Nuggets’ı yazmaktansa, direkt plaket vermeyi tercih ederdim. Sonuçta Mike Conley Jr. ve Bojan Bogdanovic’ten yoksun Utah Jazz’a karşı iki maçta da belirgin bir üstünlük kuramamak neresinden bakarsanız bakın, özel bir performanstır. Nuggets bu özel performansı gösterirken kötü şut atmadı, aksine oldukça yüzdeli oynadılar veya kilit oyuncularından birini sakatlığa kurban vermediler. Yaptıkları tek belirgin hata, savunmayı hiç umursamamalarıydı.
Takımın süper yıldızı Nikola Jokic, geçtiğimiz senelerde savunmayla alakalı sıkıntılar yaşamıştı ama koç Michael Malone bu zafiyeti saklayacak yapılar kurmuştu. Playoffa dönecek olursak, pota altında caydırıcı bir kuvvetleri yok ve Jazz oyuncuları ne zaman penetre etmek istese, rahatlıkla kendilerine alan bulabiliyorlar. Bu eksiklerin üstüne ikinci maçta eller de tutmayınca, üçüncü çeyrekte havlu atmak zorunda kaldılar. Nuggets bu eşleşmeyi muhtemelen geçecektir ama bir sonraki tur bu savunmayla rakiplerine karşı ayakta duramazlar.
Favori Takımlar
Sezon başlarken herkesin konuştuğu şampiyonluk favorileri yaklaşık olarak aynıydı. Los Angeles Clippers, Milwaukee Bucks ve Los Angeles Lakers. Bu üç takım da playofflara sıkıntılı başladılar.
Açılışı batı lideri Lakers yaptı. Balona geldiklerinden beri ritimlerinin dışında gözüken ekip, rakipleri Portland Trail Blazers’a karşı korkunç bir şut yüzdesiyle oynadılar. Kendi şutları dışında Trail Blazers’ın arka alanını savunmakta da sıkıntılar yaşayan Lakers, hem bu eşleşme için hem de ilerisi için korkutucu sinyaller verdi. Serinin ikinci maçında gereken cevabı verseler de, sıkıntılar bir yere gitmedi diyebiliriz.
Bu maçtan hemen sonra oynanan Milwaukee Bucks – Orlando Magic maçı da Bucks açısından epey kötü sonuçlandı. Magic geçen sene de Toronto Raptors’ı sürpriz bir başlangıç yapmıştı ve bunu bir bakıma tekrar etmiş oldular. Maça hakim olamamaları, ritim bulamamaları ve Khris Middleton’ın kötü performansı bu yenilgiyi hazırlayan sebepler oldu. Bu kazanın sonrasında Bucks da aynı Lakers gibi olması gereken cevabı ikinci maçta verdi.
Los Angeles Clippers ise eşleşmenin ikinci maçında sıkıntı yaşadı. İlk maçtan Dallas Mavericks onlara karşı ne kadar tehlikeli olabileceğini göstermişti ama bunu pek dikkate almamış olacaklar ki ikinci maçta yenildiler. Daha ikinci maçtan kanın kokusunu alan Luka Doncic, Clippers’ı serinin sonuna kadar epey zorlayabilir.
Okuyucu Yorumları
0 Yorum