Falcao’nun bu sezon, tüm kulvarlarda 17. maçını sakatlıklar nedeniyle kaçırdığı müsabaka öncesi Galatasaray’da yine golcü sorunu vardı. Andone ve Falcao’nun sakatlıkları yetmemiş, Adem de sorumsuzluğu nedeniyle en önemli virajı cezalı geçiriyordu.
Bunca eksik varken, Onyekuru gibi süratli kanat oyuncusu da Monaco’ya dönmüşken, Galatasaray’ın hala Jesse’ye ilk 11’de şans vermemesi hem gelecek sezon planlarıyla ilgili de bazı şeyleri gösteriyordu, hem de ‘karantina dönüşü en formda isim Jesse’ haberlerini de boşa çıkarıyordu.
Fatih Terim, Jesse’yi oynatmaktansa Ömer Bayram’ı daha verimsiz olduğu kanada çekmiş ve merkezi de Taylan – Belhanda ile kurmuştu. Bu şekilde Galatasaray’ın kontra ataklarla etkili olması zor görünüyordu. Hızlı kanatları ne kadar sevdiğini bildiğimiz Terim, bu derece Jesse’yi 11’de düşünmüyorsa, oyuncunun fundamental olarak ne kadar eksik olduğunu da anlıyoruz aslında.
Trabzonspor’un da eksikleri vardı tabi ama Galatasaray ile kıyaslanacak gibi değildi ve en önemlisi Ekuban geri dönmüştü. Ekuban demek rakip kaleye kağnı hızıyla değil, süratle gidebilmek demekti. Açıkçası Galatasaray’da olmayan ve Trabzonspor’un bu maçta sahip olduğu en önemli fark bence Ekuban’dı.
Nitekim 7. dakikada ilk büyük tehlike onun ayağından kaçtı. Bu pozisyon öncesi Saracchi’nin rakibini çok amatörce, set oyununun içinde kaçırması dikkat çekti.
Bu pozisyonun ardından 3 dakika içinde Galatasaray 2 gol fırsatından yararlanamadı. İkisinde de pozisyonu hazırlayan isim, etkili gol koşuları ile Emre Akbaba oldu ancak önce Feghouli sonra Belhanda iyi vuruşlar yapamadılar.
Galatasaray ilk 7 dakikanın ardından oyuna ağırlığını koymuş ve momentumu da elde etmişti. Bunca eksiğine, bunca kadro zaafına rağmen Galatasaray, Başakşehir’e yaptığı gibi pas oyununda üstünlüğünü Trabzonspor’a karşı da gösteriyordu. Ta ki, Feghouli’nin büyük bir sorumsuzlukla kendisini attırdığı dakikaya kadar!
32. dakikaya dek bir sürü eksiğine rağmen Galatasaray daha etkiliydi. Bu hem karantina sonrası pas futbolunu hatırlamak için gereken maç ritmini yakalamakla ilgiliydi hem de pas futbolunu Ahmet Çalık ile oynamaya çalışmamanın direkt getirisiydi. Galatasaray aslında şampiyonluğu Muslera’yı veya Falcao’yu kaybettiği için yitirmedi. Bu maç ritmini unuttuğu ve pas futbolunu Ahmet Çalık ile oynamaya çalıştığı Rizespor ile Gaziantep FK maçlarında kaybetti. Orada yitirilen 4 puan moral açısından da büyük sıkıntı yarattı. Yoksa Galatasaray çok sayıda eksiğine rağmen, santrforsuz oynamasına rağmen hem Başakşehir, hem de Trabzonspor’a karşı oyun gücünde (11’e 11 oynarken) daha iyiydi.
Feghouli’nin kırmızısı ise her şeyi değiştirdi. 11 kişi rakibe karşı 10 kişi ile pas oyunu oynamak çok zorlaştı çünkü rakip +1 kişiyle daha iyi alan kapatabilecek, daha fazla bozabilecekti. Bir de Donk’un ağır kaldığı pozisyon sonrası penaltıdan Trabzonspor golü de gelince, ilk yarı konuk ekip lehine en iyi senaryo ile tamamlanmış oldu.
2. yarıda Galatasaray sağ kanadı tamamen değiştirerek maça başladı. Jesse ve Linnes o kanada geçti ve Belhanda da sol kanada atıldı. Seri ve Taylan’ın merkezde olduğu bir 4-4-1 yaratıldı.
Jesse’nin oyun bilgisinin eksikliğini izlediğimiz bir pozisyondan sonra fark 2’ye çıkınca aslında maç da bitmiş oldu. Galatasaray’ın bu sıcakta, bu kadar eksikle ve 11’e 10 oynarken direnecek çok fazla gücü de yoktu.
Trabzonspor şampiyonluk yolunda heyecanını korurken Galatasaray ise artık geleceğini ve değişimini düşünecek.
Açıkçası Feghouli, Şampiyonlar Ligi ihtimallerine tekme atıp, "bir değişim riskli mi acaba?" diye duyulan son şüphe kırıntılarını da temizlemiş oldu. Takımı Şampiyonlar Ligi’ne götüremezsen, yılda bonuslarla 5 milyon euroyu bulan maaşları da alamazsın. Bir yandan şüphe duymadan, kafa karışıklığı yaşamadan geleceği düşünmek de Galatasaray adına iyidir…
Okuyucu Yorumları
0 Yorum