Göztepe’ye karşı temposu düşük ancak mücadelesi de o denli yüksek bir Fenerbahçe izledik. Genel kadro yapısı itibariyle Fenerbahçe’nin hızlı oynama şansı pek olmasa da bu eksiği, birbirlerine çok yakın oynayan, sahayı birlikte kat eden, baskılı bir takım olarak kapatabiliyorlar.
Fenerbahçe’de ilk 5 hafta itibariyle çok temel bir problem var, gole giden kilit pas ve golden önceki son paslarda isabet ve rakipten kurtarma oranının düşük olması ki milli aranın ardından Göztepe maçında devam ettiğini gördük.
Göztepe karşısında Fenerbahçe’nin gollerinin 2’sinin duran toptan (biri penaltı biri korner) gelmesi, temelde bu nedenleydi.
Kanat oyuncuları ve bekleriyle birlikte ileri çıkan, genelde de yatay bir diziliş izleyen Fenerbahçe’nin defans oyuncuları da ofansın elemanlarıydı. Stoperler hücumda sürekli aktiftiler, Luiz Gustavo da sıklıkla ceza sahasının içindeydi.
Sahanın Fenerbahçe adına en etkili, en verimli ve en çalışkan oyuncuları Ozan Tufan ve Pelkas’tı ki takımın üçüncü golü de bu ikilinin ortaklığında geldi. Luiz Gustavo’nun güvenilir oyununun yanı sıra bekler Caner ve Nazım da Göztepe’yi fazlasıyla yıprattı.
Göztepe ise karakteri çok belli bir takım, tekniği yüksek kanatlarla ani yön değiştiren hücumlarını durdurmak kolay değil. Halil Akbunar’ın Göztepe’nin ikinci golünde Guilherme’nin önüne çıkardığı top, klasik bir Göztepe golüydü söz gelimi.
Fenerbahçe’nin takım dizilişi, Göztepe’nin temel stratejisini kilitledi, ancak yine de kalesinde 2 gol birden görmüş olması gözden kaçmamalı.
Bu sezon Fenerbahçe'nin bundan sonraki maçlarda sahayı daha fazla domine eden bir takıma dönüşme sinyallerini görebilsek de takım savunması düştüğünde birden bire tabela değişebiliyor. Maç içerisindeki konsantrasyon sorunlarına bağlayabiliriz, ancak Erol Bulut'un bu probleme bir çözüm geliştirmesi gerektiği çok açık.
Okuyucu Yorumları
0 Yorum