Egosantrik, burnu büyük, kendini beğenmiş Zlatan İbrahimoviç, Milan’la Avrupa’ya geri dönüyor. 39 yaşında, dünyaya bir kez daha meydan okumaya, komadaki Milan’ı hayata döndürmeye, Cristiano Ronaldo-Lionel Messi ikilisine son bir kez meydan okumaya geliyor...
Aklı erdiğinden beri yaptığı şeyi yapmaya, her şeye rağmen hayatta kalmaya geliyor...
Zlatan İbrahimoviç’in hayatını anlattığı “Ben Zlatan” kitabını hala okumadıysanız, onu da egosantrik burnu büyüklüğünü de anlayamazsınız, neden 39 yaşında Milan’a döndüğünü de...
“A TAKIMA HOŞ GELDİN EVLAT”
Herkesin bildiği, dağılmış bir aile ve ciddi bağımlılık sorunları olan bir baba ile geçen çocukluk yılları, yalnız başına geçen... Zlatan, başında kimsesi olmayan, kendinden başka kimsenin ssahip çıkmadığı bir çocuktu ve futbola Malmö’deki toplu konuttaki sokak aralarında başladı.
Malmö’deki altyapı okulları arasında dolaşıp durdu. Gittiği pek çok takımda ağırlık İsveçlilerdeydi, birkaç göçmen çocuk olurdu sadece… Zlatan pas vermez driplinge çıkardı, topla fantastik hareketler yapardı, kavgacıydı, takım arkadaşlarına sürekli bağırırdı. O, terbiyeli İsveçli çocuklardan değildi.
Daha henüz 14 yaşındayken, takımdaki İsveçli babalardan biri, “Zlatan bu takıma ait değil, gönderilsin” diye veliler arasında imza topladı, Zlatan’ın gözleri önünde! Toplanan imzalar antrenöre götürüldü, hoca kağıdı yırttı: “Bu ne saçma bir şey böyle!”
Orta Avrupa’da patlayan Yugoslavya Savaşı, çevre ülkelere sığınmak zorunda kalan onlarca ülkeden insanların yurtsuz kaldığı bir kabusu yaşıyordu. İsveç’ de savaştan kaçanlara kapılarını açmak zorunda kalmıştı ama İsveçliler göçmenlerin istemiyor, kabul etmiyordu.
Aynı şey Malmö için de geçerliydi: “Onlar herhangi bir kahverengi çocuk veya devamlı gösterişli Brezilya hareketleri çeken deli fişek birini istemiyorlardı. Malmö rafine, gururlu bir kulüptü. Parlak günlerinde bütün oyuncuları sarışın ve terbiyeli olmuştu. Hepsinin tipik olarak Bosse Larsson gibi İsveç isimleri vardı, o zamandan beri göçmen geçmişli çok az oyuncu almışlardı. Gerçekte Malmö FF’e ait değildim; onların benimsedikleri görüş buydu.”
Hayattaki en büyük idolü, en büyük futbol aşkı Brezilyalı Ronaldo’nun hareketlerinin kayıtlarını bulup videodan defalarca izlemiş, birebir kopyalamak için saatlerce çalışmıştı. Antrenmanlardan sonra Rosengard’ın toplu konutlarında çocuklara “topu ayağımdan alana 10 kron” diye meydan okuyordu, mesele hava atmak değil tekniğini geliştirmekti.
O sadece yetenekli değildi, fazlası vardı. Okuldan antrenmana gitmek için bisiklet çalıyor, bisikleti yol üzerinde terk ediyor, dönüşte bir başka bisiklet çalıyor, işi bitince onu da terk ediyordu.
Hayatında olmayan şeyleri var etmenin tek yolunun istemek değil, elde etmek olduğunu bilerek büyümüştü.
Zlatan’ı zapt etmek, laf geçirmek çok zordu, hocaları çileden çıkıyordu. Ceza olarak kadro dışı bırakırlardı ama oyuna geri almaktan başka çareleri kalmazdı, kimse Zlatan’dan vazgeçemezdi.
Yetenekli, kavgacı, dikbaşlı, çalışkan, bu öyle bir karışımdı ki, Zlatan’ın Malmö’de A takıma çıkma hayali, imkansız görünüyordu. Teknik direktör Roland Andersson odasına çağırdığında, Zlatan azar işiteceğini, yine bir hata yaptığını düşünüyordu.
“A Takıma hoş geldin evlat...”
KABUL ETMEK İSTEMEDİĞİ GERÇEK
Yanlış zamanda doğmuş bir yetenektir Zlatan İbrahimoviç. Herhalde bir 10 yıl sonra doğmuş olmayı dilemekten yorgun düşmesi mümkündür de... Ancak bu cümleyi asla ağzından alamazsınız... O, kendisini ve yeteneklerinin sınırsızlığını cümle içinde kullanmaya devam edecektir.
Daha henüz 17 yaşındayken, Arsene Wenger'in, "deneme antrenmanı" teklifine, "Zlatan deneme yapmaz" deyip arkasını dönebilecek kadar özgüven sahibiydi. Yıllar sonra Arsene Wenger'e "Zlatan haklıymış" dedirtecek bir performans sergiledi.
Onun yapamadığı tek şey vardı; Cristiano Ronaldo ve Messi’yi geçmek... Ne kadar yetenekli olsa da ve onlardan daha fazla kupalar kazansa da bu ikisinin önünde Ballon d’Or’a asla uzanamayacaktı. Hadi kabul edelim, 14 yaşındayken Zlatan’ın önünde imza toplayanlar hayatından asla çıkmadılar; bu iki dev yıldızın birbirleriyle çarpıştıkça büyüyen lobilerini yıkmaya hiçbir kupa yetmezdi. 2014 Dünya Kupası’nı kazanan Alman Manuel Neuer bile yapamadı ki Zlatan İsveç’i turnuvaya götürememişti bile...
2014 Dünya Kupası play-off'larında Portekiz ile İsveç karşı karşıya gelince, hikaye birden Cristiano Ronaldo-Zlatan İbrahimoviç karşılaştırmasına döndü. Söz konusu iddialı açıklamalar ise, Ronaldo İbra'nın eline su dökemeyecektir.
Söz gelimi, " Benim getireceğim heyecanı ve golleri düşündüğümde kimsenin benle rekabet edebileceğini düşünmüyorum. Dünya Kupası'nın Cristiano Ronaldo'dan çok Zlatan İbrahimoviç'e ihtiyacı var" cümlesi son derece Zlatanca'dır...
Öte yandan haklıdır...
Gücünün yetmediği ise gerçektir...
Onun kabul etmek istemediği gerçek!
KOMADAKİ DEVİ UYANDIRMAYA GELİYOR
Zlatan İbrahimoviç döndü...
Egosantrik, burnu büyük, kendini beğenmiş Zlatan İbrahimoviç, Milan’a imza attı.
Cristiano Ronaldo ve Messi’nin dünyası olmasına aldırmadan...
İsveç’in milli takımında forma giyemeyeceğini, Ballon d’Or kazanamayacağını bile bile, komadaki dev Milan’ı uyandırıp tarihe geçecek bir meydan okuma için...
Malmö’deki toplu konutların sokaklarında “ayağımdan topu alana 10 kron” oynamak için...
Okuyucu Yorumları
0 Yorum