Futbol tarihinin en şanssız futbolcusu olarak gösterilen büyük yıldızlar vardır.
Michael Ballack bu isimlerden biri olarak sayılır; Dünya Kupası da dahil olmak üzere milli takım ve kulüpleriyle oynadığı lig ve kupalarda toplam 25 kez final oynayıp bunların 16’sını kazanmış olan Ballack’ın kaybettiği 9 final onu en fazla final kaybeden futbolcu yapmıştı.
Benzer şekilde Zlatan Ibrahimoviç, kariyerinde oynadığı bütün futbol kulüpleri Şampiyonlar Ligi kazanmış olsa kendisi en büyük kupayı hiç kazanamamış en büyük yıldızlardan biri olarak şanssız kabul edilir.
Ancak talihsizlik kupa ve final kazanamamak mıdır? Talihsizlik kavramını biraz genişletelim...
Futbol tarihinin en talihsiz BEŞ futbolcusunu bir araya getirdik. Keyifli okumalar.
1- PENALTI: Martin Palermo
Sarı uzun saçları, gole doymayan hırsı ve suratındaki yaramaz çocuk ifadesi, ona “Loco” yani çılgın lakabını kazandıran eksantrik kişiliği ile Martin Palermo, Arjantin futbolunun yetiştirdiği en özel futbolculardan biriydi. Onu izleme şansına erişmiş olanlar aynı fikirdedirler.
Öte yandan Martin Palermo pek şanssız bir futbolcuydu... 29 Kasım 2001'de, Kral Kupası maçında gol atıp sevincini taraftarlarla paylaşmaya kalkışmış, tribün önündeki alçak bir duvara tırmanmış ve aynı tarafa yüklenen Villarreal taraftarının ağırlığıyla duvar çökünce bacağını iki yerden kırmıştı. Feci bir kazaydı ancak sahalardan sadece 2 ay uzak kalmıştı ki en büyük şanssızlığı bu olay değildi.
1999 Copa America, Arjantin-Kolombiya maçı... Paraguaylı hakem Ubaldo Aquino, bu karşılaşmada Kolombiya lehine 1, Arjantin lehine ise üç penaltı çaldı. Cordoba, Kolombiya'nın tek penaltısını gole çevirdi.
Arjantin için her üç penaltıda da topun başına Palermo geçti. İlkini direğe nişanladı, ikincisini dışarı attı, üçüncü penaltıda da kaleci Miguel Calero'ya takıldı. Bir penaltıyı kaçırmanın 4. yolu yoktu, olsaydı onu da yapabilirdi, öylesine şanssız bir gündü ve Arjantin 3-0 yenildi.
Palermo’yu 2009'da Boca forması ile Velez'e 39 metreden attığı kafa golüyle hatırlasaydık keşke...
2- GOL: Shane Duffy
2016’da bu yana Brighton formasıyla Premier Lig'de izlediğimiz Shane Duffy, futbol tarihinin en talihsiz futbolcularından... Brighton’a transferinin hikayesi de aslında BEŞ’e konuk olmasıdır...
2016-2017 sezonuna Blackburn Rovers ile başlamıştı ve Premier Lig’in 2. haftasında Wigan'a karşı kendi kalesine gol attı.
Sonraki Cardiff maçı ise daha korkunçtu; 14'te ilk golünü, 20'de ikincisini attı, kendi kalesine! 2 maçta 3 kez kendi kalesine gol atmak için üzerinizde ne kadar miktarda kara bulut olması gerekir, bilinmez... Ancak o kabus Cardiff maçı Duffy için henüz bitmemişti: 63'te ilk sarı kartını ve 90'da ikinciyi görüp oyundan atıldı.
Blackburn taraftarlarının, "Cardiff penaltı kazanırsa Duffy atsın da hat-trick yapsın" diyerek sinirden zıpladıkları karşılamanın üzerinden 1 hafta geçmeden Brighton'a gönderildi.
Brighton’da hayat Duffy için biraz daha açık, daha az şanssız...
Bu arada, güzel bir not, kendi kalesine atılan en talihsiz gollerden birini izlemek isterseniz Franck Queudrue’nin Bastia formasıyla Lens’e attığı 40 metrelik gole göz atabilirsiniz. Eşsiz bir talihsizlik örneğidir...
3- YILDIRIM: Jonathan Richter
Her tür şanssızlığın ötesinde, Jonathan Richter’ın başına gelenler hepimizin kabusu olabilecek nitelikte... Başlıktan da anlaşılacağı üzere, Jonathan Richter’in maç sırasında üzerine yıldırım düştü.
20 Temmuz 2009’da Danimarka’da FC Nordsjaelland formasıyla Hvidovre deplasmanına çıkan Jonathan Richter, sahada bulunan onlarca insanın arasındaki en şanssız olandı, tek bir yıldırım sahayı vurdu ve o yıldırım da onun başına düştü. Yıldırımın etkisiyle kalp krizi geçiren ve yere yığılan Richter’e hemen müdahale edildi, acilen hastaneye kaldırıldı. Doktorlar tarafından komaya sokuldu, 9 gün ağır uykuda tedavi edildi.
En büyük korku, Richter’in olası beyin hasarıydı, koma süresi uzatıldı ve yıldırımdan gelen elektriğin hücrelere zarar vermemesi umuldu.
1 Ağustos 2009’da uyandırıldığında konuşabiliyor, olayları hatırlayabiliyor, kendisini arayanların mesajlarına dönebiliyordu. İç organları da zarar görmemiş olan futbolcu hayattaydı ancak ne yazık ki yıldırım sol ayağına giden sinirlerde tahribat yapmıştı.
Jonathan Richter tekerlekli sandalye basketbolu ve ampute futbolu ile kariyerine devam ediyor. Hayatın ne kadar kıymetli ve bazen her şeye rağmen tek bir talihsizlik anı kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu anlatan, ilham verici bir hikaye...
4- REKOR: Redondo
Yakın tarihin belki en az hatırlanan yıldızlarından biri olmasının altında gerçekten de tüm kariyerine musallat olmuş şanssızlığı vardır.
Alex Ferguson’un “Ayaklarında mıknatıs ve topta da demir parçası varsa hiç şaşırmam” diye gönderme yaptığı Arjantinli Redondo, tarihin gördüğü en iyi driplingçilerden biriydi. Deep-lying yani geriden oyun kuran orta saha kavramının modern futbola geçişini yapan isimlerdendi, savunma önünde oynayan futbolcuların yaratıcı zekasını kullanışına ders niteliğindeydi.
1994’te Tenerife’yi çalıştıran, Real Madrid efsanesi Jorge Valdano’nun önerisiyle Real Madrid’e transfer oldu. 2000 yılında Real Madrid'den Milan'a 11 milyon Sterlin'e transfer olan Redondo, ilk maçına çıkıp henüz 3. dakikayı gösterirken sakatlandı ve yaklaşık 2,5 yıl sahalara dönemedi. Bu talihsiz rekor Redondo'yu "en uzun süre forma giyememiş en pahalı futbolcu" yaptı.
Sakatlığının ciddiyeti ortaya çıkınca, Milan kulübüne sözleşmesini dondurmalarını ve kendisine tahsis edilen ev ve araba ile ödenen maaşı da geri almalarını söylediyse de teklifi kabul edilmedi. Kariyerinin son yıllarını Milan’da sergileyen Redondo, 2004’te bir kez daha sakatlanınca futbolu bırakmak zorunda kaldı.
Redondo şanssızdı, onu izleyemeyenler daha da şanssızdı...
5- GEYİK: Svein Grondalen
Başlıktaki geyik, gerçek geyiktir. Bu yazının konu başlığı talihsiz futbolcular. Yani olay bir geyik ile bir futbolcu arasında geçiyor. Oraya kadarı kolay da bir geyik bir futbolcuyu nasıl bulmuş olabilir?
Svein Grondalen, Norveç futbolunun önde gelen yıldız adaylarından biriydi, 1975’te o dönemin önemli takımlarından Rosenborg’a transfer olmuş ve Norveç Milli Takımı’na da seçilmişti.
Grondalen’i en ünlü yapan, “yakın dövüş futbolcusu” lakabını almasına neden olan sert faulleriydi. Çok sayıda futbolcunun sakatlanmasına neden olmuş ve kendisi de tarihin en şanssız sakatlığına “toslamıştı”.
Grondalen 20 Mayıs 1985’te Macaristan’a karşı oynayacakları Dünya Kupası eleme maçı öncesinde ormanda koşuya çıkar. Yolunun üzerine çıkan geyiğe çarpar. Çarpıştığı sadece bir geyik değildir bu arada, dünyanın yaşayan en büyük geyik türü olan ve mus ya da sığın adıyla bildiğimiz moose’dur. Grondalen geçirdiği talihsiz kaza sonrası sakatlanır ve milli takım kadrosundan çıkartılır.
Bu şanssız olayının ardından akıllara tek bir soru takılır; geyik mi Grondalen’e çarpmıştı yoksa futbolcu mu geyiğe? Konu geyikten çıkıp geyiğe bağladı; kapatalım!
Okuyucu Yorumları
0 Yorum