Size bir şehrin hikayesini anlatacağım... Size bir derbi anlatacağım ki sadece o şehrin tarihine özeldir... Size bir futbol taraftarlığı biçimi anlatacağım, kocaman bir evde birlikte yaşayan onbinlerce kişilik bir aile hissi verecek...
Almanya’ya, Duvar’a, Berlin Derbisi’ne ve Union Berlin’in sevme biçimine davetlisiniz...
BERLİN
Derbileri nasıl bilirsiniz? Rekabet, birbirine üstünlük kurma mücadelesi, birbirini sevememezlik, hadi itiraf edelim içten içe bir nefret duygusu, kaybetmeyi kabul edememe, aynı evin içinde derbi yüzünden çıkan kavgalarla birlikte yenen tarafın da yenilenle dalga geçmeleri...
Şimdi size bir derbi anlatacağım, rekabetle değil duvarla birbirinden ayrılan...
2. Dünya Savaşı’nı kaybeden Almanya, kendi şehirlerini de kaybetmişti. 1961’de Berlin’in ortasına örülen gri ve sonsuza uzanır gibi duran Duvar, şehri doğu ve batı olarak ikiye bölmüştü.
Sovyetler Birliği yönetimindeki Doğu Berlin ile İngiltere-Fransa-ABD yönetimindeki Batı Berlin’in içinden geçen o duvar, bir derbiyi de imkansız hale getiriyordu.
1989 yılına kadar, Batı’da Hertha Berlin, Doğu’da Union Berlin birbirilerinden bu kadar uzak ve aslında işte bu kadar da yakındılar.
İki takımın taraftarları arasında iletişim ise kesilmemişti, Batı’daki Hertha taraftarları Doğu’ya geçip Alte Försterei Stadı’nda maç izleyebiliyorlardı. Doğu’dan Batı’ya geçiş ise yasaktı.
Berlin’i yaran Duvar, Hertha ile Union’u ayrılmış şehri birleştiren bir unsur haline getirmişti.
1979’da UEFA Kupası finali için Prag’a Mönchengladbach’ı Kızılyıldız karşısında desteklemek için iki Berlin’den 30 binden fazla insan seyahat etmişti.
Savaş sonrası ikiye bölünen Almanya’nın iki ayrı futbol ligi vardı, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Almanya’nın birleşmesinin ardından futbolda da doğu ile batı birleşti.
27 Ocak 1990’da, 28 yıl sonra ilk kez iki Berlin takımı derbi için karşı karşıya geldiğinde Berlin Olimpiyat Stadı’nda 51.270 kişi ile rekor kırılmıştı. Her seyircinin elinde iki takımın da bayraklarının olduğu, rekabetin gücünün buluşmanın sevincine yetmediği, dünyanın en benzersiz derbisi...
Bu sezon ilk kez, 2019’un kasım ayında Bundesliga’da karşı karşıya geldiler, Bundesliga tarihinde ilk kez Berlin Derbisi oynandı... Yaşamayan için anlaması da anlatması da imkansız bir duygu hali, hangi kelimeyi seçeceksiniz ki?
BİR BAŞKA TARAF TUTMA BİÇİMİ
Union Berlin’in lakabı Schlosserjungs, anlamı Metal İşçisi Çocukları, nedeni ise Berlin’deki fabrikalarda işçilerin giydiği üniformalara benzeyen formaları... Union Berlin’in şehrin işçi kesimi ile bağlantısı elbette taraftar kitlesinin büyük bölümünü oluşturmalarından geliyor ve bugüne kadar da hiç kopmadan devam etti. Son yıllarda daha çok kullanılan haliyle Die Eisernen (Demir Olanlar) lakapları, sayıca çok büyük olmasa da çok sıkı bir bağla bağlanmış kitlelerini tabir etmek için kullanılır.
Union Berlin’i aslında ilk gündeme getiren olay kan bağışıydı.
2004 yılında, Almanya Futbol Federasyonu, her kulübün kasasında 1,5 milyon Euro olmasını zorunu tuttu. Union Berlin gibi küçük kulüplerin böyle bir parası yoktu.
Union Berlin taraftarlarından iş adamı Dirk Zingler bu paranın yarısından biraz daha fazlasını cebinden verdi, kulübün başına da başkan olarak geçti. Ancak eksik kısmı bulmak haddinden fazla zordu.
Büyük bölümü işçi kesiminden oluşan Union Berlin taraftarları “Bluten für Union” (Union’a kan ver) adında bir kampanya başlattılar.
Her taraftar gidip hastanelere kanlarını satacaklardı, karşılında aldıkları parayı kulübe vereceklerdi.
Yaptılar, kanlarını hastanelere satıp parasını kulübe bağışladılar, Federasyon’un zorunlu tuttuğu 1,5 milyon Euro’dan eksik kalan miktarı tamamladılar.
Bu da bağlılıkta son nokta olsa gerek, ötesini insan düşünemiyor…
STAT DEĞİL EV
Dünya üzerinde kaç tane futbol stadı varsa bir o kadar da hikaye var. Statlar bir takımın evidir derler ya işte bunu kelime anlamı ile hayata geçirirseniz nasıl bir sonuç ortaya çıkar, anlatalım...2008’de Union Berlin’in stadı Alte Försterei’nin yenilenmesi gerekiyordu. İş çok ama para yoktu. Kulüp taraftarlara inşaat için para olmadığını ancak mecbur olduklarını duyurdu.
2008 yılının Haziran'ında başlayan stat yenileme inşaatı 2009'da bitti.
Yaklaşık 1600 Union Berlin taraftarı toplamda 90.000 saat inşaatta çalıştılar. Bu sayede kulüp yaklaşık 2 milyon avro işçi maliyetinden kurtulmuş oldu.
Yenilenen stadın ilk maçı ezeli dost Hertha Berlin ile oynanan dostluk karşılaşmasıydı. Stat inşaatında çalışan taraftarlar tribünlerde kırmızı baretlerle geldiler. O maç, kırmızı baretlilere teşekkür etmek için oynandı...
Her yıl, Noel Akşamı’nda 30 bine yakın Union Berlin taraftarı, evlerinde, Alte Försterei’de bir araya gelip Noel şarkılarını hep birlikte söylerler. Ve her yılın aynı günlerinde sosyal medyadan seyrettiğiniz o “statta Noel” videosunun hikayesi de budur.
Alte Försterei Stadı bir stat değildir... Orası onların evidir.
Bu nedenle de 2014’te Dünya Kupası sırasında Alte Försterei'nin çimleri üzerine evlerinden getirdikleri koltukları dizip büyük ekranda birlikte maç izleyebilecekleri devasa bir oturma odası haline getirmek de onları açısından "gayet doğal"dı.
DÜNYANIN EN BÜYÜK OTURMA ODASI
Berlin Union futbol kulübü, Dünya Kupası’ndan aylar önce, Kasım 2013’te bir çağrı yaptı: “Koltuğunu al, stada gel, Dünya Kupası’nın oturma odasını yaratalım…”
Berlin Union’un Stadı Alten Försterei’deki organizasyon için tüm Berlin halkı aylar öncesinden online olarak başvuruda bulundu. Koltuklarının fotoğrafını çekip form doldurup gönderdiler. Şanslı 750 kanepe sahibi, hiçbir ücret ödemeden Alten Försterei’deki yerini aldı. Geri kalan futbol severler için de stadın tribünleri açıldı. Ve dünyanın en büyük oturma odası yaratıldı.
Peki burası nasıl bir oturma odası? Öncelikle, burası Almanya olduğundan, Alten Försterei Stadı’ndaki oturma odasının bazı kuralları vardı.
Stadın, normal bir maçta seyirci ve taraftarlara kapalı olan yerleri bu organizasyonda da kapalı… Yani soyunma odaları, tüneller ve bina içine giriş yasak. Oturma odası saha ve tribünlerden oluşuyor.
Bir diğer kural, Alten Försterei Stadı’ndaki oturma odasını kendi evinizin oturma odası gibi temiz tutmak zorundasınız, öte yandan dilediğiniz kadar misafir getirebilirsiniz. Maç sonunda ise kendi alanınızı çöplerden temizlemelisiniz.
Organizasyonun maddi bir beklentisi olmadığından giriş ücretsiz ve sosyal medya üzerinden fotoğraf video paylaşımı, hatta internetten canlı yayın yapmak bile mümkündü…
Ya yağmur yağarsa ne olacak derseniz, stadın üzeri kapanamadığından, yağmurlukla idare etmek zorundaydılar… Islanmak, bu büyük keyif için alınabilecek bir riskti elbette…
Almanya-Portekiz maçında yaklaşık 12 bin kişinin doldurduğu Alter Frösterei Stadı’nda bazı maçlar oldukça tenha geçmişti. Diyelim ki, o gün stada gidemediniz, bu durumda koltuğunuz boş kalmadı, diğer futbolseverler sizin koltuğunuzu kullandılar. Aynı şekilde, koltuğunuz yoksa, o gün için birilerinin stada gelememesini bekleyebilir, boş bulduğunuz koltuğa yerleşebilirdiniz.
Dünya futbol tarihinin en güzel fikri, kocaman bir oturma odasında tüm şehri bir araya getirmekti...
PLASTİK TAKIMLARA KARŞI TARAFTAR RUHU
Bunca kelimedir anlattığımız Union Berlin ve onların futbol kültürü anlayışı ne kadar kendilerine özgü olsa da dünyanın her şehrinde takım tutan her taraftarın anlayabileceği duygular.
Union Berlin’lilere göre yaşatılması, güçlendirilmesi, büyütülmesi ve gelecek nesillere doğru anlatılması gereken bir gelenektir taraftarlık.
Kendi futbol kültürlerine ve taraftarlık duygularına bağları, Almanya başta olmak üzere pek çok ülkede “şirket takımları” olarak tabir ettiğimiz, Almanların plastik kulüplerine karşı durmalarına neden oluyor.
Bir ilaç fabrikasının çalışanları tarafından kurulan ve şehrin tamamına ulaşarak büyük kitle yaratan plastik kulüp Bayer Leverkusen’den otomobil markası tarafından kurulan Wolfsburg ve içecek firmasının sahibi olduğu RB Leipzig gibi takımlara karşı duruyorlar.
RB Leipzig projesine en fazla ses getiren tepki Union Berlin’den gelmişti. 2014 Eylül’ünde Alte Försterei stadında RB Leipzig’i ağırladıkları maçta 20 bin taraftar simsiyah kıyafetler ve 15 dakikalık sessizlikle yaptıkları protestonun ardından “Futbol kültürü ölüyor, Union yaşıyor” yazan bir pankart açmışlardı.
Çünkü taraftarlık başka türlü bir sevme halidir, biçimi değişse de kökündeki duygu her zaman aynı kalır.
Berlin, Berlinliler, onların derbi anlayışı ve Union Berlin’lilerin taraftarlığı da kökünde bizlerle aynı olsa da başka bir yaşama biçimidir.
Union Berlin, bir stadyumun etrafında onbinlerce kişilik devasa bir aile olmaktır, taraftarlıktan çok ötesidir... Bundesliga’ya yükseldikleri ilk maçta, o günü görmeden hayata veda etmiş tüm Union Berlin taraftarları anmak için her birinin fotoğrafını tribünlerde açmak da ancak bir aileden beklenir.
Okuyucu Yorumları
0 Yorum