SON DAKİKA HABERLER : Yükleniyor.....

COĞRAFYA: Mavi Samuray ve bayraklar

Coğrafya | 12.11.2020 11:45

Japonya'da profesyonel futbol ligleri ancak 1990'ların başında kuruldu. Ancak Japon sistemi, kısa sürede Avrupa'yı yerinden oynattı. Şimdi yeni nesli bekliyorlar.

Didem DİLMEN Didem DİLMEN
COĞRAFYA: Mavi Samuray ve bayraklar

Japoncada futbol kelimesinin karşılığı sakka, tüm dünyanın kullandığı isim yerine, 2. Dünya Savaşı ve sonrasının getirdiği ABD etkisiyle, soccer kelimesinden türetilmiş.

Ve aslında, başlarda ABD ile Japonya’nın futbola olan bakışı, aynı kelimeyi kullanmaları gibi, birbirine çok benziyordu.

Sonra Tsubasa geldi. Aslında her şey Tsubasa ile başladı... Futbol çizgi filmlerinin fenomeni Tsubasa, Japonya ve futbolu bir araya getiren bir fenomen oldu.

İşin aslı şu ki 1992 yılına kadar Japonya’da futbol amatördü ve özel okullar ile üniversitelerin etkisi altındaydı. Profesyonel futbola geçişte Almanya'dan ülkesine geri dönen bir efsanenin çabalarıyla vardı.

Japonya’da futbolun çizgi kahramanı Tsubasa ise gerçek kahraman Yasuhiko Okudera’dır.

Okudera, 1977 yılında Avrupa'ya transfer olan ilk Japon futbolcuydu. FC Köln'de 1979 Avrupa Kupası'nda yarı finale yükselen kadrodaydı. Hertha Berlin ve Werder Bremen'de oynadı. Futbolu bırakıp ülkesine döndükten sonra Japonya'da profesyonel liglerin kuruluşunda yer aldı.

Japonya Futbol Federasyonu ile birlikte çalışan Okudera, Bundesliga’nın sistemini Japonya’ya uyarladı ve 1993'te Japonya'nın Premier Ligi, J-League'in kuruluşunda ve formasyonun belirlenmesinde aktif rol oynadı.

Profesyonel liglerin kurulmasının ardından, J-lig ve Japonya Futbol Federasyonu ülke futbolunun geliştirilmesi ve cazibe yaratılması için harekete geçti.

1999 yılında, Yetenek Geliştirme Programı adında bir sistem kuruldu. Japonya'daki lise takımlarında yetenekli ve gelecek vaat eden futbolcu avına çıkıldı.

Bu noktada Tsubasa’dan da destek alındı. Tsubasa’nın çizimlerinin kullanıldığı broşürler hazırlandı.

Seçilen futbolcuların futbol eğitimleri federasyon yetkilileri gözetiminde kulüp altyapılarında sürdürüldü Ayrıca psikolojik, sosyal ve kariyer danışmanlığına kadar hemen alanda federasyondan destek aldılar. Özel turnuvalarda deneyim kazandırıldılar.

Programın ilk yılında seçilenler arasında, Japonya'nın önemli yıldızları arasına girecek olan Daiki Takamatsu ve Ryoichi Maeda gibi isimler vardı. İlerleyen yıllarda programa dahil olan genç yetenekler ise Japonya sınırlarını aştılar.

Japonya'nın futbolcu ihracındaki bir başka kozu ise milli takım oldu. Son 6 Asya Kupası'nda 4 kez şampiyon, bir kez çeyrek, bir kez de yarı final oynamaları, Avrupa futbolunun umurunda değildi. Oysa Japonya'nın arka arkaya 4 Dünya Kupası'na katılması, iki kez de gruplardan çıkma başarısı göstermesi, 2010’da futbol başkenti Avrupa'da epey yankı buldu. Çok sayıda Japon futbolcu Avrupa takımlarına transfer oldu.

Keisuke Honda, önce Hollanda'da Venlo'ya transfer oldu, bugünlerde Rusya'da CSKA Moskova forması giyiyor. Inter ve Galatasaray’da oynayan Yuto Nagatomo, Stuttgart'ta yıldızı parlayan Gotoku Sakai, bir dönem en değerli Japon futbolcu olan Shinji Kagawa, Eintracht Frankfurt’lu Makoto Hasebe ve özellikle Bundesliga’da kendilerini gösteren sayısız Japon isim…

Bundesliga’nın Tsubasa’ları olarak adlandırabileceğimiz bu oyuncularla ilgili en ilginç istatistik ise forma buldukları maçlarda ilk 11’de saha çıkma oranlarının %88 olmasıydı.

2014’te 22 kişilik Japonya Milli Takım kadrosunun 14'ü Avrupa'da top koşturuyordu ve bu futbolcuların hepsi Japon altyapı sisteminin ürünüydü. Ve Japonya Milli Takımı’nın 3’te 1’i, tam 10 futbolcusu Almanya’dan geliyordu.

Bu arada, konu milli takımlara gelmişken, ilgin. Bir bilgi daha: Japonlar milli takımlarına teknik direktörlerinin isimlerini lakap olarak verirler.

Örneğin Takeshi Okada döneminde “Okada Japan”, Akira Nishino çalıştırırken “Nishido Japan” diyorlardı. Bu yazının yazıldığı tarihteki lakabı ise “Mariyasu Japan”… Pazarlama faaliyeti olarak takıma verilmen istenen Samurai Blue ise pek tutmadı.

Japonların futboldaki başarısı, 1998’den bu yana tüm Dünya Kupalarına katılıp 4 kez da Asya Şampiyonu unvanını alarak devam ediyor. Futbolcu ihracatı ise 2016’ya dek sürdü ve üzerine birkaç kitap yazılsa yeriydi.

Öte yandan, Japon bile olsanız, futbolun gerçeklerini değiştiremiyorsunuz.

Tıpkı İspanya, Almanya, Hollanda ve Türkiye gibi çok sayıda ülkenin karşılaştığı durum Japonya’nın da başına geldi. Kayıp nesiller…

Futbolcu bereketi, 2010’larla birlikte yavaşlamaya başladı. Japonya’nın hala devasa bir futbolcu havuzu olsa da Avrupa’nın seviyesine çıkabilecek yıldızlar oyuncuları kalmadı.

Dünyanın en iyi tribünleri kimindir, hangi ülke atmosfer konusunda iyidir? Siz bu sorulara ne cevap verirsiniz tahmin etmek zor ama aranızda Japonya diyen muhtemelen olmamıştır.

Gözden uzak ve maç saatleri Avrupa’ya ters geldiğinden midir yoksa hani şu ünlü futbol kalitesi meselesi midir bilinmez, Japonya’nın tribün kültürü hak ettiği yeri bir türlü bulamamıştır.

Oysa sadece gürültünün çok ötesinde, Türkiye’deki statlarla yarışabilecek kadar orkestravari uyum ve disiplin, en az bizim kadar 90 dakika hiç susmadan şarkılar ve tezahüratlarla, davullarla inletilen stadyumlar ve elbette devasa bayraklarla yaratılan gerçek bir festival havası…

Özellikle de bayraklar… Dünyanın tribünde en fazla bayrak açılan tribünlerinden olan J-Lig’de stat atmosferinin en önemli ögeleri. Bizim içi atkı neyse, Japonlar için bayraklar daha fazlası.

Ve gelin, Japonlarla hiçbir konuda yapmamamız gerektiği gibi, tribünler konusunda da rekabete girmeyelim. Zira şimdi sizlere anlatacağımız gerçek hikaye:

22 Nisan 2012’de Japonya 2. Ligi’nde oynanan Matsumoto Yamaga – JEF United Chiba maçı yağmurlu bir günde oynanmaktadır. Takımının renklerinde yağmurluklarla deplasmana maça gelen JEF United Chiba taraftarları, tribünleri adeta karnaval alanına çevirirler. Tamamı sarı ve beyaz yağmurluklar giymiş, bayraklar, şarkılar ve tezahüratlarla bir avuç JEF taraftarı maçı deyim yerindeyse ele geçirir.

Rakip taraftar grubuyla polis kordonu olmadan, hemen hemen yan koltuk kadar yakın oturan ev sahibi Matsumoto Yamaga taraftarları adeta sürklase olurlar; rakip tribünleri mi izlesinler, maça mı baksınlar, tezahürat mı yapsınlar… JEF taraftarının maçı 90 dakika üstün götürmesi, sahadaki takıma yansımaz, ev sahibi Matsumo 1-0’lık sonuç ve galibiyetle sahadan ayrılır. JEF taraftarının deplasman eğlencesi ise yanlarına kâr kalır.

GÜNÜN ÖNEMLİ HABERLERİ

Okuyucu Yorumları

0 Yorum

E-Posta hesabınız yayınlanmayacaktır. * İle işaretlenmiş alanlar zorunludur. Yönetici onayından sonra yorumunuz gözükecektir.

© Copyright Asist Analiz - Bolbol Medya