SON DAKİKA HABERLER : Yükleniyor.....

Kırmızı Krampon: Monica Raluca Simes Röportajı

Kırmızı Krampon | 23.10.2020 10:42

İlker Duralı, Altay'ın kadın futbol takımının başına geçen Monica Raluca Simes ile sohbeti ve Şampiyonlar Ligi'nde mücadele yolunda ilerleyen ALG'in kurasını yazdı.

Kırmızı Krampon: Monica Raluca Simes Röportajı

Bugün, Türk futbolunun en değerli kulüplerinden biri olan Altay konumuz olacak. Yeniden kadın futbol takımı kuran Altay, bu ekibin başına da bize hiç yabancı olmayan artık bizden biri Monica Raluca Simes’i getirdi. Bizi kırmayan ve sorularımıza içtenlikle cevap veren Monica’ya ve değerli eşi Andrew’a da sevgilerimizi gönderip sizi bu röportajla baş başa bırakalım.

 

-Futbola başlama hikayeni dinleyebilir miyiz?

10 yaşındayken atletizm yapmaya başladım ve 6 sene yer aldım. Derecelerim oldu ama her antrenmandan sonra arkadaşlarımla futbol oynuyorduk. Koşmayı çok seviyordum ve futbol topunun peşinden koşmak daha güzeldi. Dışarıda erkeklerle oyuyordum ve çok keyif alıyordum; bir gün futbol oynamak için atletizmi bırakıp başka bir şehre giden arkadaşımla karşılaştım. Bana kadın futbolu hakkında bilgiler verdi nasıl bir takım kurduklarını, antrenörlerini, bu, beni etkiledi. Raluca Sârghe - Wikipedia

Eve gidip babama bu sporu yapmak istediğimi söyledim. Ona futbol oynamayı top peşinde koşmayı ne kadar sevdiğimi söyledim ve o da beni bu konuda destekledi. Ben de bir denemeye girdim orada ve futbol hayatım da Cluj-Napoca’da başlamış oldu.

 

-Romanya’da kadın futboluna olan ilgi ne seviyede? Senin ilk oynamaya başladığın dönemlerde nasıl tepkiler geliyordu?

İlk başladığım zamanlar çok iyi bir seviyede değildi. Ama elbirliği ile iyi bir noktaya taşımaya başladık ve iyi sonuçların gelmesiyle beraber insanlar da bizi takip etmeye başladı. Takımımızla 6 sene üst üste şampiyonluk yaşadık ve Şampiyonlar Ligi’nde de dikkat çekici sonuçlar elde ettik. 2 kez son 16’ya kaldık ve insanların maça gelme eğilimi arttı; röportaj talepleri gelmeye başladı. Aynı zamanda milli takımda da iyi sonuçlar geldi, büyük takımlara karşı 6-0’lık mağlubiyetlerden, başa baş oynadığımız zaman zaman beraberlikler aldığımız sonuçlara geçtik. Yavaş yavaş maçlarımızda yayınlanmaya başladı ve tüm bunlar gelişimi de hızlandırdı.

 

-Balkan ülkeleri deyince gerek erkek gerekse de kadınlarda inanılmaz bir sportif kültürden ve başarıdan bahsedebiliyoruz. Kadın futbolu neden sence henüz bu aşamaya gelemedi?

Şöyle söyleyeyim. Bu ülkelerde kadın futbolu çok geç başladı. Romanya’da mesela jimnastik çok daha ön planda. Hentbol, basketbol, hep bu sporlar ön plandaydı ve bunu unutmamak lazım ki futbolda erkekler daha öndeydi. Ama yavaş yavaş öne doğru çıkmaya başlıyoruz.

 

-Konak Belediye ile Kadın futbol tarihimizin en büyük Avrupa başarısına imza attınız. O Şampiyonlar Ligi serüvenini biraz anlatabilir misin? Eleme grubundan ev sahibini de yenerek çıkmak ardından son 32’yi de geçmek. Gerçekten o dönem için hayal dahi edilemeyecek bir başarıydı.

Evet, Konak’ta en güzel dönem buydu. Hala zaman zaman aklıma geliyor. Umuyorum ki bir gün Altay ile de böyle güzel günler yaşayacağım. Çok heyecanlı, çok güzel maçlar yaşadık beraber ama ben ve arkadaşım Duşa Romanya’dan gelmiştik bu aşamaya ve bu duyguyu tecrübe etmiştik iki kere. Takıma da muhtemelen bu yüzden bizi transfer etmişlerdi.

Category:Monica Raluca Sârghe - Wikimedia Commons  Biz geldikten sonra kızlar bizimle çok güzel büyüdü ve iyi bir aile olduk. Çok inandık, maçlara gittiğimizde hep kazanacağız diye çıktık. Yapabileceklerimizi biliyor, birbirimize güveniyorduk. Eleme grubu maçları Saray Bosna’da oldu. 3 maç oynadık. İlk 2 maç heyecandan dolayı çok üst düzey maç çıkartamasak da iyi oynadık. Ama Sarajevo maçı çok özeldi ve önemliydi. Gruptan çıkanı belirleyen maçtı. İlk olarak geri düşsek de geri döndük ve maçı kazandık. Nasıl savaştık, nasıl inandık, hiç pes etmedik ve kendimizden emindik. Şimdi bile çok heyecanlanıyorum anlatırken. Gol sevinçlerindeki coşkumuz. Sanırım internetten de izleyebiliyorsunuz hala. Başkan da bizimleydi. İzmir’e döndüğümüzde insanlar bizi havalimanında karşıladı. Çiçekler tezahüratlar çok güzel bir ortamdı unutulmazdı. Gruptan çıktıktan sonra Polonya temsilcisi ile Alsancak Stadyumu’nda berabere kaldık ve Fatma Şahin inanılmaz bir performans ortaya koymuştu. Deplasmanda da beraberlik çıktı ama deplasmanda atılan gol avantajıyla turu geçtik ve çok mutluyduk. Çok güzel günlerdi en güzel günlerimi Konak’ta yaşadım ben.

 

-Türkiye’ye ilk geldiğin dönemden bugüne baktığımızda Kadın futbolundaki ilerlemeyi, ilgiyi, nasıl görüyorsun?

Fark var. Ben geldiğimde Türkiye’de 1 ve 2. Lig vardı oysa şimdi 3. Lig dahi var ve bu demektir ki ilgi Türkiye’de arttı. Ki bu da güzel bir şey. Güçlü takım olarak, Konak, Ataşehir ve Trabzon vardı. Diğer maçlarda biz nasılsa kazanacağımızı biliyorduk. Kendi aramızdaki maçlar daha ciddiye alınıyordu. Ama zaman geçtikçe iyi takım sayısı artmaya başladı ve sonuçları kestirmek de mümkün olmamaya başladı. Bundan dolayı da daha çok çalışmaya başladık. Daha disiplinli davranmaya başladık ve maçlar da daha heyecanlı geçmeye başladı. Türkiye’ye geldikten 1 sene sonraydı sanırım, Milli takım eleme maçlarına çıkamamıştı ama şimdi artık grup aşamasında oynamaya başladı Türkiye; bu da gelişime yardımcı oluyor. Eskiden sadece erkek antrenörler varken şimdi kadın antrenörleri de görüyoruz ve bence bu daha iyi bir durum. Türkiye’de kadın futbolu bence güzel bir şekilde adım adım gelişiyor.

 

-Gelelim Altay’a. Yolunuz nasıl kesişti Altay ile?

Ben 2 sene önce futbolu bıraktım ve biraz sahadan uzak durmak istedim. Hemen antrenörlüğe yönelseydim muhtemelen oyuncu-antrenör olacaktım ve diz sakatlığımdan dolayı bunu riske etmek istemedim. Bu sebeple de 2 sene bekledim. Ama bir yandan da çok özledim sahayı ve dedim ki “artık ben antrenör olarak geri döneceğim zamanı geldi”

 

Tam da o sırada Altay güzel bir teklifle gelince de tabi ki hayır demedim. Eşimin dedesi Altay’da oynamıştı. O ilk yabancı oyuncusuydu Altay’ın. Biz çok seviyorduk Altay’ı, eşimle birlikte maçlarına da gidiyorduk. 1.5 ay önce eşimin dedesinin mezarını ziyarete gitmiştik. Döndüğümüzde de başkanımız eşime mesaj atıp tanışmak istediğini dile getirdi. Buluşunca eşim benden de bahsetmiş kendisine ve onlar da hemen benimle görüşmek istediler. Bana uzun vadeli ve çok güzel bir proje sundular. Ama benim gözümde bu teklif eşimin dedesi sayesinde geldi ve bu yüzden de bu işi daha bir keyifle kabul ettik.

 

-Türkiye’nin çok köklü bir kulübü ile çalışıyorsun. Altay’ın içine girdikten sonra neler gözlemledin? Kulübün içindekiler ve taraftarların yaklaşımı size karşı nasıl?

Evet. Altay çok büyük bir kulüp. Burada olmak çok gurur verici. Siyah-beyaz bizim çok sevdiğimiz bir renk ve umuyorum ki buraya güzel başarılar yaşatacağız. İnsanlar bizi çok güzel karşıladılar ve çok mutlu olduk. Profesyonel bir kulüp olduğunu hemen hissettirdiler bize. Afyon’da çok güzel bir kamp ortamı yarattılar bize, birçok büyük kulübün gittiği. Sponsorlarımız gelmeye başladı ki bu her kulübün sahip olduğu bir imkan değil. Altay ismi sayesinde yolumuz daha açık oluyor. Kızlarımız da çok memnun ve mutlular. Şunu da eklemek istiyorum. Taraftarın desteği bize çok fazla. Zamanında Konak’ta oynadığımda bir taraftar kitlemiz yoktu. Ancak derbiye ya da şampiyonluk maçına geliyorlardı. Ancak burada ligler başlamamış olsa da taraftarımız antrenmanlara gelip destek verdi bizlere. Biliyoruz ki ligler başlayıp seyirciler de gelebildiğinde arkamızda bizi destekleyecek çok büyük bir taraftar topluluğu olacak.

 

-Henüz daha resmi maç yapmadınız ama sahadan kulübeye geçmek nasıl bir duygu?

Maçlar başlamadı ama biz de hazırlık maçları yapıyoruz. Sahadaki durumdan ben çok mutluyum. Sahada olmak benim için çok önemli o yüzden de çok mutluyum. Şimdi eski hocalarımı çok iyi anlıyorum. Neler hissettiler, neler yaşadılar... Aslında duygular hep aynı. Bu futbol. Antrenör de olsan futbolcu da olsan oyunu seviyorsun ve başarılı olmak istiyorsun. Antrenör olarak da başarıyı yakalamak istiyorum. Bu işi büyük bir sevgiyle yapıyorum.

Altay kadın futbolunda Avrupa'yı hedefliyor - Kadın Futbol Haberleri - Spor

-Hedef şüphesiz sonunda 1. Lig’e ulaşmak. Bunun için kaç yıllık bir dönem koydunuz hedefinize?

Hedefimiz önce 1. Lig’e, sonrasında da Şampiyonlar Ligi’ne gitmek. 5 senede oraya ulaşmanın hedefimiz olduğunu söylemem yanlış olmaz. Ama bu uzun bir dönem ve adım adım ilerlememiz geliyor. 1. Lig’de herkes şampiyon olmak ister ama biliyoruz ki buraya çıktıktan sonra buraya önce adapte olmak gerekiyor. En yüksek seviye maçlarda yer almak istiyoruz.

 

-Eşiniz de futbol ile çok alakalı ve özellikle Beşiktaş taraftarının çok yakından tanıdığı biri. Onunla futbol sohbeti yapmak nasıl?

İkimiz de bu konuda çok şanslıyız. İkimiz de futbolu çok çok seviyoruz. Tek tartışma ise evimizde bu konuda oluyor. Ofsayt mıydı faul müydü? Hep futbol adına tatlı tartışmalar oluyor. Evde televizyon sadece maç seyretmek için açılıyor. Futbol bizi birbirimize daha da yakınlaştırıyor.

 

-Sizin futbolcu/antrenör olduğunuzu bilmeden futbol yeteneğinizi/bilginizi küçümsemeye çalışan sonra da rezil olan birileri oldu mu ?

Futbolcu olarak baya duyduk. Sadece ben değil, çoğumuz rahatsız edici laflar duyduk. “Kadınsınız, evde kalın, yemek yapın, çocuk yapın, temizlik yapın. Futbol sizler için değil.” Ama biz güzel bir şekilde onların ağzını kapattık bence. Ne zaman şampiyon olduk, Şampiyonlar Ligi’ne gittik, milli takımda oynadık, son 16’ya kaldık sustular…

Gerçekten o kadar kötü laflar da yemedik. Eskiden çok daha kötüydü. İnsanlar yavaş yavaş kabullendiler kadını futbolda. Gördüler ki biz de güçlüyüz, topa vurabiliyoruz.

Erkekler bizden hızlı ve güçlü olabilir ama aynı mücadeleyi biz de ortaya koyuyoruz sahada. Hatta bence kadınlar daha disiplinli sahada. Bu sayede futbol sayesinde aslında herkes eşit oluyor.

-Çok teşekkür ediyorum. Altay’ı canlı seyretmeyi de dört gözle bekliyorum

 

ALG’İN RAKİBİ ARNAVUTLUK’TAN VLLAZNIA!

 

Geçen sezon hepimizin malumu, hayatımızı sekteye uğratan virüs yüzünden ligimiz tamamlanamadı ve durduğu dönemki sıralama ile düşme olmadan tescil edildi. Bu vesileyle de ALG takımı ülkemizi Şampiyonlar Ligi’nde temsil etme hakkı elde etti. UEFA’nın haksız ve adil olmayan Şampiyonlar Ligi düzeninde 40 takım elemelerden geçerek son 10 takım arasında kendisine yer bulmaya çalışıyor. İşte bu yolda çabalayacak olan ALG, yenilenmiş ön eleme sistemiyle ilk turda Arnavutluk’un Vllaznia takımı ile eşleşti. Şahsen diğer muhtemel rakip olan Sarejevo takımını tercih ederdim ancak iki takımın da çok iyi olduğu gerçeğini es geçmemek lazım. Arnavutluk tarihinin en eski takımı olan Vllaznia, kadın takımının 2013 yılında ada takımının halefi olarak kuruldu. Kurulduklarından beri de şampiyonluğu kimseye bırakmıyorlar. İlk kez geçen sene ön eleme gruplarından çıkarak son 32’ye kalmayı başarmışlardı ve o kadrodan da çok büyük bir değişiklik ortaya çıkmadı. 15/16 sezonunda Şampiyonlar Ligi Ön Eleme Grubu’nda Konak Belediye ile de karşılaşmış ve temsilcimiz bu maçı 5-1 kazanmıştı. O maçta Gülbin Hız ve Ebru Topçu da o dönem Konak forması giyen oyunculardandı. Takımın en önemli silahı uykusunda bile gol atma becerisi olan Megi Doci. Geçen sezon toplamda 88 gol atmayı başaran Megi, rakibin önlem alınması gereken isimlerinden bir numaralı olanı şüphesiz. Takımın bir diğer golcüsü Esmeralda Franja da Megi’nin gölgesinde kalıyor gibi gözükse de önlem alınması gereken isimlerden bir diğeri. İki golcünün de her yerden gol atabilme özelliği olması önemli bir detay. Arnavutluk Ligi’nin de henüz başlamamış olması ALG’nin maç eksiği problemini dengeleyecek gibi gözükse de rakibimizin Temmuz ayının 23’ünde son resmi maçını oynadığı gerçeğini de es geçmemek lazım. İşkodra’da oynanacak olan karşılaşmadan galip çıkan taraf ise 2. Eleme turuna kalacak. ALG umuyoruz ki bu turu geçtikten sonraki rakibi ise 6 Kasım tarihinde belli olacak. Umuyoruz ki o dönemdeki yazıda da yine rakibimiz hakkında kısa bilgilerle karşınızda olacağız.

GÜNÜN ÖNEMLİ HABERLERİ

Okuyucu Yorumları

0 Yorum

E-Posta hesabınız yayınlanmayacaktır. * İle işaretlenmiş alanlar zorunludur. Yönetici onayından sonra yorumunuz gözükecektir.

© Copyright Asist Analiz - Bolbol Medya