Inzaghi kardeşlerin hikayesi 3 sene farkla İtalya’nın Emilia-Romagna bölgesinde yer alan Piacenza’da başlıyor. Futbolculukları boyunca rakip savunmaların korkulu rüyası olan Inzaghi’lerden Filippo, Atalanta sonrası imza attığı Parma’da dikkat çekmeye başlıyor ve Juventus’a uzanan hikayesi Milan’la zirveye çıkıyor. Simone ise 3 yaş büyük abisine göre daha mütevazı bir kariyere sahip oldu.
Filippo 2 kez Şampiyonlar Ligi, 1 kez Dünya Kupası zaferine uzanırken Simone, yeni milenyumda adım attığı Lazio ile başarı bir kariyere uzandı.
Roma’nın mavi tarafına imza attığı sezonda kardeşi Filippo’nun oynadığı Juventus’un önünde zafere ulaşması da İtalya’da dikkat çekmişti.
Yine de 2000 Avrupa Şampiyonası’nda yer alacak kadroda abisi Filippo’nun yanında kadroda yer alamayacak ve İtalya’nın finalde altın golle kaybettiği kupayı Piacenza’da, ailesiyle izleyecekti.
2000 yılından sonra iki kardeşin futbol sahasındaki kariyerleri kıyaslandığında net bir Filippo Inzaghi üstünlüğü fark edilmekte. 2007 yılında Atina’daki Şampiyonlar Ligi Finali’nde, Milan’ın Liverpool’u yıkan 2 golünü de atıp finalin en önemli oyuncusu seçiliyordu.
Simone Inzaghi, Serie A’da çıktığı 187 maçta toplam 43 gol atıp 3 asist yaparak 46 gole direkt katkı sağlamışken Filippo sadece Şampiyonlar Ligi’nde çıktığı 81 maçta 46 gol atıp 8 asist yaparak 54 gole direkt katkı sağlamıştır.
Serie A tarafına gelecek olursak karşımıza çıkan rakamlar 156 gol 30 asist gibi olağandışı bir durumu özetliyordu.
2010 ve 2012’de kariyerlerini bitiren Inzaghi kardeşler için sahanın diğer kısmına geldiğimizde tablo farklı olacaktı. John Landis’in 1980 yılında sinema tarihine kattığı “Blues Brothers” filmini bu noktada Inzaghi kardeşlerin hayatıyla bağlantılı düşünmemiz hikayenin akışını güçlendirecektir.
Dan Eykroyd’un canlandırdığı Elwood Blues, sahnede daha az şey vadeden ama grubun ve ailenin teknik detaylarını, ayarlamalarını kardeşi, John Belushi’nin canlandırdığı Jake Blues’dan daha iyi yapan bir karakterdir.
Jake ise, sahnede çok hareketli, spot ışıklarının üstünde olduğu ve aynı şekilde sürekli başını da belaya sokan biridir. Inzaghi kardeşlerden Simone’yi Elwood Blues, Filippo’yu ise Jake Blues olarak düşünebiliriz.
Filippo teknik direktörlüğe futbolu bıraktığı yerde, Milan’da başladı. Alt yaş gruplarında geçirdiği iki sezonun ardından 2014/15 sezonunda kulübenin bir numaralı ismi olmuştu.
Düşündüğü taktiği, yani ofansif bir 4-3-3’ü sahaya yansıtmasını engelleyen bir kadroyla istediğini alamamış ve sezon sona erdiğinde görevinden alınmıştı.
1 senelik aranın ardından gittiği Venezia’da geçirdiği 2 sezonda Venedik temsilcisini Serie A’ya gitme yolundaki playofflara soksa da sonuca gidememişti. Yine de bu başarısı doğduğu bölgenin başkenti olan Bologna tarafından dikkat çekici bulunup takımı olmasa da kendisi Serie A’ya yükselmişti. Bologna’da geçirdiği dönem hem onun hem de takım için unutulmak istenen bir dönemdi.
Filippo döneminde Bologna’nın küme dışında geçirdiği hafta sayısı bir elin parmaklarını geçmemekte ve Filippo’nun yeterliliği sorgulanmaktaydı.
Serie A başarısızlığının ardından kendini Benevento’da buldu Filippo. Aslında iki anlama gelmeyen bir cümle gibi dursa da iki anlamda da kendini bulmuştu.
32 maçta topladığı 76 puanla beraber Filippo yönetimindeki Benevento kendini Serie A’da buldu.
Adeta filmde Jake Blues’un hapishaneye girip en iyi performansını sahneye yansıtması gibiydi Filippo’nun Serie B ‘hapishanesinde’ geçirdiği sezonu.
Ve belki de en önemlisi Filippo Inzaghi elindeki malzeme ne olursa olsun asıl oyun planı olan ofansif 4-3-3’ten vazgeçmemişti; başka opsiyonlar bulmuştu.
Şimdi gelelim Elwood Blues’a, pardon, Simone Inzaghi’ye. Abisiyle aynı doğrultuda bir teknik direktörlük başlangıcı yaptı. Kramponlarını astığı takım olan Lazio ona, “gel başla” demişti. Stefano Pioli ile geçen başarısız sezonun ardından. 2015-16 sezonunda takımın başına ‘geçici teknik direktör’ olarak gelen Simone, Serie A şampiyonluğu için mücadeleyi elden bırakmayan bir takım yarattı, hem de sadece 3.5 sezonda.
Simone Inzaghi ile ilgili söyleyebileceğimiz ilk şey Jürgen Klopp gibi oyuncularından fazlasını alabilen bir teknik adam oluşu. Borussia Dortmund ve Sevilla deneyimlerinin ardından kendine olan güveninin tamamıyla kaybeden bir Ciro Immobile’yi ligin en öldürücü forvetine evrilmesini sağladı. Sergej Milinkovic-Savic’i fizik sahibi bir orta sahadan, zekasıyla oynayan teknik bir ayağa, Luis Alberto’yu öngörülemez bir pasöre…
Simone Inzaghi’nin yaptığı şey aslında Elwood Blues gibi kendini ileri taşımak için etrafı toparlamaktı. Nitekim bu çabası ona futbolculuk döneminde abisinin gerisinde kalsa da teknik direktörlük kariyerinde net bir farkla öne geçmesini sağladı.
Lazio’nun bu sezonki başarısı sürpriz değil. 2017-18 sezonunda Juventus ile Napoli arasındaki şampiyonluk mücadelesi İtalya basınının baş maddesiydi. Ama Lazio’nun çabası ve skora doymayan hali fark ediliyordu. O performansın üzerine takımını bir de topa sahip olan bir oyuna alıştırmak için harcadığı bir sezonun ardından Lazio, futbolculuğunda yaşadığı başarıya ulaşmak için hazır.
Abisi Filippo Serie B’yi, kendisi Serie A’yı alırsa “Blues Brothers” filminin klasikleşmiş “Sweet Home Chicago” şarkısı, “Sweet Home Piacenza” olabilir mi? Göreceğiz.
Okuyucu Yorumları
0 Yorum