IX. Chiellini

İtalya ve futbol kavramlarını düşündüğümüzde kelimelerin zihnimizde bıraktığı bağlantıyla beraber savunma, hırs sözcükleri çok daha anlamlı bir hal alır. 14 Ağustos 1984 yılında Pisa’da doğan Giorgio, iyi bir takım arkadaşı olduğunu annesinin karnında, ikiz kardeşi Claudio ile paylaştığı alanda göstermişti.

Sonraki yıllarda kardeşi Claudio’nun, Juventus’a transfer olmasındaki en önemli etkilerden birine sahip olduğunu, “İkiz bir kardeşim vardı ve o Juventus taraftarıydı” diyerek belirtir.

Pisa doğumlu ikizler, ailesiyle beraber Livorno’ya taşındıktan sonra Giorgio’nun kaderi de çizilmeye başlar.

Temel eğitimine devam ettiği yıllarda Livorno’nun alt yaş kategorilerinde kendini gösteren Chiellini, yaşına göre uzun ve kalıplı bir oyuncu olduğu için kendini defansta bulmuştu. Ama gençlik yıllarındaki en önemli özelliği olan hızı ve orta kabiliyeti onu, defansın ortası yerine defansın sol çizgisine çekmişti.

Alt yaş kategorilerinden ilerleyip as takıma çıktığında da bu özelliği ön planda kalmaya devam etti. Livorno’da gösterdiği performans ona çok önemli iki formayı kazandırmıştı. İlki Marcello Lippi tarafından 20 yaşında İtalya Milli Takımı forması, ikincisi ise Floransa’nın en mor hali Fiorentina’nın forması…

Bu iki hamle kariyerinin gidişatını öngörülemez bir yükselişe taşıyacaktı ki nitekim taşıdı.

Fiorentina’da geçirdiği tek sezonun ardından 2005/06’da Torino’ya zirvede kalmak ve sadakatiyle örnek olmak için gitti. Siyah beyazlı ekipte geçirdiği ilk sezonda ‘Calciopoli’ sebebiyle Serie B’ye düşen Chiellini, o dönem başta Inter olmak üzere birçok Serie A takımından teklif almasına rağmen Juventus’u terk etmedi.

Serie B’de geçirdiği sezon hem Juventus için hem de İtalya için çok sonra fark edilen bir değerin oluşmasını sağladı. Chiellini artık defansın sol tarafında değil merkezindeydi.

2006/07 sezonunda Serie A’ya geri dönen Juventus 2011/12 sezonuna kadar bir yapılanma ve yeni yol bulmakla uğraştı. Giorgio Chiellini ise bu süre zarfında potansiyelinin fersah fersah üstüne çıkmış yirmili yaşlarının ortasında dünyanın en iyi stoperleri arasında anılır olmuştu.

Bu bağlamda tandem oluşturduğu Leonardo Bonucci, Andrea Barzagli ikilisinin adının geçmemesi haksızlık olacaktır. Antonio Conte’nin Juventus’a geldikten sonra takım üzerindeki etkisinin Massimilliano Allegri dönemiyle nasıl bir hegemonyaya dönüştüğünü 20 Şubat tarihli “Belki” isimli yazımda detaylı bir şekilde anlatmıştım.

Yine de bahsettiğim yazımda Giorgio Chiellini’nin takımına olan sadakatine ve zirvede nasıl kalındığına değinmemiştim.

Juventus’un şampiyonluk serisini başlattığı 2011/12 sezonunda kadroda yer alıp şu anda hala takımda yer alan sadece 3 futbolcu mevcut ama 9 şampiyonluğun tamamında yer alan tek bir isim var...

Giorgio Chiellini’nin ardından diğer iki isim Gianluigi Buffon ve Leonardo Bonucci.

Leonardo Bonucci, teknik direktör Allegri ile yaşadığı sorunların ardından maaşına zam alamayınca ezeli rakiplerden Milan’a gitmeyi tercih etti. 1 sezonluk Milan kariyerinde iyi bir oyuncu olsa da yanında alıştığı oyuncular olmayınca nasıl zor durumda kalabileceğini de görmüş olduk.

Bunun bir yansıması olarak 2018 Dünya Kupası play-off turunda İtalya, İsveç’e elenip Rusya’ya gidemedi. Bu hezimet, Barzagli, Bonucci ve Chiellini üçlüsünün bir arada nasıl bir etki sahibi olduğunun bir diğer etkisi olarak görülebilir.

Buffon ise kariyerindeki tek eksik halka olan Şampiyonlar Ligi zaferi için rotasını Paris’e çevirse de tıpkı Bonucci gibi istediğini alamayıp Torino’ya geri döndü. Bu süre zarfında sakatlıklar da olsa, Davide Astori gibi çok yakın bir arkadaşını da kaybetse, üniversiteyi de bitirse Chiellini hep Juventus’taydı.

Seneler boyunca Serie A’nın en az gol yiyen takımının hem kaptanı hem de savunma lideriydi. İtalya’yla Avrupa Şampiyonası’nda final gördü. Bu başarıların hepsini belki de daha doğmadan önce iyi ve sadık bir takım arkadaşı olmayı bildiği için başardı.

Chiellini’nin kariyeri ve başarıları göz önünde olmasa da örnek alınmalı, zirveye giderken asansöre binmek yerine merdivenleri teker teker çıkarak…