Irkçılık, son günlerin en çok konuşulan konularından biri, özellikle Amerika’da yaşanan George Floyd protestoları sonrası dünyada yeniden tartışılmaya başlandı. Peki futbol dünyasında ırkçılığa karşı nasıl bir yaklaşım var? Gelin beraber bakalım…
Irkçılık, insanlık tarihi boyunca var olan ve insanlığın en büyük utanç kaynaklarından birisi. Öyle ki yıllarca insanlık bunun adına birçok mücadeleler verdi. Bu mücadeleler ise daha çok rengi ve milliyeti üzerine oldu.
*Yazının bundan sonraki kısmı Martha Franklin tarafından breakingthelines.com web sitesinde kaleme alınmış olup Kemal Taş tarafından çevirisi yapılmıştır.
GERÇEKLİĞİNİ GÖREMEDİĞİMİZ BİR DURUM
Irkçılık, insanlar için korkutucu bir kavramdır. Onun hakkında konuşurken rahatsız edici olmamaya ve hassas olmaya dikkat etmeliyiz.
Irkçı kişileri, farklı bir ırktan kişiye karşı açık şekilde ayrımcılık yapan ve kötüleyen insanlar olarak görüyoruz. Onları milliyetçi, eğitimsiz, insanların renkleri konusunda aşağılayan kişiler olmalarını bekliyoruz.
Bu doğru fakat her zaman için geçerli değil. Evet, kendilerini ırkçı olarak açıkça ifade eden insanlar var ama bu soruna neden olan insanlar sadece bu kişilerden ibaret değil.
Irkçılık çoğu zaman fark edilmeyen, yaşamımızın derinlerinde yer alan ve gerçekliğini göremediğimiz bir durum.
Şu an sana futbolun ırkçı yönüne dair bir örnek var mı diye sorsaydım muhtemelen bana birçok örnek verirdin. Siyahi oyunculara muz atılması, ırkçı söylemler veya sosyal medyadan ırkçı saldırılar vs.
Dürüst olmak gerekirse, futboldaki ırkçılık artık büyük bir sır değil. Ancak stadyumlarda yaşanan ırkçı saldırılar, ırkçılığa yönelik tek saldırı değil. Bu sorunun temeli daha derinlerde…
2008 yılında; UEFA, ırkçılık ve ayrımcılık konusunda sıfır tolerans politikasını açıklayarak, “ırkçılığa karşı mücadeledeki çabayı artırmak” istediklerini ifade etti. 2009’da UEFA, bir maç sırasında ‘ırkçı bir davranış’ görülürse maçtaki görevliler tarafından kullanılacak prosedür olan 3 adımlık bir protokol açıkladı.
Bu protokol, 2019’da Sofya’da oynanan Bulgaristan-İngiltere maçında uygulandı fakat bu protokolün sadece bir kısmı uygulandı. Pek çok kişinin soracağı sorulardan birisini bende sormak istiyorum.
UEFA, bu protokolü uygulamak için neden 10 yıl bekledi?
2011 yılında; İngiltere ve Bulgaristan, Avrupa Şampiyonası elemelerinde karşı karşıya geldi. Maç sırasında bazı Bulgar taraftarlar, İngiltere’den Ashley Cole, Theo Walcott ve Ashley Young’a karşı ırkçı tezahüratlar ve maymun sesleri çıkardılar. 2011’de yaşanan bu olay ve 2019’da oynanan maç öncesi yaşananlar, maçların önüne geçti.
UEFA, 2011’de uygulamadığı protokolü 2019’da uygulaması da kendi başarısızlıklarını örtme çabası olarak görüldü. 2019’da oynanan maç öncesi birçok oyuncu, personel ve yetkili maç öncesi röportajlarında Sofya’da ırkçı bir saldırı beklediğini ifade ediyordu.
Bu protokol 10 yıldır var olmasına rağmen, sadece ırkçılık konusu çok ezici olduğu zaman tartışıldı. Resmi olarak ele alınması ise neredeyse imkansızdı.
UEFA’nın, 2019’daki maçta yaşananlar sonrası bile protokolü tam olarak uygulamaması da açıklanan üç aşamalı protokol kavramının ikiyüzlü olduğuna işaret etmektedir.
UEFA’nın, açıkçası sıfır tolerans politikası hiçbir şekilde başarıya ulaşmadı hatta yönetim katında yaşanan genel ilgisizlik de bunun en bariz örneği.
Luis Suarez ve John Terry isimlerini ilk duyduğumuzda aklımıza ‘yıldız oyuncu’ veya ‘kaptan’ gelir. İkinci olarak ise ‘skandal’ veya ‘hile’ gelir. Bu iki ismin ‘ırkçı’ davranışlarını çabuk unutuyoruz.
Irkçılık, istismar gibi tartışmaların ne kadar yanlış ele alındığını göz önüne getirdiğinizde bunun sebebini anlamak o kadar da zor değil.
Her iki oyuncu da 2010’lu yılların başında İngiltere Futbol Federasyonu tarafından para cezasına çarptırıldı. Fakat iki oyuncu da suçlamaları reddetti. Her iki oyuncu da 10 maçtan daha kısa bir süre sonra futbola döndüler ve başarılı kariyerlerine devam ettiler.
PEKİ FUTBOL, IRKÇILIK MESELESİNİ NEREDE TERK EDİYOR?
Federasyon, para cezası veya birkaç maçtan men cezası veriyordu. Fakat bu cezalar futboldaki ırkçılığı aktif olarak çözmüyordu. Oyuncuların yapmış oldukları ırkçı davranışın sayısal değerini gösteriyordu. Bu tip cezalar kalıcı olarak bir sorunu çözmez, yaşanan olayların ciddiyetini göstermez, sadece geçici çözüm olurlar.
İşte ırkçılığı gerçek anlamda kolaylaştıran şey bu cehalettir. Meselenin büyümesine yardımcı olan ilgisizlik ve genel anlayış eksikliğidir.
UEFA’nın yürütme kurulunda 19 üye vardır, bunların 18’i beyaz. İngiltere Futbol Federasyonu kurulunda ise 10 üye vardır, bunların 9’u beyaz.
Suarez ve Terry olaylarının yaşandığı 2011 yılında nasıl cezalandırılması gerektiği sorusu sorulduğunda dönemin FIFA Başkanı Sepp Blatter, olayların bir el sıkışması ile çözülmesi gerektiğini belirtmişti.
İngiltere’de tüm profesyonel liglerinde sadece 4 BAME* teknik direktörü vardır. İngiltere’nin en büyük dört liginde BAME hakemi bulunmuyor. Her ne sebeple olursa olsun bu gerçekleri görmezden geliyoruz. Eğer saha içinde değişim istiyorsak önce yönetici katında bir değişimden başlamalıyız.
Aslında futboldaki ırkçılığın yeterince farkında değiliz. Sorunu tam olarak anlamak için yukarıdan aşağıya doğru başlamalıyız.
*BAME: İngiltere’de beyaz olmayan kişiler ifade için kullanılır. Siyah, Asyalı veya diğer etnik azınlıklar için.
Okuyucu Yorumları
0 Yorum