İtalyan Oyunu: Herkes Sahada

Serie A’da ilk hafta heyecanı yarım bir şekilde başlamıştı. Atalanta ve Inter’in Ağustos ayındaki Avrupa mesaisi sebebiyle ilk haftayı dinlenerek geçirmeleri bunun sebebiydi. Bir de Atalanta’nın ilk hafta rakibinin Lazio olması yarım duygusunu arttırıyordu.

Bu hafta ise istisnasız tüm takımları izleme ve bir fikir sahibi olma şansına eriştik. Bu doğrultuda geçtiğimiz sezondan beri övmekten klavye eskittiğim Sassuolo, ligin yenisi Spezia’ya “hoş geldin” dedi. Geçen hafta Bologna’yı yenip umut veren Milan’ın, bu sefer de Crotone deplasmanından 3 puanla çıkması dikkat çekti. Milan’a karşı kaybeden tarafta olmasına rağmen beğeni toplayan Bologna ise Parma’yı 4-1’le geçip iyi bir başlangıç yaptı. Atalanta’nın defansif olarak eksiklerini görsek de ofansif olarak geçen sene kaldıkları yerden devam etmeleri gözden kaçmadı. Bu doğrultuda ilerleyen haftalarda detaylara girmenin mantıklı olduğunu söyleyip Atalanta maçlarının keyifli olduğu gerçeğini hatırlatmak lazım. Bu maçların en azından skoruna değindikten sonra şimdi gelelim haftanın önemli maçlarına.

Geçtiğimiz hafta oynadığı futbolla taraflı, tarafsız birçok futbol izleyicisinin takdirini alan Juventus, bu hafta Roma deplasmanında 2 puan kaybetmedi; 1 puan kazandı. Sarri döneminden gördüğümüz sıkışık, akmayan, bağlantı sorunları olan ve bireysel yetenekle ilerleyen bir Juventus izledik. Bu noktada Roma’nın hakkını vermek lazım.

 Maçta attığı 2 golle direkt tabelaya etki etse de tabeladan daha fazlasını Rabiot ve McKennie’yi etkisiz hale getirerek gösteren Jordan Veretout maçın yıldızıydı. Rabiot’nun disiplin dışına çıkıp sonrasında kırmızı kart görmesi de Veretout’nun etkisini gösteriyor. Juventus’un puan almasını sağlayan isim ise elbette Cristiano Ronaldo’ydu. İki golle hem skoru getirdi hem de takımını hayatta tuttu. Pirlo yönetimindeki Juventus’un haftalar ilerledikçe daha kompakt ve sonuç odaklı bir takım olacağını tahmin etsem de gol yolları tahmin edilenden daha büyük bir sorun olarak kalacak gibi…

Gattuso yönetimindeki Napoli, en farklı galibiyetine Genoa karşısında ulaştı. Maçın başlamasına saatler kala Genoa kalecisi Perrin’in COVID testinin pozitif çıkması sebebiyle kadrodan çıkarılıp maçın 3 saat ertelenmesi biraz şüphe uyandırmıştı. Ama şunu söylemek lazım; bir hafta önce dinamik ve nefesi kesilmeyen bir görüntü sunan Genoa, Napoli karşısında hasta bir takım görüntüsündeydi. Napoli bu doğrultuda 6 gollü, spektaküler bir galibiyet alsa da şu an Genoalı 14 oyuncunun COVID testi pozitif. Genoa’nın sıradaki birkaç maçının akıbetinin ne olacağı belli olmadığı gibi Napolili oyuncular için de ortadaki durum riskli. Ki bu maçın hemen başından Lorenzo Insigne’nin sakatlanması, Napoli tarihinin en zararlı 6-0’ı olarak tarihte yerini alabilir.

Haftanın seyir zevki en yüksek maçına geldi sıra; Inter-Fiorentina!

Geçtiğimiz sezon çok fazla bahsettiğimiz, Inter öne geçince skor bulmaktansa skoru korumayı seçiyor bu da onların çok rahat ulaşabileceği yaklaşık 25 puanı alamamalarına tekabül ediyor. Conte yönetimindeki Inter, Fiorentina karşısına hücumu düşünen bir kadro yapısıyla çıktı. Conte’nin bu tercihine karşı Floransa ekibi 3. dakikada Kouame’nin golüyle cevap verdi. Interli oyunculara soğuk bir duş aldıran gol, oyunun kontrolünü de tamamen onların ele geçirmesini sağladı. Bu doğrultuda buldukları 2 golle tabelada 2-1’i sağlamaları belki de maçı kazanmaları demekti. Ama Fiorentina formasıyla en iyi maçını oynamayı düşünen Franck Ribery, Interli oyuncuların partisini bir gol bir de golden daha değerli sayılabilecek bir asistle böldü. Hatta maçın bitmesine 10 dakika kala sol kanattan getirdiği topu Dusan Vlahovic’e çıkardığında maçı izleyen herkes, Vlahovic’in o topu Handanovic’in sol tarafından ağlarla buluşturup Inter’in fişinin çekilmesini bekliyordu. Peki, ne oldu? Vlahovic vurdu. Ama kaleyi tutturmanın çok uzağına…

Bu pozisyon maçın kırılma anı oldu. Çünkü bu pozisyonun ardından Achraf Hakimi’nin başlattığı hücum Lukaku’nun ayağıyla tamamlanınca beraberlik geldi. Birkaç dakika sonraysa Alexis Sanchez, Arsenal ve Udinese günlerini hatırlatan bir ortayı D’Ambrosio ile buluşturdu. Sonuç?

Inter 4-3 Fiorentina!

“Ölümlü Dünya” filminin akıllara kazınan bir repliğiyle satırlarımı tamamlamak istiyorum.

“Çıldıracağım ya, 5 dakikada nereden nereye geldik. Kafayı yiyeceğim!”

Haftaya görüşmek üzere.