Az bilinen hikaye: Clarence Seedorf

Hollanda’nın yetiştirdiği pek çok yıldız futbolcuyu sayarız; Van Bastenler, Rijkaardlar… Deniz seviyesinin altındaki bu ülkenin soğuk sularının, futbolcuların yetişmesinde bir anlamı var mıdır?

Surinam asıllı Hollandalılardan Clarence Seedorf, 2 yaşında ailesiyle birlikte göç etti.

Seedorf’un futbola olan yeteneğinin Hollanda’nın ikliminden çok DNA’larıyla ilgisi vardı, babası eski futbolcuydu ve göçün ardından da yetenek avcılığı yapmaya başlamıştı. Tüm Seedorf kardeşler futbol oynuyordu.

Johan Cruyff’un da Ajax için kurduğu bir futbolcu izleme ekibi vardı. Çok genç yaşta dünyanın en iyi altyapısına seçildi.

Seedorf, Ajax'ta A takıma yükseldiğinde sadece 16 yaşındaydı. Antrenörleri ve kulüp yöneticileri okula bir süre ara vermesinin futbol kariyeri için faydalı olacağını tavsiye etseler de Seedorf dinlemedi.

Bir yandan Hollanda Milli Takımı, öte yandan Ajax'ta yıldızını parlatırken, öğrenci konseyi üyesi olarak taktir derecesiyle liseyi bitirmeyi de başarmıştı.

Yalnızca başlangıç hikayesi bile onun nasıl bir kariyer çizeceğinin sinyaliydi.

Ajax’ta 2 lig şampiyonluğu, 1 Avrupa kupası kaldırdı, takımın başarısının sırrı “De Kabel”di; Edgar Davis, Patrick Kluivert ve Seedorf’tan oluşan üçlü… Kabel ifadesi onların saha içindeki muhteşem uyumu, tek bir vücut gibi hareket edebilmesinden geliyordu. Üçlüye Bogarde ve Reiziger katıldı, ekip Hollanda’nın ve Ajax’ın anahtarıydı.

Ajax'tan Sampdoria'ya gitti, oradan Real Madrid'e transfer oldu.

İlginçtir, Seedorf’un 1997-1998’de Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Madrid’in kilit oyuncusu olması, kariyerinin sonraki yıllarının gölgesinde kalmıştır. Hele ki 1997’de Atletico Madrid’e attığı, “oradan taksiye binsen kaç yazar” golü bile…

1999’da Inter'e geçti. Juventus’a yine uzun mesafeli iki gol attı ancak bir türlü yerini bulamıyordu.

Milan forması giydiği 2002-2003 sezonu, Seedorf'un kariyerinin çizgisiydi... Milan'da yalnızca bir futbolcu olmayacaktı, çünkü Seedorf hiçbir zaman “sadece futbolcu” olamazdı.

Milan'da oynadığı dönemde, takımın psikologlarının Seedorf raporunda şöyle yazıyordu: "Takım içinde %10 futbolcu, %70 teknik direktör, %20 sportif direktör gibi davranıyor. Kullandığı tüm cümleler pozitif…"

10 yıl forma giydiği Milan’da tarihin yazılışında kalemlerden biri oldu; Maldini ile birlikte…

2012'de, Milan teknik direktörü Massimiliano Allegri, takımı gençleştirme harekatına giriştiğinde, üzeri çizilen isimlerden biri de Seedorf’tu. "Ben futbol oynamaya devam etmek istiyorum" dedi, Botafogo'nun teklifine evet dedi.

Milan ise kadrosuna kattığı El Sharawy, Balotelli gibi genç yıldızlara rağmen istenen oyunu da başarıyı da yakalayamıyordu. Sassulo'ya 4-3 mağlup olunca da Allegri'nin ipi çekildi.

Peki Allegri'nin yerine kim geldi? Clarence Seedorf...

Üstelik bir başka inanılmaz hikayeyle: 14 Ocak 2014 salı günü Botafogo'da futbolu bırakıp emekli oldu, 1 gece sonra Milan'ın yeni teknik direktörü olarak imza attı.

Milan'ın başına getirildiğinde, eski hocası Fabio Capello; "Seedorf'un hocalığını yaptım, karakteri teknik direktör olmak için yaratılmış, bu sorumluluğun altından kalkabileceğinden en ufak bir şüphem yok" diyordu.

Şair, düşünür, şarkıcı, iletişim uzmanı, futbolcu ve teknik direktör Clarence Seedorf, "Milan'ın teklifini, yeniden hayal kurabilmek için kabul ettim" demişti.

Ancak Milan, Seedorf’un oynadığı Milan değildi, o artık bir kara delikti ve kimi kendine çekse yutuyordu. Yönetimin, takımın efsanesi olmuş futbolcularına kulüpte görev verme taktiği son 8 yıldır işe yaramadı, Seedorf da o hamlelerden biri olacaktı. Sadece 6 ay sürdü.

İtalya’daki Bocconi Üniversitesi’nden ekonomi diploması olan, bir dönem New York Times için futbola dair okuyuculardan gelen soruları yanıtladığı bir köşe yazan Clarence Seedorf, hiçbir zaman sıradan bir adam olmadı.