Atletico Madrid’in El Nino, Çocuk lakaplı futbolcusu, Fernando Torres, film senaryosunu andıran hayat hikayesinde kırık kalpler ve kahramanlıklar barındırıyor.
Fernando Torres’in dedesi fanatik Atletico Madrid taraftarıydı, onun etkisi ile Torres de Atletico Madrid maçlarında tribünde takımı izleyerek geçirdi çocukluğunu.
Futbola kaleci olarak başladı. 7 yaşındayken, Mario’s Holland adında küçük bir semt takımına geçti, orada genç oyunculara ilham kaynağı olması için Tsubasa karakterleri ile futbol öğretiliyordu. Tsubasa çizgi filmi o yıllarda İspanya’da Oliver i Benji adıyla yayınlanıyordu. O hem Oliver yani Tsubasa, hem Benji yani Wakabayashi olmak istiyordu. Ancak sonunda Tsubasa ağır bastı ve forvete geçti. 11 yaşındayken, Atletico Madrid’in altyapı scoutlarından, Manuel Brinas tarafından bir turnuvada keşfedildi ve 1995’te Atletico Madrid altyapısına geçti.
15 yaşında ilk profesyonel sözleşmesini imzaladı. 16 yaşında ilk kez A takım forması giydi. O yıllarda 2. Lig’den yükselme mücadelesi veren Atletico Madrid’in geleceğinin umudu olarak görülüyordu. Öyle de oldu. Atletico Madrid La Liga’ya yükselirken, Fernando Torres de yıldızlaşıyordu.
Sadece Atletico Madrid’in değil, İspanya’nın da altın jenerasyonu yükseliyordu. Torres hızlıydı, çabuk yön değiştirebiliyor, rakiplerini oyundan düşürebiliyor, son vuruşlarda son derece etkili olduğu gibi hücuma liderlik ediyordu. Sadece hızıyla ve tekniğiyle değil, futbol zekasıyla da öne çıkıyordu.
Torres’in rakip alanı görme, izleme, okuma ve rakip oyuncuların sonraki hamlelerini tahmin etme konusundaki yeteneği, onun asıl gücüydü. Futbolu geliştikçe Torres için “gözleriyle oynuyor” yorumları yapılmaya başlanmıştı, Torres topa bakmazdı, alanı takip ediyordu.
Roman Abramoviç, 2003’te Chelsea’yi satın aldığında Atletico Madrid’e 28 milyon sterlin teklif etti Torres için, satmadılar.
2007’de Liverpool’a rekor transfer bedeli ile transfer oldu.
Torres’in hızı, tekniği ve zekası Premier Lig’deki tüm savunmaların kabusu olmuştu. Çok sayıda sakatlık nedeniyle parçalı bulutlu geçen İngiltere’deki ilk yılları yine de her sahaya çıktığında fırtına gibi estiği görüntülere sahne oluyordu.
Torres için yanıp tutuşan bir isim daha vardı; sürekli bitip tükenmek bilmeyen transfer iddialarında değişmeyen biri… Abramoviç!
Liverpool her ne kadar “satmıyoruz” dese de en sonunda 2011’de Abramoviç nihayet Torres’i alabildi, pek çok kalbi kırık Liverpool taraftarı bırakarak Londra’ya gitti ancak büyük hayal kırıklığı oldu. 18 maçta sadece 1 gol atabildiği korkunç seri ile birlikte İngiltere'de; "Torres ne zaman gol atacak?" parodileri başladı.
Her şey kötü gitse de Torres, Chelsea’de 2,5 sezon kaldı. 2014’te Milan’a kiralandı, o ssezon sonunda Milan’la sözleşme imzalayacağı açıklandı. Ancak Fernando Torres’i evden aradılar; Atletico Madrid’e geri dönmeye karar verdi.
Fernando Torres’in yuvasına, Atletico Madrid’e dönüşü, Vincente Calderon’u, dolduran onbinler tarafından karşılandı. Atletico Madrid formasıyla attığı 100. golünü, onu çocukken kulübe getiren Manuel Brinas ile kutladı. Formasını ona hediye etti. Ertesi gün ise Brinas, 100. golün formasını Torres’e imzalatıp Atletico Madrid müzesine hediye etti.
Son derece renkli bir kişilik olan Fernando Torres hem müziğe hem sinemaya çok meraklı. İspanyol rock grubu El Canto del Loco’nun "Ya nada volverá a ser como antes" adlı klibinde rol aldı. 2005 yılında İspanyol komedi filmi Torrente 3’te küçük bir rolü vardı. Çok sağlam JRR Tolkein hayranı, sol kolunda Elfçe Fernando yazan bir dövmesi var. Ayrıca uğuru, Sünger Bob iç çamaşırıydı ki bunu maç fotoğraflarında sıkça görmek mümkün…
Okuyucu Yorumları
0 Yorum