90’larda futbolun en güzel hali, Eric Cantona ile topun buluştuğu anlarda saklıydı. Gerçek bir savaşçıydı. Korkusuzdu. Kaybetmeyi hiç sevmedi. Kolay kolay dizginlenemeyen müthiş bir yetenekti. Farklıydı ve öyle olmayı seviyordu.
Futbola SO Caillolais’de başladı. İlk yıllarında kalecilik bile yaptı. Henüz 15 yaşındayken Jean Tigana’ya benzetiliyordu. Ancak Eric kimseye benzemeyecekti...
Fransa’nın eksantrik futbol adamlarından Guy Roux’nun dikkatini çekti ve 1986’da Auxerre’e transfer oldu.
Çok zor bir karakterdi, Guy Roux için bile...
1987’de takım arkadaşı Bruno Martini’nin suratına yumruk attı, ertesi yıl Nantes oyuncusu Michel Der Zakarian’a kung-fu tekmesi ile saldırınca 3 ay ceza aldı.
Federasyon yetkilisi, bir daha ceza alırsa milli takıma çağrılmayacağını açıkça belirtti.
Öte yandan Eric’ten vazgeçmek çok zordu.
1988 U21 Avrupa Şampiyonası’nda İngiltere maçında hat-trick yaptı.
Auxerre için başa çıkılması zor bir belaydı, Marsilya ise kapıdaydı. Guy Roux, hiç düşünmeden satılmasına onay verdi, Cantona çocukluğunda taraftarı olduğu takıma, Marsilya’ya imza attı.
Ama sakinleşmeye niyeti yoktu.
1989’da bir televizyon programında milli takım teknik direktörü Henri Michel’e hakaret ettiği için 1 yıl men aldı. Torpedo Moscow maçında topu tribünlere şutlayıp formasını yere attığı için bir ay ceza verildi.
6 ay Bordeaux’ya, 1 yıl Montpellier’e kiralandı. Futbol yeteneğinin en büyük engeli hırsı ve öfkesiydi. Öyle ki cezalardan futbol oynayamıyordu.
Cantona yine de İngiltere’nin dikkatini çekmişti.
O yıllarda Liverpool teknik direktörü Graeme Souness, UEFA Kupası maçından sonra Michel Platini’ye Cantona’yı sormuştu.
Ancak, tıpkı Sergen hikayesi gibi, biraz araştırınca soyunma odasının huzurunu düşünerek vazgeçti.
Şubat 1992’de riski alan takım Leeds United oldu. Ve Cantona’nın uçuşu başladı.
Evet sorun çıkartıyordu, ancak kendi neslinin en etkili, en güçlü, en zeki ve en baş belası futbolcusuydu.
Sadece 9 ay sonra Sir Alex Ferguson’ın yanında poz veriyordu, yepyeni Manchester United formasıyla... Kral kalesini bulmuştu.
David Beckham, biyografisinde Cantona’yı anlatırken “Sir Alex Ferguson da biraz ondan çekiniyordu" diyor.
“Eric özeldi, farklıydı. Çok kısa sürede hepimizin idolü haline geldi. Sanki çevresinde bir aura vardı ve o ne zaman bir odaya girse odadaki her şey dururdu. Varlığının bir ağırlığı vardı ve bu ağırlık zamanla bütün Manchester United oyuncularının taşıdığı bir özellik haline geldi.”
Bazen bu özelliklerinin başına iş açtığı da oldu…
Öyle ki, dünya futbol tarihinin en unutulmaz uçan tekmesinin altından sular aktı, bambaşka yüzlerini insanlara açtı ama hep o an ile hatırlanmaktan kurtulamadı…
25 Ocak 1995'te Selhurst Park Stadı'nda Cyrstal Palace'ın rakibi Manchester United'dı.
Dakikalar 48’i gösterirken Shaw, Cantona'nın darbesiyle yerde kaldı, hakem kırmızı kartını çıkarttı.
Eric malzemeci Norman Davies’le beraber soyunma odasına doğru yürüyordu.
O sırada Palace taraftarı Matthew Simmons, "Annen bir Fransız fa....si" diye bağırdı.
Her şey bir anda olmuştu, dünya futbol tarihinde yıl dönümü olan tek tekme, Cantona'nın uçuşuyla Simmons'un bedenine iniyordu.
Olay sonrasında düzenlenen basın toplantısında Eric Cantona'nın ağzından çıkan tek yorum şöyleydi:
"Martılar, balıkçı teknesini takip ederken, sardalyelerin denize atılacaklarını düşünürler..."
Sahada mücadeleyi, savaşmayı asla bırakmayan Cantona, futbolculuk kariyerine nokta koysa da durmak ona göre değildi. Sinemaya el attı.
Biri Fransız, biri İngiliz yapımı iki küçük bütçeli filmde kendini denedi ve bir sonraki durağı Cate Blachett, Geoffrey Rush, Joseph Fiennes, Vincent Cassel gibi yıldızlarla birlikte rol aldığı, İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in hayatını anlatan Oscar ödüllü dev prodüksiyon Elizabeth’ti.
Geç başladığı aktörlük kariyerine İngiliz ve Fransız yapımı yaklaşık 20 film sığdırdı ve bu filmlerin yaklaşık yarısında başrolde Eric Cantona vardı…
Ve bir sinema önerisi... Cantona’nın filmi "Looking For Eric"i izlediğinizde anlıyorsunuz...
Arka sıralarda oturup haylazlık yapan, öğretmeni sık sık kızdırıp ceza alan süper zeki çocuk Cantona, bir insanın tutkuyla bağlandığında işini ne kadar iyi yapabildiğinin kanıtı… Hem de iki kez…
Okuyucu Yorumları
0 Yorum