Bugün hala onun gibisinin bir daha futbola uğramadığını söylerler. Henüz 15 yaşındayken “futbol dâhisi” ilan edilen George Best, Belfast’ın doğusunda Cregagh kasabasında sıradan bir çocuktu.
Çok kalabalık bir ailede büyüyen George’un dehası ise aslında sadece futbol değildi. Sadece çok zeki çocukların kabul edildiği Grosvenor Lisesi’ne giriş sınavlarını geçmişti.
George için şu ifadeyi kullanmak mümkündü, her ne isterse o olabilirdi; astronot, profesör, doktor… Akademik olarak sınırlarının olmadığı söyleniyordu. O denli zekiydi, muhteşem bir gelecek vadediyordu.
Ancak George’un Grosvenor’da çok ciddi bir sorunu vardı, bu bir rugby okuluydu, futbol geri planda bırakılıyordu.
Yerel takım Glentoran ve Wolverhampton Wanderers taraftarı, futbol delisi George’un, sadece rugby yerine futbol oynayabilmek için Kuzey İrlanda’nın en saygın akademisinden ayrılıp kasabanın orta okuluna geçmesi, muhtemelen “kendi kendini harcamak” olarak görülmüştür, en azından okul ve çevre tarafından, ne de olsa George dünyayı yönetebilecek bir zekaya sahipti. Yönetecekti aslında ama okul yöneticilerinin düşündüğü gibi değil.
Bu aslında sadece George Best olmaktı.
Öte yandan işler o kadar da kolay olmayacaktı. Çok sevdiği takımı Glentoran’ın seçmelerine girdi, çok zayıf ve küçük olduğu için reddedildi. O sırada kasabanın takımı Cregagh Boys’ta forma giyiyordu.
Manchester United’ın, sonraları en ünlü yetenek avcısına dönüşecek yetenek avcısı Bob Bishop, Belfast’ı taramakla görevliydi. Ve o en ünlü telegrafı çekti; “Sanırım sana bir dahi buldum.”
Bishop’un telegrafı çektiği kişi, Manchester United’ın efsane teknik direktörü Matt Busby’di. Manchester’a getirilen George, deneme antrenmanlarının ardından henüz 15 yaşında sözleşme imzaladı. Ama duramadı, evini özlüyordu, uzakta olmak için oldukça küçüktü ve son derece duygusal yapısı vardı. Busby, Best’i evine gönderdi, elbette scout ekibinin gözetiminde olacaktı.
Best kısa süre sonra Manchester’a geri göndü. Bu defa bir başka problem vardı, o yıllarda Kuzey İrlandalı genç oyuncular belirli yaşa gelene kadar İngiltere kulüplerinde oynayamıyorlardı. George, iki yıl Manchester Limanı’nda çıraklık yapıp amatör futbol takımlarında oynadı, haftada 2 kez de United’la antrenmana çıkıyordu.
1963’te Manchester United ile çıktığı ilk maçtan kısa bir süre sonra ilk golünü de buldu ve reserv takıma gönderildi. Aralıklarla A takıma geliyor, yeniden reservlere dönüyordu. Matt Busby, George Best’i yormadan, büyümesine izin vererek, sakince hazırlıyordu.
Bugün olsa teknik adam 17 yaşındaki oyuncuyu tüm maçlarda ilk 11 oynatırdı. Ama 1960’larda hayat daha uzundu, bugünkü gibi arkadan atlılar geliyormuş gibi değil, sindire sindire ve olanca sakinliğiyle yaşanıyordu. Busby, Best’e ihtiyacı olan zamanı ve gelişmeyi tanıyordu.
1 yıl sonra, 18’inde George Best, Matt Busby’nin tutamayacağı kadar hızlı büyümüştü.
Gençti, yakışıklıydı, muazzam bir yeteneği vardı, medyanın ve beraberinde genç kızların aklını almıştı. Tıpkı sahanın içinde oyunu ve topu yönettiği gibi diğer yanda da bir yıldız, bir ikon olarak ikinci bir hayatı yönetmeye başlıyordu.
Mart 1967’de Manchester’da, Old Trafford’un 2 kilometre uzağında ilk butiğini açtığında, A56 otobanı trafik nedeniyle kilitlendi.
Best’in ortağı, City’nin kanat oyuncusu Mike Summerbee’ydi. Derbi günleri birbirlerine su bile vermeyen City’liler ve United’lılar için bu ortaklık başta anlaşılması zordu.
Mike ve George genç, zengin, ünlü futbolculardı, dünya daha önce yıldız futbolcu diye bir kavramdan habersizdi, yıldızlık makamını onlar yaratmışlardı. İkondular. Ve yaşamayı seviyorlardı.
United ve City’nin teknik direktörleri, Busby ve Joe Mercer, takımlarının en yetenekli oyuncularını kontrol altında tutmaya çalışıyorlardı. Şehirdeki tüm gece kulüpleri ve restoranların garsonlarında teknik adamların ev telefonları vardı, birbirlerinden ayrılmayan bekar ikili daha kapıdan girdiklerinde hocaların haberi oluyor, garsonlar da masaya neyin ne kadar gelebileceğini telefondan direktif alıyorlardı.
Ancak elbette bir yere kadardı… Matt Busby, George Best’in futbol yeteneğinin hayatı yaşama tarzından geldiğine, onun evcilleştirilmemesi gerektiğine inanıyor, kontrol edebileceğini düşünüyordu. Karşısında bir dahi zekasına sahip George’a ne kadar gücü yetebilirdi ki?
Mike Summerbee, evlendi ve daha sakin bir hayatı tercih etti, nikahta sağdıcı George’du. “Benim Tina’yla tanışmam en büyük şansımdı, George da aşkı bulmuş olsaydı, muhtemelen çok başka bir hayatı olacaktı, belki bugün hala yaşıyor olurdu” diyor Summerbee…
Rock yıldızı gibiydi, hatta 5. Beattle’dı. Tüm gece hayatına rağmen futbolu, dünyanın o güne kadar gördüğü (ve derler ki bugün bile hala) en muhteşem futbolcusu olmasına engel değildi.
George Best nasıl istediyse öyle yaşadı, çok ama çok genç aramızdan ayrıldı. Sağlık sorunlarının en önemli nedeni hayat tarzıydı, asla disiplinli bir insan olmamayı tercih etti.
George Best, bugünkü dünyada olamazdı, o kendi zamanının adamıydı. Nasıl bir futbolcu olduğunu anlatan binlerce makaleyi ne kadar okusak da gözümüzde canlandırmamız imkansız ne yazık ki. Ama hayal kurmak serbest…
Okuyucu Yorumları
0 Yorum