Futbol tarihinde “transfer” denince aklınıza ilk gelen olay hangisidir diye sorsak, elbette kişiye göre değişir, takıma ve ülkeye göre de… Ancak literatürde bu sorunun cevabı bellidir: Luis Figo’nun Barcelona’dan Real Madrid’e transferi…
Hikayenin genel hatlarını ve o ünlü domuz başı fotoğrafını herkes bilir. Ama ne Figo’nun ne de o sansasyonel transferin hikayesi bu kadar basit değildir.
Portekiz’de orta gelirli işçi ailesinin çocuğu olan Luis Figo, çok genç yaşta sokaklarda top oynayarak başladı ve şehrinin küçük takımı Pastilhas tarafından keşfedildi.
O yıllar Portekiz’de büyük kulüplerin altyapı hareketliliğini geliştirdiği bir döneme denk geliyordu, küçük bir şehir takımının minik takımında oynayan 12 yaşındaki Luis’in Sporting akademisine transfer olmasının anahtarı da buydu.
Futbolunun ilk yıllarını hem çimde hem de salonda futsal oynayarak geçirdi.
Figo’ya göre onun efsaneleşen futbolunun altında da futsaldan kazandığı beceriler yatar.
Portekiz tarihinin en iyi jenerasyonu olarak kabul edilen 1991 U20 takımında Rui Costa ve Joao Pinto ile birlikte hem Dünya Kupası hem Avrupa Şampiyonası kazandı.
Sporting formasıyla 19 yaşında harikalar yaratmaya başlamış, Avrupa devlerinin dikkatini çekmişti. O takımlardan biri de Manchester City’di.
O dönem uygulanan ve Portekizli futbolcuların belirli zaman periyodu dışında başka ülke takımlarına transferini kısıtlayan bir kural nedeniyle İngiltere transferi gerçekleşmedi.
Aslında o dönemin City teknik yönetiminin aklına gelmemişti, transferi protokol olarak imzalanabilir ve o sezonu kiralık olarak Sporting’de geçirebilirdi.
Barcelona da öyle yaptı…
Johan Cruyff’un talimatı ile Barcelona’ya transfer edilmişti ve dünyanın zirvesine de burada tırmanacaktı. Rüya Takım’ın en önemli parçası olacaktı. Hem İspanya’da hem Avrupa’da üst üste kupalar kaldıracaktı. Hatta kariyerinin en başarılı sezonu, kupasız kapattığı 1999-2000’di ki futbolu bir şahesere dönüşmüştü.
Birebirde adam geçmeyi sanat haline getirmişti, hem tekniği hem hızı ile rakiplerini ipe dizebilirdi.
Driplingleri durdurulamazdı. Rakip savunmanın tüm dikkatini üzerine çekip kanattan boş kalan merkeze yaptığı servisleri ile tarihe geçti, attığı değil attırdığı gollerle… Tek bir eksiği yoktu.
Elbette saha içinde…
Saha dışı ise başka bir meseleydi. Yıllar sonra ortaya çıktı ki Luis Figo, Barcelona’da kendini hiç güvende hissetmiyordu. Geleceğinin belirsiz olduğunu, zaten her an kaotik bir duruma geçebilen bu kulüpte devam edebileceği şartları görmüyordu.
“Her şeyi yapmanıza rağmen kendinizi güvende hissetmiyorsanız, seçenekleri değerlendirmek zorunda kalırsınız.”
Barcelona taraftarının en büyük aşkıydı, takım arkadaşlarıyla da bir sorunu yoktu. Aslında o dönemki takım arkadaşı ve kızlarının vaftiz babası olan Pep Guardiola bile Figo’nun huzursuzluğunun farkında değildi. Çok sessiz ve içine kapanık bir karakteri vardı, belki konuşsaydı Barcelona’daki sorunlarını çözebilir miydi?
Figo gitmeyi tercih etti.
Tarih 6 Temmuz 2000, Real Madrid başkanı Lorenzo Sanz’ın kızı Malula’nın düğünü… Seçimler yaklaşmaktadır ve en büyük rakibi Fiorentino Perez, Sanz’ın bu mutlu gününde üyeler arasında mini bir lobi oluşturdu. “Kimi getireceğime söz versem beni başkan seçersiniz?” Cevap, Luis Figo.
Seçim konuşmasında Perez, kulüp üyelerine seslendi: “Eğer Figo’yu transfer edemezsem 83.967 üyenin tamamının aidatlarını cebimden ödeyeceğim.”
Fiorentino Perez çok zeki bir adamdı, boş konuşmazdı, araştırmasını yapmıştı. Luis Figo’nun Barcelona ile yaptığı sözleşmede serbest kalma maddesi vardı: 10 milyon peso, bugünün parasıyla 44 milyon Euro. Mutsuz ve huzursuz Figo’yu nasıl ikna edeceğini de biliyordu ki o konuşma öncesinde Figo ile aralarında bir protokol bile imzalanmıştı.
Perez, transferi bitirmişti, sadece başkan seçilmesi gerekiyordu.
Real Madrid üyeleri, Avrupa’da ve İspanya’da son şampiyon takımı yaratan başkan Sanz’ı kenara ittiler, taraftarlar Figo transferi ile adeta sarhoş olmuşlardı.
Mesele Figo’nun ne kadar büyük, yetenekli, muhteşem bir oyuncu olması değildi, Luis Figo transferi demek Barcelona’nın kalbini sökmekti.
Perez’i sırf Figo için seçtiler, yeni başkan da federasyonun hesabına Barcelona için Luis Figo’nun serbest kalma bedelini yatırdı.
Barcelonalılar için ihanet, Madridliler için zafer.
O sezonun yarısını Barcelona yarısını Real Madrid formasıyla geçiren Luis Figo’nun ellerinde uzanan 2000 Ballon d’Or ödülü… Hiçbir ödül daha anlamlı olmamıştır.
O sezon Camp Nou’da oynanan El Clasico, Figo’dan öç alma meselesine dönüştü, domuz kafasından şişelere ve hatta bıçak dahil aklınıza ne gelirse fırlatan Barcelona taraftarının öfkesi, bir cümlede özetleniyordu; “Senden nefret ediyoruz çünkü seni çok sevmiştik”.
5 sezon ve tarihin gelmiş geçmiş en büyük yıldızlar takımında, Los Galacticos’ta forma giydikten sonra Luis Figo 2005’te, 2 kez La Liga ve 1 kez Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşadığı, gelmiş geçmiş en iyi yabancı 11’ine yazıldığı, Ballon d’Or kazandığı ve Dünyada Yılın En İyi Oyuncusu seçildiği, futbol efsanesine evrildiği Real Madrid’den bonservisi elinde bir futbolcu olarak Inter’e imza attı.
Figo'nun Real Madrid'de sözleşmesinin neden uzatılmadığı sorusunun cevabını kimse net olarak söylemiyor, herkes topu birbirine atıyor.
Kendi döneminin en büyük yıldızlarından ve en etkili futbolcularından biriydi. Ve tarihin en sansasyonel transferinin kahramanı...
Okuyucu Yorumları
0 Yorum