Lakabı “deli”, kendisi tam bir futbol dâhisi, kendisini takımına adamışlığı ile bugünün en başarılı teknik direktörlerinin neredeyse tamamının öğretmeni… Öte yandan insan ilişkileri fakiri…
Hiç futbol oynamamış, tamamı hukukçu bir aileden geliyor. Futbolcu olmak için 15 yaşında evden kaçıp Newells Old Boys altyapısına girer. Ancak henüz o yaşlarda kendisini gösteren dik başlı karakteri sayesinde 2 gün sonra takımdan gönderilir.
Gençliği, dedesinin 30 bin kitaplık kütüphanesinde geçer, daha o yıllarda futbolla ilgili doküman toplamaya başlamıştır.
Futbolculuk kariyeri alt liglerde parıltısız bir hikaye yazarken eğitimine devam eder. İçindeki arzu oyunu oynamaya yetmese de daha üniversitedeyken okul takımının antrenörlüğüne başlar.
20 kişilik kadro kurmak için 3 bin oyuncu izlemesi, onlara profesyonel futbolcu muamelesi yapması, gelecekteki Bielsa’ya dair bir fikir verecektir.
25 yaşında Newells Old Boys’a döner. Ancak bu defa altyapı antrenörü olarak… Önünde yetenekli futbolcu adaylarının kuyruk olduğu bir akademide olsa da Bielsa sürekli olarak gözden kaçan yetenekler olabileceği endişesindedir.
Ülkeyi 70 bölgeye ayırıp 5000 mil karayolu yolculuğu yapıp her köşede yetenek avcılığına çıkar. Neden karayolu derseniz, Bielsa uçaktan korkar.
Kendini adamışlığı, ilginç fikirleri ve karakteri, yenilikçi taktikleri ve alışılmışın dışında antrenman teknikleri ilk başta korkutucu olsa da kısa süre sonra futbolcular bir gerçeğin farkına varırlar; başlarına gelebilecek en iyi şey Marcelo Bielsa olacaktır. Ona inanırlar ve ne derse harfiyen yapabilmek için ellerinden geleni yaparlar.
Bielsa’ya karşı oynamak pek çok takımın iple çekeceği maçlar olmaz.
Son dakikaya kadar çılgınca pres yapan, dikine oynamaktan asla vazgeçmeyen, ön alanda yoğun pres yapan, topsuz alanda sürekli hareketli ve daima rakip alanda kalmayı hedefleyen bir takımla başa çıkmaya çalışmayı kim ister ki?
Beklenmedik hamlelerin adamıdır Bielsa, ona rakip olmak tam bir kabustur. Ne kadar ders çalışırsanız çalışın, maç saati geldiğinde mutlaka çalışmadığınız yerden soracaktır.
Kadrosundaki futbolcuların zayıflıkları ve güçlü yanlarını belki oyuncuların kendisinden daha iyi bilir. Rakibe göre taktik diziliş geliştirir ama tüm bu dizilişler onun dehasını barındırır.
Peki Bielsa’nın takımı nasıl hazırlanır bir maça?
Rakibin o güne dek oynadığı tüm maçların görüntülerini, tatil günlerinde 15 saati geçen bir mesai ile tek tek izler Marcelo Bielsa… “Ben bir futbol öğrencisiyim” der, “izliyorum, okuyorum ve öğreniyorum.” Tüm bu mesailer sonunda oyuncularına rafine edilip süzülmüş özel bir video hazırlar.
Öte yandan tek çalışan Bielsa da değildir, genç takım oyuncuları hafta boyunca gazetelerde rakip ile ilgili çıkmış tüm haberleri okuyup toplarlar ve A takım için bir rapor da onlar hazırlar. Bielsa için altyapı eğitimi topla oynamak kadar bilgi toplamayı da öğrenmek demektir.
Bielsa’nın takımları nadiren tam kadro çalışırlar. Savunma, orta saha ve hücum oyuncuları günün farklı saatlerinde ayrı çalışırlar ve takımdakiler birbirlerini bazen günlerce görmezler bile…
Taktik dizilişi rakibe göre değişse de Bielsa dehasını her zaman barındırır.
Sonuçta ortaya son dakikaya kadar çılgınca pres yapan, dikine oynamaktan asla vazgeçmeyen, ön alanda yoğun pres yapan, topsuz alanda sürekli hareketli ve daima rakip alanda kalmayı hedefleyen bir takım çıkar ortaya…
Bielsa, çalıştığı ülkenin spor medyası için de zor bir adamdır, özel röportaj vermez, düzenli basın toplantılarından başka medya önüne çıkmaz. Aslında bu davranışının altında, “hiçbir basın kuruluşu, yerel, ulusal ya da global, farklı olmamalıdır” felsefesi yatar.
Onun gözünde tüm gazeteciler eşit değer görür, hangi muhabir ne biliyorsa diğerleri da aynı bilgiyi alma hakkına sahiptir. Hakkında yapılmış belgeseller için bile mikrofona geçmeyi kabul etmez. “Ben, takımın bir parçasıyım, diğerlerinden daha değerli değilim” der…
Kimi takımlar yeterince karizmatik olmadığı için düşünmezler Bielsa’yı, sürekli aynı eşofmanı giyip kenarda biz buz kovasının üzerinde maç izleyen teknik direktörle çalışmak istemezler…
Kimi yöneticiler de işine karışılması imkansız dik başlı karakteri ile uğraşmak istemezler.
Oysa dünyanın hangi ucuna giderseniz gidin, Marcelo Bielsa ismi taraftarlar arasında heyecan dalgası yaratır.
Kim istemez, 90 dakika hiç pes etmeden mücadele eden takımlarının sürekli hücum düşünerek oynayışını seyretmeyi?
Bielsa ile çalışmak, cesaret ister…
Belki de bu yüzden, tüm Avrupa çapına dağılmış teknik direktör arayışlarının arasında Marcelo Bielsa adı pek geçmeyecektir.
Okuyucu Yorumları
0 Yorum