28 Ekim 1991’de Dukla Prag forması ile ilk profesyonel maçına çıkan Pavel Nedved, birkaç ay sonra ülkesinin en güçlü ekiplerinden Sparta’ya transfer olmuştu.
Daha o günlerde “Çek futbolunun geleceği” diyorlardı.
O yıllarda Sparta teknik direktörü olan Çekoslovakya futbolunun efsanelerinden Karol Dobias gazetedeki köşesinden şöyle yazıyordu:
“Biz Çeklerin geleneklerinde profesyonellik yoktur, Nedved’in önündeki tek engel de bu.”
Ancak Nedved standartlara uymayı reddetti, her antrenmandan sonra tüm takım arkadaşları soyunma odasına giderken o sahada kalıp iki saat de kendisi çalışıyordu.
O kimseye benzemiyordu, benzemeyecekti...
Euro 1996’da Çek Cumhuriyeti forması ile sahne ışıklarının önüne çıktı. 23 yaşındaydı ve daha açılış maçında ışığını göstermişti.
Grup aşamasında İtalya’ya attığı gol kariyerinin ilk büyük transferini getirmişti. Kendilerine gol atan oyuncuların peşine düşmeye pek meraklı olan İtalyan takımları arasından Lazio’yu seçti.
O yıllarda aşırı defansif futbolun başkenti olan İtalya’da değişimin ayak sesleri geliyordu. Sacchi’nin Milan’ı düzeni değiştiriyor, futbola yepyeni bir felsefe katıyordu. Lazio’nun hocası Zdeněk Zeman’ın da bir planı vardı, Nedved!
Katı İtalyan savunmalarına kafa tutan bu sarışın çocuğu tutabilmek mümkün değildi. İtalya’nın ünlü cattenaciosu, Milan ve Lazio’nun karşısında can çekişiyordu.
Futbol savunularak oynanmıyordu, en sağlam duvarları yıkıp geçebilen, ayakları kadar kafasıyla oynayan adamlara karşı çare üretmek zorundaydılar. İşte bu yüzden İtalya’da farklı fikir bulabilenler hep kazanıyordu.
Zeman’ın ardından Dino Zoff ve sonrasında Sven-Göran Eriksson ile birlikte İtalya şampiyonluğu ve Kupa Galipleri Kupası’na uzandılar.
Pavel Nedved, Fabrizio Ravanelli, Sinisa Mihajlovic, Diego Simeone ve Roberto Mancini’nin de aralarında olduğu, jenerasyonunun çalışkan isimlerinden kurulu kadroya rağmen 2001’de Lazio iflasın eşiğindeydi.
En fazla para eden oyuncular, Juan Sebastián Veron ve henüz birkaç ay önce 4 yıllık yeni sözleşme imzalamış olan Nedved’di. Veron bugünün parasıyla 42 milyon Euro’ya Manchester United’a gitti.
Zidane Juventus’tan ayrılıp Real Madrid’e transfer olmuştu. Juventus başkanı Luciano Moggi’nin aklına bir fikir geldi...
Yıllar sonra anılarını yazdığı “Il Pallone Lo Porto Lo” adlı kitabında şöyle anlatıyor:
“Nedved’i aradım, dedim ki, ‘Bana bir iyilik yap ve sadece Torino’ya gel, imza atma’. Ona özel uçağımı gönderdim böylece Torino’da olduğunu kimsenin öğrenemeyeceğini söyledim. Tuzağıma düşmüştü. Çünkü o telefonu kapatıp tüm gazete ve televizyonları aradım, Nedved’in Juve’ye imzaya geldiğini söyledim. Uçaktan indiğinde tüm İtalya medyası onu bekliyordu. ‘Nereden öğrenmişler?’ diyordu, cevap vermiyordum. Roma’ya döndü ama Lazio taraftarının protestoları ile karşılaştı. 4 Temmuz 2001’de aradı, ‘İmzalıyorum’ dedi. Nedved bize her maçta gol atıyordu, onu transfer edip sorunu çözmüş olduk.”
Moggi’nin tuzağına düşen Nedved’i Lazio, Juventus’a 41 milyona sattı, Sparta Prag’dan yalnızca 3 milyona almışlardı.
Transfer bitmişti ama Juventus’ta teknik direktör Marcello Lippi’nin çözmesi gereken bir sorun vardı. Nedved, Zidane’ın yerine transfer edilmişti. Ama Zidane, Zidane’dı. Onun yerini doldurmak Nedved’in üzerinde baskı oluşturursa, bu transfer mahvolabilirdi.
Lippi, Nedved’i Zidane’dan bir adım geride, defansa yakın oynattı, bu sarışın Çek çocuk, kendisini kanıtlayarak, yavaş yavaş ileriye gidecekti. Taraftar onu Zidane’ın yerine koyduğunda...
Bir süre sonra anlaşıldı ki Zidane ile Nedved birbirlerine hiç benzemiyorlardı.
Nedved, Zidane’dan daha savaşçıydı, defansa yardıma geliyordu, pres yapıyordu, top kapıyordu. Dönemin 10 numaralarının aksine rakibini sahanın her köşesinde kovalıyordu. Topu beklemiyordu, peşinden gidiyordu ve rakibinin ayağından zorla alıyordu.
Pavel Nedved, kendisinden sonraki 10 numaraları da değiştiriyordu.
Tarihin en büyük skandallarından biri patladığında, Juventus küme düşürüldüğünde, 2006–2007 sezonuna Serie B’de başlayan Juventus’ta yaprak dökümü yaşandı. Cannavaro, Thuram, Ibrahimovic, Vieira gibi isimler gitmiş, geriye sadece Nedved, Buffon, Del Piero, Trezeguet ve Camoranesi kalmıştı:
“Eğer bir takım küme düşerse futbolcular gider, adamlar kalır” diyordu Nedved...
“Biz 5 kişiydik, istediğimiz takıma gidebilirdik. Teklifler de almıştık. Ama kalmaya karar verdik. Bu bizi Juventus taraftarının gönlünde ölümsüz yaptı. Oysa yapılması gerekeni yapmıştık, normal olanı. Zor günler geçiren kulübümüze borcumuzu ödeyecektik. Bazen kariyerinizde ne kadar yükselebileceğiniz değil yüreğinizin söylediğini yapmak doğrudur. Juventus bana her şeyini verdi, kaldığım için hiçbir şeyi kaçırmadım. Serie B’de mücadele etmek görevimizdi.”
Jübilesinden sadece birkaç ay sonra, 2010’da yönetim kuruluna girip 2012’de yöneticiliğe geçtiğinden beri Juventus’u çekip çevirmedeki başarısı elbette taktire şayan… Onun elinde bu “yaşlı kadın” 8 defa üst üste Serie A şampiyonu olup İtalya’nın en büyüğüne dönüştüğü gibi bu süre boyunca iki kez Şampiyonlar Ligi finali oynamayı da başardı.
Juventus'un bugünkü kusursuzluğunda Nedved’in aklı ve fikri, pasları ve asistleri var. O hala aynı şeyi yapıyor, kendisinden sonraki nesli değiştirmeye devam ediyor. Bu defa futbolun nasıl yönetileceğini öğretiyor...
Okuyucu Yorumları
0 Yorum