Az bilinen hikaye: Peter Schmeichel

İlk kez kaleye geçtiğinde 8 yaşındaydı ve 2,5 yıl boyunca gol yemedi. Ne kadar büyük bir kaleci olacağının kanıtıydı diyebilirsiniz… Bu performansı, Danimarka’nın en büyük altyapı akademisi BK Hero’nun dikkatini çekti ve çok genç yaşta A takımın kalesine geçti. Mentörü, Svend Aage Hansen, aynı zamanda teknik direktörüydü, aynı sene akademiden 7 futbolcuyu kadrosuna dahil etmişti. Ancak takım daha ilk maçında yenildi ve özellikle de Peter yerel basın tarafından yerden yere vuruldu.

Hansen’in ise Peter’le ilgili planları vardı, 2 yıl daha takımda kalacaktı ve milli takıma seçilip daha büyük bir takıma transfer olacaktı. Peter’in de Hansen’in kızıyla ilgili planları vardı; evlenmek!

İkinci sezonun sonunda, Hero BK, küme düşmemek için sezonun maçına çıkıyor, Peter Schmeichel kalesinde devleşiyor, takım kazanıp lige tutunuyor, Hansen’in kızı Bente maç sonunda sahaya atlayıp Peter’in yanına koşarak ona sıkıca sarılıyordu. Bu onları evliliğe götürecek yolun başlangıcıydı.

Hem Hansen’in hem de Peter’in planları tamamlanıyordu.

Ancak Peter hala profesyonel bir futbolcu değildi, bir yandan çeşitli işlere girip çıkıyordu. Tekstil fabrikasında çalıştı, yaşlıların evlerine temizliğe gitti, WWF (Dünya Vahşi Yaşam Vakfı) masa başında ofis işleri yaptı. Askerlikten sonra kayınpederi Hansen’in yer döşeme şirketinde bir süre çalıştı ve ardından bir reklam ajansında iş buldu.

1987, Peter Schmeichel’ın hayatındaki dönüm noktası oldu, Danimarka’nın en büyük kulüplerinden Brondby’e transfer oldu, hocası ise efsanevi teknik adam Sepp Piontek’ti. Milli takımın yolu açıldı, EURO 88’de kaledeydi.

Onu asıl dünya perdesine çıkaran ise 1991’de UEFA Kupası’nda yarı finale kadar gol yememesiydi, Roma maçına kadar…

1991’de Sir Alex Ferguson, Brondby’nin kapısını çaldı. Sir, yıllar sonra Schmeichel’ın transfer sürecini “yüzyılın pazarlığı” diye niteleyecekti, Brondby henüz adı sanı duyulmamış bir kaleci için o kadar yüksek bir bonservis talep etmişti. Ancak Alex Ferguson inadı sayesinde 505 bin sterlin karşılığında anlaşmayı yaptı.

1992’de Danimarka, ünlü “plajdan gelen takımla” Avrupa Şampiyonu oluyor, Peter Schmeichel, yarı finalde Marco Van Basten’in penaltısını kurtararak finalin yolunu açıyor, finalde ise Almanya’da gol yemiyordu. O yıl Schmeichel yılın kalecisi oylamasını kazanıyordu.

Schmeichel, Manchester United’da kazanabileceği tüm kupaları kaldırdı, Şampiyonlar Ligi de dahil olmak üzere…

Peter Schmeichel devasa bir kaleciydi, 191 boy ve neredeyse 100 kilo ağırlığıyla kalenin büyük bölümünü kaplıyordu. Elleri ve ayaklarını açarak yıldız pozisyonu aldığında onu geçmek neredeyse imkansızdı. Fiziğine rağmen nasıl bu kadar atletik olduğunu anlamak ise son derece zor. Ancak asıl önemli özelliği refleksleriydi. Döneminin en iyi kalecisi ve hatta o yılların dünyada en iyisiydi, 1990’larda Lev Yashin ve Gordan Banks ile karşılaştırılıyordu.

Kariyerinde kornerde ileriye çıkarak attığı 11 de golü bulunduğunu ekleyelim.

36 yaşında Manchester United’dan ayrıldı, birkaç yıl daha Sporting ve Aston Villa’da forma giydi. Kariyerinin son yılında Manchester City’de oynarken, United’a yenilmeyerek derbinin iki tarafında da mağlubiyet görmemiş oldu.

24 kupa kazandı, dünyada yılın kalecisi seçildi, Danimarka ile Avrupa Şampiyonu oldu ama Premier Lig şampiyonu kalecinin babası olmasıyla, Kasper’le, kendi başarılarından daha çok gurur duydu.

2002’te futbolu bıraktıktan sonra Schmeichel’ın oldukça renkli bir hayat seçtiğini söyleyebiliriz. İngiltere’de Weakest Link (En zayıf halka) yarışma programına katıldı, Cumartesi Gecesi Show’unda bir süre yer aldı ve Discovery Channel’de Pis İşler programının sunuculuğunu yaptı. En son ise Russia TV’de The Schmeichel Show’u sunmaya karar verince, kendi ülkesinde oldukça eleştirildi.

Peter Schmeichel emekliliğin tadını çıkarıyor, ne de olsa futbolu en az kendisi kadar iyi bir kaleci olması beklenen bir veliaht bıraktı.