SON DAKİKA HABERLER : Yükleniyor.....

Az bilinen hikaye: Rivaldo

Az Bilinen Hikaye | 28.09.2020 11:45

Rivaldo denince aklımıza hep Hakan Ünsal'ın gönderdiği top yüzüne gelmiş gibi yerde numara yapan hali gelecek. Ama Rivaldo'nun hiç umurunda değil, onun için sadece kazanmak vardır.

Didem DİLMEN Didem DİLMEN
Az bilinen hikaye: Rivaldo

Pek çok futbolcunun hayatının ilk yılları için fakirlik kelimesi kullanılır. Ancak Rivaldo’nun hikayesi fakirliğin biraz ötesindeydi.

Yeterince beslenemediği için bacaklarında eklem bozukluğu çekerek ve dişlerinin büyük kısmını kaybederek, çok hasta bir çocuk olarak büyüdü. Savaşçılık karakterinde vardı, tüm sağlık sorunlarına rağmen futbolcu olma hayalinden hiç vazgeçmedi. Her ne kadar defalarca deneme antrenmanlarından eve gönderilse de gitmeye devam etti. En sonunda 16 yaşındayken Paulistano’da, antrenörlerin “bu fizikle nasıl oynayacaksın, sahada ayakta bile durman imkansız” demelerine rağmen bir şans için neredeyse yalvardı. Aynı yıl babası bir trafik kazasında hayatını kaybetti.

Babasının da kaybıyla futbolculuk artık bir seçenek değildi, mecburiyetti. 17 yaşında profesyonel sözleşmeyi imzaladı. Alt liglerde gösterdiği olağanüstü performansla neredeyse her yıl bir üst kademeye çıktı; Santa Cruz, Mogi Mirim, Corinthians, Palmeiras. 21 yaşında Palmeiras’la Brezilya şampiyonu olurken, ülkedeki bütün gazeteler onu “bölgesindeki en iyi oyuncu” ilan ediyorlardı.

1996’da Deportivo la Coruna’ya transfer oldu ve takımı ligi tarihinin en iyi sonuçlarından biriyle, üçüncü sırada bitirirken, o sezon onu izleyen biri vardı; Barcelona teknik direktörü Bobby Robson…

Barcelona’daki ilk sezonunda o kadar büyük bir performans gösterdi ki yılın sonunda Ballon d’Or’u ellerinde tutuyor, FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu unvanını alıyordu.

Tarihe sadece sonuçların geçmediğinin kanıtı da Rivaldo’dur; 2000-2001 sezonunun son maçında Valecia’ya karşı yaptığı hat-trick, “benzeri olmayan güzellikte” sıfatıyla kaydedildi.

Ancak Rivaldo’yu sevmek çok mümkün değildi, her ne kadar şampiyonlukların baş aktörü ve sahada olmayanı yaratabilen muhteşem zekasına rağmen…

Oyunun içinde kazanmak uğruna her şeyi göze alabilirdi Rivaldo, ne kural ne kanun ne etik ne de başka bir şey! Sınırları yoktu, muazzam futbolu gibi…

2002 Dünya Kupası’nda Hakan Ünsal’ın vurduğu top yüzüne gelmiş gibi yapıp kendisini yere atması, oyuncumuza kırmızı kart gösterilmesine neden olması, Rivaldo’nun sadece bizim için değil tüm futbol kamuoyunda silinmez lekesi olarak kaldı.

Rivaldo içinse sorun değil; “Futbolda çok fazla şiddet ve faul zaten var, topun yüzüme gelmemiş olmasının önemi yok, amaç önemlidir.”

Hakan Ünsal kırmızı kartı gördü, oyundan atıldı ama FIFA Fair-Play komitesi Rivaldo hakkında soruşturma açtı. Verilen para cezasının nedeni olarak şu ifade yer aldı: “Her futbolcu gençlere örnek olduğunu bilerek futbol oyun sahası içinde hareket etmelidir.”

Ceza da önemli değildi, saygınlık da, insanların onu sevmesi de… Rivaldo için tek gerçek vardı, Brezilya Dünya Kupası şampiyonu olmuştu, gerisi sadece hikayeydi.

Rivaldo’nun futbolunda bir şey daha vardı, daha doğru iki kişi: Ronaldinho ve Ronaldo. Ondan çok daha büyük yıldızlardı, ondan daha fazla kazanıyor ve daha fazla seviliyorlardı. Rivaldo için o dönem Brezilya’sının “çirkin ördek yavrusu” deniyordu.

1999’da Copa America’da gösterdiği düşük performans için ülkesinde “En iyi futbolunu oynamadı, kendisini Barcelona’daki sezona sakladı” ifadeleri kullanılıyordu. Umurunda değildi.

Ne medyayla ne taraftarlarla iletişim kurmayı önemsemiyordu, kimsenin onu sevmesini de istemiyordu. Arkasından ne denirse densin, kim ne kadar eleştirirse eleştirsin. İmajı, görüntüsü, antipatikliği ile değil, kazandırdığı kupalar, attığı imkansız goller, muhteşem yaratıcılığı ve saha içinde ortaya koyduğu inanılmaz performansa bakıyordu. Klasik bir sözdür, “arkadaş edinmek için burada değiliz, bu iş”, Rivaldo için de öyleydi.

Tüm hikayesi aslında Rivaldo’nun neden kendisinden sonraki nesillerden onu idolleştirmiş çok az isim olmasının nedeniydi.

Barcelona’dan sonra Milan’a gitti, 2003’te Şampiyonlar Ligi şampiyonu olan takımdaydı, Rivaldo yine kazanmıştı. Ancak artık futbolu eski performansına ulaşamıyordu, sadece 32 yaşında olmasına rağmen. 2004’te Bidone d’Or ödülüne layık görüldüğü ve tarihin en kötü 11’ne seçildiği İtalya’dan ayrıldı.

Ülkesine geri döndü, Cruzeiro’ya transfer oldu. Ancak bu transferin bir arka planı vardı.

Vanderlei Luxemburgo, Cruzeiro’nun başına getirilmişti, Brezilyalı efsane teknik adam Rivaldo’nun Palmeiras’ta 1994-1995’te birlikte çalıştığı hocası ve aynı zamanda mentörüydü. Vanderlei kötü sonuçlar yüzünden takımdan gönderilince aynı gün sözleşmesini feshetti. Olympiacos’tan gelen teklif için Yunanistan’a giderken Galatasaray’da oynamayı çok isteyeceğini söylemiş olsa da Türkiye’den cevap gelmedi.

3 yıl Olympiacos’ta oynadı, Yunanistan şampiyonu oldu, bu kez AEK’e transfer oldu ancak çok vasat bir sezonun ardından ayrılırken şöyle söylüyordu: “Çok kötü bir takımdı ve hiçbir şey kazanmayı hak etmemişlerdi.”

Yaşı artık 36 olsa da hırsında en ufak bir eksiklik olmayan Rivaldo futbola devam etmek istiyordu. Özbekistan’dan Bunyodkor’dan gelen yüksek maaş teklifini kabul etti.

Ancak ülkenin futbol seviyesi oldukça düşüktü. Bir sezonda 33 gol atarken bunları ilginç bir şekilde dizmişti; ilk maçında 1 gol, ikinci maçında 2 gol, üçüncü maçında 3 gol ve dördüncü maçında 4 gol attı. Rivaldo futbol tarihinde bunu başarmış tek oyuncu.

2012’de 10 aylığına Angola’da Kabuscorp forması giydi, ülkesine döndü ve 2015’te, 43 yaşında Mogi Mirim’de futbolu bıraktı. Artık kulübün başkanıydı. Ancak hala Rivaldo’ydu, hala kaybetmeyi hazmedemiyordu. 11 hafta üst üste galibiyet alamayan takımı için Macae karşısında sahaya indi, golünü attı. O maçta bir de gol de oğlu Rivaldinho kaydetti ve baba-oğlu galibiyetin mimarı oldular.

Rivaldo’nun futbolu hep övgüyle anlatıldı, karakteri ise eleştirildi. O “en sevilmeyen en iyi futbolcu” olarak anılır, çünkü futbolu bu kadar olağanüstü olup da bu denli nefret biriktirmek de kolay değildir.

Kimilerine göre Rivaldo’nun karakterinin bu sertliğinin altında çocukluğunda kimseden yardım alamamış, geceleri aç uyurken neredeyse 13’ünü göremeden ölmek üzereyken hayatını savaşarak kazanmış olması yatar. Psikologların tahmini bu yönde…

“Çocukken hissettiğim açlık duygusunu asla unutmadım.”

GÜNÜN ÖNEMLİ HABERLERİ

Okuyucu Yorumları

0 Yorum

E-Posta hesabınız yayınlanmayacaktır. * İle işaretlenmiş alanlar zorunludur. Yönetici onayından sonra yorumunuz gözükecektir.

© Copyright Asist Analiz - Bolbol Medya