SON DAKİKA HABERLER : Yükleniyor.....

Az bilinen hikaye: Romario

Az Bilinen Hikaye | 24.08.2020 09:36

Maradona’ya sorarlar, gördüğün en iyi oyuncu kim? Cevap: “Romario ile Van Basten arasında kararsızım.”

Didem DİLMEN Didem DİLMEN
Az bilinen hikaye: Romario

1994 Dünya Kupası’nı havaya kaldırırken çekilmiş fotoğrafı, aradan geçen onca yıla rağmen hala hafızalarda, hatta öyle ki kime Romario deseniz, gözünün önüne o kare gelecektir.

Barcelona’da Stoichkov ve Brezilya’da Ronaldo ile kurduğu ikililerle dünyaya hükmeden Romario, tarihin en fazla gol atan ikinci futbolcusu olarak yazıldı.

Onun hikayesi favelada doğmuş yoksul bir ailenin çocuğu olarak başlamıştı. Olaria adında küçük bir kulüpte oynuyordu. Ufak tefek bir çocuktu, bacak boyu da kısaydı ve bu fiziksel yapısı ona çok büyük avantaj kazandırıyordu, rakip oyuncuların arasından kolayca sıyrılabiliyor, topa hakimiyetini asla kaybetmiyordu.

Vasco de Gama’nın seçmelerine katıldı, elendi. Antrenörler çok çelimsiz olduğunu söylemişlerdi. İkinci kez seçmelere girdi, seçilemedi. Vazgeçmedi, üçüncü kez girdi, yine elendi. Normal bir çocuk kaç kez reddedilmeyi yedirebilir? Romario dördüncü kez seçmelerdeydi…

1981’de nihayet ondaki muazzam yeteneğin potansiyelini keşfedebilecek bir antrenörün dikkatini çekmeyi başardı.

4 yıl sonra, 1985 Dünya Gençler Şampiyonası kadrosundan, disiplin gerekçesiyle eve gönderildi. 1988 Olimpiyatları’nda ise attığı 7 golle yıldızlaştı, Hollanda’nın PSV kulübü ışığı görmüştü.

Kendine güveni, henüz aslında pek bir şey kazanmamış genç bir futbolcu için fazla yüksekti. Hocası Guus Hiddink, şöyle anlatıyor: “Ne zaman önemli bir maç öncesinde gergin olsam, yanıma gelir ve ‘Merak etme patron, gol atacağım ve kazanacağız’ derdi. Belki 8 hatta 10 kez söylemiştir ve yüzde sekseninde gol attı, biz de kazandık.”

Ancak aynanın öbür yanında Romario, Brezilya’yı özlüyordu. Hollanda’daki evinin bahçesini kumla doldurmuştu, sırf kendisini plajda hissedebilmek için… Oysa dalga seslerini dünyanın bu kadar uzak bir yerine getirmenin yolu yoktu.

Romario, futbolcuların evlerinin olmadığını, top nerede dönüyorsa ve zirve neresiyse orası “ev”di. Johan Cruyff’un isteğiyle, Barcelona’nın Rüya Takımı’na transfer edildiğinde, futbolun en yüksek noktasına varmıştı. Hatta yaşı yetenler için Romario’nun en güzel evi Barcelona’ydı.

Hristo Stoichkov, Jose Mari Bakero, Pep Guardiola, Michael Laundrup, Ronald Koeman… O zamanlar Barcelona’nın soyunma odasında şu cümleler kurulurdu:

“Biz gidip nerede bir kupa varsa onu alırız, mücadele etmeyiz.”

Johan Cruyff’un Barcelona’sı dışarıdan bakılınca Rüya’ydı, ancak içerisi tam bir sorunlar yumağıydı. Cruyff’un tüm disiplin, çok çalışma, taktiksel gelişim çabalarının karşısında, çoğu gezme ve gece hayatı ile kafası meşgul futbolcuların ağırlıklı olduğu bir kadro vardı.

Başlarını da elbette Romario çekiyordu…

Cruyff anlatıyor: “Bana gelip Karnaval’a gitmek istediğini söyledi. Güldüm ve dedim ki yarınki maçta 2 gol atarsan istediğin yere gidebilirsin. Maç başladı, Romario 20 dakikada 2 gol atıp bana baktı, gidebilir miyim diye işaret yaptı. Uçağı varmış, bir saat sonra kalkıyormuş, oyundan alacakmışım, uçağa yetişecekmiş!”

1994 Dünya Kupası Finali, Roberto Baggio’nun kaçan penaltısıyla özdeşleşmiştir. Oysa o turnuva Romario’nundu, kazanmıştı, kaptan olarak kupayı kaldırmış ve sırtında bayrağıyla şampiyonluk turu atmıştı.

O sadece bir futbolcu değildi, yıldız değildi, Romario Brezilya’daki çocuklara hayal kurduran bir süper kahramandı.

Dünya Kupası ve Yılın En İyi Futbolcusu ödülü, Cruyff’la çalışmak, Avrupa’nın zirvesine çıkmak, Real Madrid’e hat-trick yapmak… Tüm bunlar rüyaydı. Ama Romario’nun içinde uslanmaz bir delikanlı vardı.

Johan Cruyff ile yaşadığı anlaşmazlıklar içinden çıkılmaz bir hal alınca, teknik adam Romario’yu sonunda evine yolları. Flamengo’ya imza attı ama çok kısa bir süre sonra Valencia formasıyla İspanya’ya döndü. 1998 ve 1999’da 81 gol attığı inanılmaz performansına, 1997 Copa America’yı ekliyordu. Ronaldo ile Romario’nun kurdukları hücum işbirliğinin artık bir adı bile vardı: Ro-Ro.

Ancak 1998’de ikisi de olmayacaktı, Romario turnuva öncesinde sakatlığı nedeniyle kadrodan çıkarılmıştı. 2002’de öncesinde ise Luis Felipe Scolari’yi çıldırtmıştı. 2001 Copa America öncesinde göz ameliyatı olacağını söyleyip izin istemiş, Vasco de Gama ile hazırlık maçı oynayıp tatile gitmişti.  Her ne kadar bunların doğru olmadığını söylese de gerçeği Scolari biliyordu.

Romario, 1985’te başladığı futbolu 2009 yılına yani 43 yaşına kadar oynadı. Amerika’da Miami, Avustralya’da Adelaide United, Asya’da Al Saad formaları giydi, 5 kıtanın tamamında gol atan ilk futbolcu oldu. 20 Mayıs 2007’de Sport Recife’ye karşı kariyerinin 1000. golünü attı. Pele, Puskas, Friedenrich ve Binder gibi gelmiş geçmiş en iyi futbolcuların arasına girdi.

1000 gol aslında resmi bir rakam değildir, FIFA’ya göre resmi maçlarda toplam gol sayısı 929 ve bunların 77’si genç takımdan gelir. RSSSF’de ise 1188 maçta 968 gol attığı kayıt edilir. Brezilya basını ise Romario’nun gol attığı resmi olmayan maçlardaki golleri de sayar ve ülke arşivinde 1000 olarak yazar.

15 Nisan 2008’de emekli olduğunu açıklar, 25 Kasım 2009’da ise babasının son dileğini gerçekleştirmek için Rio de Janeiro’nun America takımına son transferini yapar, tek bir maçta 68. dakika oyuna girer ve bu Romario’nun son maçı olur.

Futbolu bıraktığında şöyle der: “Her şey çok eğlenceliydi ama zamanım doldu, artık oynamayacağım.”

 

GÜNÜN ÖNEMLİ HABERLERİ

Okuyucu Yorumları

0 Yorum

E-Posta hesabınız yayınlanmayacaktır. * İle işaretlenmiş alanlar zorunludur. Yönetici onayından sonra yorumunuz gözükecektir.

© Copyright Asist Analiz - Bolbol Medya