HİKAYELER VE KAHRAMANLAR
Onunla ilk tanışmam, dünyanın en fazla satılan futbol kitaplarından biri olan (Türkiye’de ezici bir liderliği var) Eduardo Galeano’nun Gölgede Güneşte Futbol kitabının sayfaları oldu.
Sahayı bir sirke, topu eğitilmiş bir hayvancığa, maçı da güzel bir eğlenceye dönüştüren, oyuncağını kıskanan bir çocuk gibi topunu kimseye vermeyen Garrincha’nın şeytanlıklarının halkı gülmekte iki büklüm edişini anlatır Eduardo Galeano...
Bir masal kahramanı gibi, ne güzel bir hikaye...
Ancak Garrincha ne bir masal kahramanı ne de bir hikaye değildi. O Brezilya tarihinin en büyük futbol yıldızıydı.
Paulo Coelho, “Brezilyalılar için gerçek idol Pele değildir. Biz hayata biraz farklı açıdan bakarız, kendimizi trajedilerle daha kolay bağdaştırırız. Dünyanın geri kalanı için Pele’dir ama bizler için Garrincha” diye anlatır.
Çünkü Pele’dir asıl süper kahraman, Garrincha’dır gerçek olan...
Dario Azzellini ve Stefan Thimmel’in Futbolistas adlı kitabında bir başka Garrincha hikayesi:
“Brezilya basını, gözünü 1958’de İsveç’te yapılacak ön eleme maçlarında Brezilya’nın karşısında oynayacak ve güya dünyanın en iyi savunmasına sahip olduğu söylenen Sovyetler Birliği maçına çevirmişti: Garrincha, maçın ilk 3 dakikasının ilk 34 saniyesinde tam beş defa karşı takımın oyuncusu Boris Kuznetsov ve onunla beraber iki savunma oyuncusunu daha, stadyumda yükselen gülüşmeler ve alkışlar eşliğinde top sürerek oyun dışı bırakıp sonraki 6 saniyede topu ağlara doğru yollarken, hücumu bir direk gümbürdetmesi ile bitti. Ve Garrincha’nın Vava, Pele, Didi ile beraber bunu takip eden hücumları, Vava’nın attığı gol ile sonlandı ve bu an Brezilya’da futbol tarihinin gelmiş geçmiş en 3 dakikası olarak kayıtlara geçti."
ÇARPIK BACAKLI ÇALIKUŞU: GARRINCHA
Kız kardeşi Rosa, ona, kuzey doğu lehçesinde çalıkuşu anlamına gelen, Garrincha diye sesleniyordu. Çarpık bacaklarla dünyaya geldi.
Biri dışarıya diğeri içeriye dönük, sol bacağı sağ bacağından 6 santimetre kısa, yamuk kalçalar…
Derler ki; “Aslında düz yolda bile yürümeyi becerememeliydi.”
Oysa Garrincha, doğup büyüdüğü Pau Grande'nin mahallelerinde, sokaklarında arkadaşlarıyla futbol topunun peşinde harikalar yaratıyordu.
Futbolcu olmak gibi bir hayali de yoktu. Çevresindekilerin ısrarlarıyla şansını denemeye karar verdi.
Manuel Francisco dos Santos, 17 yaşında bir delikanlıyken, Rio'nun büyük kulüplerinden Vasco'nun, yeni yetenekleri denemek için yaptığı halka açık antrenmana katılmaya karar verdi. Futbol oynamaktan lime lime olmuş ayakkabılarını götürmeye utandığı için yanına almamıştı. “Ayakkabıların olmadan antrenmana katılamazsın” dediler, kapıdan döndü.
1951 yılında, Rio'nun küçük bir kulübü olan Sao Cristovao'da şansını denedi, zaman darlığı ve aşırı talep yüzünden ön elemelere çağrılma fırsatını bulamadı.
Fluminense, “Bekle biraz, çağıracağız seni” dedi ama beklediği haber bir türlü gelmiyordu.
1952’nin Mart ayında sıradan bir gün, Garrincha mahalle takımında driplingleri ile karşı takımın oyuncularını deliye çevirmekteydi ve bu arada 5 de gol atmıştı. Botafogo'lu profesyonel futbolcu Araty, tesadüfen tanık olduğu bu solo performans sonrası, Garrincha’ya "deneme antrenmanı" teklif etti, aldığı cevap “hayır” oldu. Ne de olsa bu sözleri çok duymuştu, hiçbiri gerçek olmuyordu. Yüreğinde bir hayal kırıklığına daha yer kalmamıştı...
Ancak Araty’nin, bu müthiş yetenekten vazgeçmeye niyeti yoktu. Birkaç ay sonra arkadaşını, Pau Grade'li bu çocuğu, çarpık bacaklı dripling ustasını bulmaya gönderdi. Mahalle maçı çıkışında Garrincha'ya 100 cruzeiro tren parası verip Rio'ya gelmesini söyleyecekti.
Cebinde tren parası ile yola düşen Garrincha, Rio'ya indikten birkaç gün sonra Botafogo'nun genç takım antrenmanındaydı. Onu görenler, futbol oynayabileceğini bile sanmıyordu. Henüz 15. dakikada herkesi kendisine hayran bırakmıştı.
Ertesi gün, 10 Haziran 1953'te Botafogo'ya imza attı. Botafogo'lular o günü her yıl Garrincha Günü olarak kutlayacaklardı.
İLK UZAYLI
Biri diğerinden kısa çarpık bacakları ve yamuk kalçası, Garrincha’nın en büyük avantajıydı. Galler Milli Takımı’nın sol beki Mel Hopkins, Garrincha’yı şöyle anlatıyor:
“Hangi yöne döneceğini kestirmeniz mümkün değil, kalçası ve bacakları ayrı yönlere dönük, sağa mı sola mı gideceğini ancak o sizi geçtikten sonra anlayabilirsiniz.”
Bu Garrincha’nın engellerini fırsata çevirişiydi.
Şili gazeteleri “Bu adam hangi gezegenden geldi?” diye başlık atıyorlardı, bir başka deyişle, Garrincha ilk “uzaylı”ydı…
Onun futboluna sadece anlatılanlara dayanarak bir bilgi edinmek masalsı, futbol oynarken çekilmiş görüntülerinden bir araya getirilen videoları izlemek ise başka bir his.
Bir sanat gösterisi, büyüleyici ve etkisinden kurtulmak neredeyse mümkün değil.
Derler ki, Zidane’ın makasları Garrincha’nın sadece 4’te 3’ü kadardır, asla tam değildir.
Onun görüntülerini izlerken bu cümlenin ne anlama geldiğini daha iyi anlıyorsunuz.
Sadece Youtube’a Garrincha diye yazın.
BİR FOREST GUMP HİKAYESİ
Biraz bencil olduğu, pas vermekten çok hoşlanmadığı, rakipleri ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynadığını anlatıyorlar. Avrupa’nın onunla ilk tanışması sayılan maçı da buna bir örnek olarak gösterenler vardır.
Şöyle ki; 1955’te Fransa şampiyonu Stade Reims’in Botafogo ile oynadığı dostluk maçının son 5 dakikasına 5-1 önde giren Brezilya ekibinin teknik direktörü Zeze Moreira futbolcularına topu ayaklarında dolaştırıp vakit geçirmeleri talimatını verir.
Topu alan Garrincha, hocasının dediğini yapar; 5 dakika boyunca topu dripling ve çalımlarla ayağında, rakipleri etrafında dolaştırıp durur.
Garrincha futbol şovu mu yapıyordu? Hayır, sadece hocasının söylediğini kelimesi kelimesine uygulamıştı.
Forrest Gump filmini seyredenler bilir, masa tenisi hikayesi vardır: “Toptan gözünü ayırma” derler, Forrest da öyle yapar…
Aslına bakarsanız, Garrincha bir Forrest Gump’tı.
Brezilya Futbol Federasyonu'nun tüm futbolculara uyguladığı testte Manu Garrincha 6 yaşındaki bir çocuk kadar zekaya sahip çıkmıştı.
Brezilya’da A sınıf ehliyet alması bile mümkün değildi. Otobüs kullanmaya yetmeyen zekasıyla 2 Dünya Kupası’nın kahramanı oldu.
Pele'nin 1958 Dünya Kupası'ndaki efsane performansına asistleri ile eşlik etmiş, 1962 Dünya Kupası’nda 4 gol kaydetmiş, turnuvanın en değerli futbolcusu seçilmişti.
Oysa çoğunlukla rakip takımın kim olduğunu aklında tutmakta zorlanır, maçın ortasında takım arkadaşlarına gidip sorardı.
1958 Dünya Kupası finalinin son düdüğü çalınıp da Brezilyalılar kupanın sevincini yaşarken, Garrincha etrafta “bu son maç mıydı?” diye soruyordu.
MÜTEVAZİ STATLARIN ADI
Hayır demeyi beceremiyordu. Sırf bu yüzden Botafogo yöneticilerinin ona boş sözleşme imzalattırıp cebine üç beş kuruş sıkıştırarak Garrincha’yı nasıl kullandıkları da yazılır. O birkaç kuruşu da alkol ve kadınlara harcar, sürekli beş parasız gezerdi.
Skandalları seven Brezilya basının elinde, onun gece hayatına düşkünlüğü iyi malzeme olmuştu. Hatta ölümünden sonra kaleme alınan biyografileri hayatı ve futbolu kadar ardında bıraktığı skandallardan yazıldı. Ne yakışıklıydı ne de zengin...
Zaten Galleano’nun deyimiyle “Öldüğünde fakirdi, yalnızdı ve sarhoştu...”
20 Ocak 1983'te, uzun yıllardır kullandığı alkolün verdiği tahribata dayamayan vücudu, onun için maçın bitiş düdüğünü çaldığında, çarpık bacaklı dripling şeytanı aramızdan ayrıldı... Onu izleme fırsatı bulamayan milyonlarca futbolsevere anlatılacak hikayesini arkasında bırakarak...
Paulo Coelho’nun cümlesine yapılmış en güzel asist ise, Maracana Stadı’nın ev sahibi soyunma odasına Garrincha, deplasman takımlarınınkine Pele adı verilmesidir…
Çünkü Pele dünyanın, Garrincha Brezilyalıların idolüdür.
Bugün Brezilya’nın hemen hemen her şehrinde, köyünde, en küçük ve mütevazi statların adı Garrincha’dır.
Belki de onu anlatmanın en güzel yolu budur…
Okuyucu Yorumları
1 YorumOkumayan adam
25 Kasım 2020 09:35Okumadığım için bir şey diyememAma güzel olabilir siz bi okuyun