Onlar, kendi dönemlerinin en iyi futbolcularıydı. Bugün hala futbola yön veriyorlar, sadece koltukları değişti.
Futbolun en büyük takımlarının başkan yardımcıları, sportif direktörleri ve yöneticileri oldular. Oyuncu takımı yönetirse ne olur sorusunun cevabını veriyorlar.
Emre Belözoğlu’nun Fenerbahçe’de yarattığı farkı izlediğimiz şu günlerde ilham kaynağı olan isimlerden birkaçını sizin için derledik.
Ama bizlerin gözünde, takım elbiseleri ile yönetici olarak kameralara kaydedildiklerinde, yeşil sahada yazdıkları tarih geliyor.
1- BEGIRISTAIN
Aitor "Txiki" Begiristain, Manchester City’nin futbol direktörü...
Johan Cruyff’un Barcelona’sının en önemli futbolcularından biriydi… Ama futbolu bıraktıktan sonra o kadar büyük işlere imza attı ki, futbol kariyeri gölgede kaldı.
Bask kökenli Begiristain, futbola Real Sociedad’da başladı, 18 yaşındayken A takım kadrosuna girecek kadar yetenekliydi. 1988’de Barcelona’ya transfer oldu. Kendisi gibi Basklı Andoni Zubizarreta, Julio Salinas and Ion Andoni Goikoetxea ile Barcelona’nın rüya takım denen efsane kadrosunun parçasıydı.
Johan Cruyff, Begiristain için “çok ama çok zeki” demişti. Şöyle düşünün, Barcelona’ya geldiğinde tek kelime Katalanca bilmiyordu. Şehrin trafiğinde, aracının içinde otururken, radyoda duyduğu her kelimeyi tekrar ederek öğrendi. Hem de öyle bir öğrendi ki, bilmeyen onu Katalan zanneder… Elbette, bir basklıya katalanların ordusunun yönetimi boşa verilmez!
Begiristain, futbolu bıraktıktan sonra Barcelona’nın futbol direktörü oldu. Ona bu görevi veren eski başkan Joan Laporta, “Txiki’yi getirmek verdiğim en doğru karardı” diyor. Yönetimsel kararları Ferran Soriano, futbolla ilgili kararları Begiristain veriyordu. Rijkaard’ın soyunma odasının kontrolünü kaybettiğine karar verip Guardiola’ya takımı emanet eden, onun bugünün uzay takımını yaratmasında büyük rol oynayan, Txiki Begiristain’dı.
2012’de, Manchester City’e Ferran Soriano birlikte geçtiler, Pellegrini’ye bir yıl tanıdılar ardından da Guardiola’yı getirdiler. Pep Guardiola, “Manchester City’ye gelmemin nedeni Begiristain’dır” bile dedi, artık daha ne desin!
2- ZUBIZARRETA
1980’lerin İspanya’sının efsane kalecisi Andoni Zubizarreta…
“Futbolda tüm sevaplar forvetlere, tüm günahlar da kalecilere aittir” der Zubizarreta, kendi kariyerini özetlemiş aslında…
İlk kez Athletic Bilbao’da profesyonel olarak kaleye geçtiğinde 20 yaş doğum gününe sadece 2 gün vardı. Teknik direktörün doğum günü hediyesiydi ilk 11’de olmak… Atletico Madrid’e karşı sahaya çıktı ve İspanya’nın 1980’lerdeki en büyük kalecisi oldu.
1994 Şampiyonlar Ligi Finali’nde maçın mutlak favorisi olan Barcelona’nın Milan karşısında aldığı 4-0’lık hezimetin günah keçisi ilan edildi. 1998 Dünya Kupası’nda Nijerya’dan yediği golle İspanya’yı yakan adam olarak damgalandı. Ama o Zubizarreta’ydı, bir neslin kaleci idolüydü.
Zubizarreta, 2010 yılında Begiristain’ın yerine Barcelona’ya sportif direktörlüğe getirildi, 2016’da ise Marsilya ile anlaştı ve 4 yıl görev yaptıktan sonra 2020’nin Mayıs ayında kişisel nedenlerle ayrılmak istediğini bildirdi.
Zubizarreta, futbolun en önemli yöneticilerinden biri olarak yakın zamanda kariyerine yine en büyük kulüplerde devam edecektir.
3- NEDVED
Çek futbol tarihinin yetiştirdiği en büyük yıldız.
EURO 1996’da gösterdiği performans ile ilk kez Lazio’ya transfer olarak ülkesinden çıktı. Juventus, Zidane’ı Real Madrid’e sattığında, Lazio’nun kapısını çalıp Nedved’i aldı. Juventus yöneticisi şöyle söylemişti hatta: “Bize daha fazla gol atmasını engellemek için transfer ettik.”
Nedved 10 numara pozisyonundaydı, oyun kurucuydu, ancak Zidane’ın aksine savaşçı, defansa yardımcı, pres yapan ve top kapan bir orta saha oyuncusuydu, pek çok oyun kurucunun aksine, Nedved rakibini sahanın her köşesinde kovalardı. Savaşçıydı, beklemezdi, gider topu rakibin ayağından alırdı.
Aralık 2003’te World Soccer dergisi tarafından Yılın Futbolcusu gösterilen Nedved, yine aynı ayda Ballon d’Or aldı.
2006 – 2007 sezonuna küme düşerek Serie B’de başlayan Juventus’ta; Cannavaro, Thuram, İbrahimovic, Vieira gibi isimler kulüpten ayrılmışlardı. Nedved, Buffon, Del Piero, Trezeguet gibi az sayıda futbolcu ise küme düşürülen Juventus’ta kalmıştı. Nedved’in “Eğer bir takım küme düşerse futbolcular gider, adamlar kalır” sözü ise duvarlara poster olarak asılacaktı.
2010 yılında Juventus’a sportif direktör olarak geri döndü. 2015’te başkan yardımcılığına getirildi. Juventus’ta oyunu hala Nedved kuruyor, sadece başka bir koltukta…
4- ZANETTI
Inter'in başkan yardımcısı da bir futbol efsanesi…
Asıl ilginç öykü ise, Inter ile Zanetti’nin Inter transferinin rastlantı olmasıdır.
Inter başkanı Massimo Moratti, yıllar sonra verdiği bir röportajda, 1995’te Arjantin’e River Plate’de oynamakta olan Ariel Ortega’yı izlemeye gittiğini ancak Ortega o gün çok daha iyi bir performans gösteremediğini anlatır. Bu kadar yolu boşa geldiğini düşünen Moratti’nin dikkatini bir başka oyuncu çekmiştir. Rakip Banfield’ın defansında 7 kez driplingle hücuma çıkan bu genç oyuncu Javier Zanetti’den başkası değildir.
Javier Zanetti, Inter tarihinin en çok forma giyen futbolcusu, İtalya Serie A’da en fazla maça çıkan yabancı oyuncusu oldu, hiçbir sezonda 30 maçın altında kalmadı, İtalya’da en fazla saygı duyulan futbolculardan oldu. Yalnızca iki kez kırmızı kart gördü, hiçbir zaman rakibini sakatlayıcı ya da zarar verici müdahalede bulunmadı, onunki artık Zanetti Duruşu olarak adlandırılacaktı.
Ve tüm bu özellikleri sayesinde, Javier Zanetti, dünya futbolundaki en önemli ikon isimlerden biri haline geldi.
Muazzam bir yetenek olarak gözlere çarpmadı ama fiziksel özellikleri ve futbol stili, kanattan ileri ve geri attığı, ciğer ağlatan koşuları sayesinde “traktör” lakabı aldı.
Zanetti ile ilgili asıl muamma ise nasıl olup da hiç yaşlanmadığıdır. 30 yıllık tüm fotoğraflarında tek bir yaş alma belirtisi göstermemesinin sırrını açıklasa keşke... Juninho bile yaşlandı ne de olsa...
5- JUNINHO
Lyon’un uzun yıllar sonra yükselişi ve Fransa Ligue 1’de PSG ve Lille ile girdikleri liderlik yarışının sırrı acaba sportif direktörü olabilir mi?
Yıllar sonra, tarihe geçen başarıların imzalarından birini attığı Lyon’a geçtiğimiz yıl yöneticiliğe getirilen Juninho, işe kaldığı yerden devam ediyordur belki...
Kimilerine göre dünyanın en iyi frikikçisi… Hatta öyle ki, o günleri görmüş olanlar hatırlarlar, literatürde, “Vurduğu yerden taksi tutsan 20 lira yazar” deyimi Juninho ile birlikte icat edilmiştir.
Kariyerinde 77 frikik golünün hemen hepsini ceza sahası dışından attı, diyebiliriz ki Bayern Münih, Werder Bremen, Toulouse, Real Madrid, River Plate’e 35 metreden attığı serbest vuruş golleri onun için penaltı kadar yakındır.
2006’da Ajaccio’ya 41 metre, 2007’de Barcelona 47 metre, 2008’de Nice’e ceza yayının üzerinde yani 48 metre mesafeden serbest vuruştan gol atarak mesafelerin anlamsızlığına örnek olmuştur.
Rekorluk mesafelerden atılan bu 4 golün ortak özelliği ise hepsinde top 6 pasın üzerinde ve kalecinin neredeyse hemen önünde sekmişti, yani gol olmamaları neredeyse imkansızdı.
Peki sırrı neydi? Kendisi anlatıyor:
“Corinthians’ta oynayan Marcelinho’nun serbest vuruşlarını kopyalayarak başladım, o vurduktan sonra top havada giderken dans ediyordu. Vuruşun tekniği ise Didi’den öğrendim.”
Andrea Pirlo, biyografisinde, Juninho’nun vururken ayak parmaklarının sadece üçünün topa değdiğini fark etmişti. Mesele mesafe değildi, ayak olabildiği kadar düz ve gevşek olmalıydı.
Formül tamam, avucumuza yazdık, ama başarı garantisi yok, Juninho olmanız gerekiyor hala…
Okuyucu Yorumları
0 Yorum