Bizim Çocuklar'ın Ligue 1'de gösterdikleri muhteşem performanslar sayesinde artık Fransa'ya daha fazla bakıyoruz.
Fransa Milli Takımı, Brezilya ve Almanya ile birlikte tarihin en büyük başarılarını kazanan ülkelerinden biri. Pek çok yıldız oyuncu, ülkedeki futbol altyapısının yapılanması sayesinde sokaklardan bulunup çıkarıldı.
1- ERIC CANTONA
Kariyeri kadar uzun vukuatlar listesi olan Eric Cantona, futboluyla da sıra dışıydı. 1988 U21 Avrupa Şampiyonası’nda İngiltere maçında hat-trick yaparak tüm dünyanın gözlerini üzerine çeviren Cantona, Auxerre’de profesyonel oldu ve ardından Marsilya’ya, çocukluğunda taraftarı olduğu takıma transfer oldu.
Cantona’nın Fransa’daki gençlik yılları zor geçti. Neden derseniz, saha içinde ve dışında yaptıkları ve söyledikleriyle ceza almaktan top oynayamıyordu.
Kariyeri boyunca asla uslanmayacak olsa da Cantona’yı efsaneleştiren İngiltere ve Sir Alex Ferguson oldu.
Fransa Milli Takımı ise Cantona’ya uzak kaldı. Nedeni ise elbette yine iletişim sorunlarıydı.
Cantona, hiçbir zaman sözünü sakınmadı, kimseye kendini beğendirmeye çalışmadı, olduğu hırçın çocuğu saklamadı ve kontrolsüzlüğünün bedeli ağır oldu.
Kendisini 1988 Avrupa Şampiyonası kadrosuna alan Michel Platini’ye hakaret etti, Platini’nin cevabı ise “Ben burada olduğum sürece Eric’i çağırmaya devam edeceğim” oldu. Platini’nin görevi uzun süre devam etmedi, yerine Houllier getirildi, Cantona ona da hakaret etti.
Houllier’in cevabı Platini’ninki gibi olmadı. 1 yıl ceza alan Cantona geri döndüğünde artık yerinde bir başkası vardı: Zinedine Zidane…
2- ZINEDINE ZIDANE
Zinedine Zidane, Fransa tarihinin en büyük başarılarının altındaki en büyük imzalardan biriydi. 1998 Dünya Kupası ve 2000 Avrupa Şampiyonası’nda zafere ulaşan takım, sadece bir ulusal zafer değildi, ülkenin içindeki ayrımcılıkları, göçmenlerin statüsünü ve ırkçılığı parçalıyordu.
Zidane’ın Fransa’da en büyük sevinçlerinin yanı sıra en büyük hayal kırıklığı da tarihte derin bir yer edindi. Elbette 2006 Dünya Kupası finali…
Zidane’ın Materrazzi’ye kafa attığı o an tarihte heykeli dikilen tek kafa oldu.
Peki o gün Zidane’a çıkan kırmızı kartın nedeninin maçın 4. hakemi olduğunu biliyor muydunuz?
Final maçının hakemi Arjantinli Horacio Elizondo, yıllar sonra o gün sahada yaşananları ve kırmızı kartın hikayesini anlattı:
“Materrazzi’nin yaklaşık 40-50 metre öte yerde yattığını görünce oyunu durdurdum. Olayı görmemiştim. Telsizden yardımcı hakemlere sordum, inanılmaz bir şekilde onlar da görmemişlerdi. 4. hakem Luis Medina Cantalejo söze girdi ve şöyle dedi: ‘Korkunç, Zidane’ın Materrazzi’ye kafa atması korkunçtu. Zidane, Materrazzi’ye kafa attı. Olayın videosunu görence inanamayacaksınız.’ Böyle bir anda dördüncü hakeminizden böyle bir konuşma beklemezsiniz, teknik bir açıklama yapmalıdır. Cantalejo’nun bir tek ‘oley’ demediği kalmıştı, ama o benim koruyucu meleğimdi, eğer olayı görmemiş olsaydı işin içinden çıkamazdık. Elimi cebime attım ve Zidane’ı ihraç edeceğime inanamayarak kartı çıkardım.”
3- JUST FONTAINE
Onun adını bu onyılda pek kimseler anmıyor olsa da, geçmişin Avrupa’sındaki en büyük yıldızlardandı. 1933’te Fas’ta, Fransız bir baba ile İspanyol bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Just Fontaine, Fas’ın Casablanca takımında başladı. Hem ulusal lig hem de Afrika Kulüpler Şampiyonası’nı kazandıkları 1952 sezonunun ardından Fransa’ya gitti ve Stade de Reims’in, efsaneleşeceği formasını üzerine geçirdi.
Fransa Milli Takımı’nda 1953’ün 17 Aralık’ında ilk kez forma giydiği maçta Lüksemburg’a karşı hat-trick yaptı ancak sonrasında 1958’deki İspanya’ya karşı oynadıkları hazırlık maçına dek gol atamadı. 1958’de İsveç’te düzenlenen Dünya Kupası’nda ise tarih yazdı.
Favori elbette Brezilya’ydı, şampiyon da… Ancak turnuvanın gol kralı Pele’li, Garrincha’lı Brezilya’dan değil 13 gol atan Just Fontaine oldu. Dünya Kupaları tarihinin bir turnuvada en fazla gol atan futbolcusu Just Fontaine, 2 kez Fransa gol kralı oldu, 3 kez şampiyonluk yaşadı.
Just Fontain’in yeşil saha kariyeri, iki kez dizini kırınca henüz 28 yaşındayken sona erdi. Fontain kısa zamanda mucizeler yaratan bir adamdı; Paris Saint Germain’i tarihinde ilk kez Lig 1’e çıkartan teknik direktör olarak ölümsüzleşirken küme yükseldikleri son maçın son saniyelerinde geçirdiği küçük kalp krizi, futbolun hiç dinmeyen heyecanının eseriydi.
4- THIERRY HENRY
Büyük beton binaların bulunduğu göçmen semtlerinin ara sokaklarında arkadaşlarına çalım atıp babasından öğrendiği rövaşata numaralarını çekerek hava atan bir çocuk.
Thierry Henry, bunun çok daha fazlasıydı.
Futbola yeteneği vardı ve işten sonra amatör futbol oynadığı bir takımda forvet oyuncusu olan babasıyla her gün saatlerce antrenman yapıyordu. 1990’ların başında Fransa’daki altyapı ve akademi yapılanma hareketi sayesinde keşfedildi ve Monaco’ya gitti. Fransa’nın en büyük altyapı akademisi olan Clairefontaine’e gönderildi, geri döndüğünde onu Arsene Wenger bekliyordu.
Thierry Henry, sadece kendi neslinin değil, sonraki dönemlerin de ilham kaynağı olan en büyük futbolcularından biriydi. Ve aslında onun hikayesi azmin zaferiydi.
Henry, iyi bir futbol yapılanması, kusursuz bir akademi eğitimi, çok zeki teknik adamların ve hayalleri için her gün durmadan çalışan bir adamı anlatır.
5- LILIAN THURAM
Disiplinli, çalışkan, lider, dominant, istikrarlı… Thuram, kendi neslinin sadece Fransa’da değil tüm zamanların en iyi savunma oyuncularından biri olarak kabul ediliyor ki onun gibisi hala gelmedi.
Didier Deschamp ve Marcel Desailly ile birlikte Fransa Milli Takımı’nın 100’den fazla kez formasını giyen 3 isimden biri oldu ve 142 kez mavi formayla birinci sırada.
1998 Dünya Kupası’nın efsanevi savunma dörtlüsündeki yerini, kupaya giden yoldaki rolünü unutmak mümkün değil.
Guadeloupe’den Fransa’ya göç eden ailenin oğlu olarak tıpkı Henry gibi Monaco altyapı hocaları tarafından keşfedildikten sonra Parma, Juventus ve Barcelona’da efsaneler arasına adını yazdırdı.
Thuram, 36 yaşında, Barcelona’daki sözleşmesini bir daha uzatıp ardından futbolu bırakmadan önce PSG ile sözleşme imzalayacaktı. Ancak bir anda her şey değişti.
Abisinin genç yaşta ölümüne neden olan bir kalp rahatsızlığı Thuram’da da keşfedilmişti ve oynamaya devam edemeyecekti. Sözleşmeler masada, imzasız kaldı ve Lilian Thuram hiç beklemedik şekilde futbolu bırakmak zorunda kaldı.
Okuyucu Yorumları
0 Yorum