Futbol tarihinin gördüğü tek bayrak derbisi ve muhtemelen gelmiş geçmiş en büyük hezimet Uruguay’da yaşanmıştı.
2014’teki Brezilya-Almanya maçındaki 7-1’lik sonuçtan bile daha büyük bir hayal kırıklığını Maracana’da yaşatan da yine onlardı.
Arjantin ve Brezilya’nın gölgesinde kalsa da Uruguay, emin olun tüm Güney Amerika gibi...
Onların futbolu sevme ve yaşama biçimi, bizim buralara hiç benzemiyor ve bazı şeyler sadece Uruguay’da olur.
MARACANA
1950 Dünya Kupası'nı Brezilya'nın kazanacağından hemen herkes emindi. Finalde Uruguay, yalnızca geçilmesi gereken son 90 dakika olarak görülüyordu. 200 binden fazla futbolsever, Maracana tribünlerinde, Brezilya'nın şampiyonluğunu kutlamaya hazırlanıyordu.
Brezilya'nın köklü gazetelerinden O Mundo, final sabahı, Brezilya milli takımının fotoğrafının üzerine, "Dünya Şampiyonu" yazan bir kapakla yayınlandı.
Uruguay takım kaptanı Obdulio Varela, bulabildiği kadar çok sayıda gazete alıp, kampın her yerine bu kapağı yapıştırdı. Maç öncesinde yaptığı konuşmada ise, "arkadaşlar, bu oyun sahada oynanır. Şimdi sıra bizde" cümlelerini kullandı.
47. dakikada 1-0 öne geçen Brezilya için şampiyonluk şarkıları söylenmeye başlanmıştı. Ancak 66. dakikada Schiaffino ve 79'da Ghiggia'nın golleri ile kazanan, Uruguay oluyordu.
200 bin kişilik Maracana'dan tek bir çıt çıkmıyordu. Tam bir sessizlikti...
Dünya Kupası'nın fikir babası olan Jules Rimet, kupa seremonisi için Portekizce ve Brezilya'yı tebrik eden bir konuşma hazırlamıştı, elinde kaldı. Brezilyalılar şampiyonluk için özel bir marş bestelemişti, çalınmadı. Şampiyon takım için hazırlanan madalyaların üzerinde Brezilyalı futbolcuların isimleri kazınmıştı, verilemedi.
Hazırlık komitesinin elinde, Uruguay'ın şampiyonluğuna dair yapılmış hiçbir hazırlık yoktu!
O gün, bir futbol sahasında en fazla insanın yaşadığı hayal kırıklığı olarak tarihe geçiyordu.
Asıl ilginç olansa, Uruguay’ın gollerini kimlerin attığını kimsenin hatırlamamasıdır.
Kim demiş futbolda kazananlar hatırlanır diye?
PENAROL VE MONTEVIDEO
Uruguay’da futbol denilince akla iki takım gelir. Biri Nacional Montevideo, diğer Penarol.
Club Atlético Peñarol’un kulüp tarihi başarılarla dolu. Uruguay Ligi’ni tam 48 kere şampiyon tamamladılar. Copa Libertadores’i kazanan ilk takım ve 5 şampiyonluk ile kupa tarihinin en başarılı kulübü.
Kıtalararası Kupa’yı ise Boca Juniors, Milan ve Real Madrid ile birlikte 3 kez müzesine taşıyan takımlardan biri.
Ülkesinde, kıtasında ve dünya çapında kazandığı başarılarla dolu bir tarih…
Kendi evinde oynadığı maçlarda giydiği formasını 1902’den beri hiç değiştirmeyen Nacional Montevideo ise 2000 sonrası dönemin en başarılı takımı.
Öyle ki Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu, Nacional’i 2001–2010 arasında Güney Amerika’nın en iyi 7. takımı olarak gösteriyor.
BAYRAK DERBİSİ
Yıllar içinde yapılmış araştırmalarda Uruguay’da hangi takımın taraftarının daha fazla olduğu sorulmuş, cevaplar %50 Penarol, %45 Montevideo çıkıyor.
Hal böyle olunca, aralarındaki maçlar, kelimenin tam anlamıyla ülkeyi durduruyor.
Derbi mi dediniz? Alın size derbi!
Penarol taraftarları 12 Nisan 2011 akşamı Libertodores Kupası’nda Independiente maçında 309 metre boyunda, 46 metre yüksekliğinde ve ağırlığı yaklaşık 2 tonu bulan dev bir Penarol bayrağı açarlar. Dünya’nın en büyük bayrağı sıfatıyla Guinness Rekorlar Kitabı'na giren bayrağı 1930 yılından beri kulübe ev sahipliği yapan Estadio Centenario Stadı’na 300 taraftar taşır.
Dünyanın en büyük bayrağını Penarol açarsa, Montevideo daha da büyüğünü yapar.
Haziran 2013’te Nacional taraftarları, Copa Libertodores’te Deportivo Toluca maçı öncesinde, tribünler kendi bayraklarını açarlar.
Bu bayrağın bir de adı var: La Banda Del Parque.
600 metre uzunluğunda, 50 metre yüksekliğindeki bayrağın ağırlığı 5.000 kg’dır ve 400 kişi tarafından ancak stada götürülebilmiştir.
Montevideo’nun Penarol’e karşı aldığı en tarihi galibiyet, Guinness Rekorlar Kitabı'na giren rekorlarının yerine kendilerini yazdırmak olur.
“Bir futbol maçında açılmış en büyük bayrak” rekoru, Penarol’den Montevideo’ya işte böyle geçer.
2014’te Kolombiya’da Medellin takımının taraftarları 640 metreye 50 metrelik, bilinen en büyük bayrağı açtılar ve Uruguay’ı geçtiler ama Uruguay derbisinde hala Nacional önde...
Medellin hikayesi ise bir başka Coğrafya’ya kalsın...
ABDON PORTE
Uruguay denince Luiz Suarez, Diego Forlan, Edinson Cavani ya da Muslera gibi isimleri anlatırız genelde... Ancak öyle bir hikaye var ki Uruguay’dan geçerken onu anmamak olmaz.
Nacional’in Grand Parque Central Stadı’nda batı kale arkası tribününün adı Abdon Porte’dir.
Peki kimdir Abdon Porte?
1893 doğumlu Abdon Porte, 1910’da Colon’da futbola başlar, bir yıl sonra Libertad’a geçer ve aynı yıl Nacional Montevideo’ya gelir. Sağ bek olarak başlamıştır ancak zaman içerisinde savunmaya dönük orta saha gibi oynar ve takımın kaptanı olur. Yazar Xosé de Enríquez, Abdon Porte’yi şöyle tarif eder: “Uruguay’ın en iyi savunma oyuncusuydu. Hem durdurur hem de hücuma çıkardı. Oyunu çift yönlü oynayabilme kabiliyeti sayesinde döneminin ötesindeydi.”
1918’e gelindiğinde Abdon Porte’nin performansı düşmeye başlar. Yönetim Porte’nin yerine Alfredo Zibechi’yi alır. Porte artık yedek kulübesindedir.
Nacional’de bir gelenek vardır, her galibiyetten sonra yönetim, antrenörler ve futbolcular hep birlikte kutlama yemeğine giderler. 4 Mart 1918’de de Charley’e karşı alınan 3-1’lik galibiyetten sonra kutlamaya gidilir. Abdon Porte de oradadır ama sesi çıkmaz, bir köşede oturur.
Gece 1 civarı yemekten ayrılan Porte, Gran Parque Stadı’na gider, açık kapıdan sahaya iner ve başlama vuruşu noktasında durur. Silahını çıkartır, kendisini vurur.
Bazı kaynaklara göre bir köpek, bazı kaynaklara göre de stat görevlisi bulur Abdon Porte’nin bedenini. Geriye 2 mektup bırakmıştır, biri Nacional’in başkanı Jose Delgado’ya diğeri de ailesine.
Abdon Porte, yedek kaldığı için canına kıydığında 25 yaşındaydı.
Ve derler ki Abdon Porte Tribünü'nden sahaya bakınca onu görmek mümkünmüş...
Okuyucu Yorumları
0 Yorum