Dünyanın scout başkenti neresidir sizce? Brezilya mı? Portekiz mi? Kuzey Afrika mı?
Hiçbiri…
Uluslararası scouting sisteminin başkenti, Meksika’dır. Sadece Porto’nun 150, bir o kadar İtalyan takımlarının ve büyük scouting şirketlerinin gözlemcileri ülkeyi karış karış arıyorlar.
Meksika’da, Brezilya ve Arjantin gibi her sokak başında bir yıldız adayı potansiyeli yaşamıyor, Meksika’nın bu denli göz ininde olmasının nedeni kozmopolit yapısı.
Ülke ABD’nin güneyinde ve aslında tüm Amerika kıtasının merkezinde. Bu coğrafi özelliği, Meksika’yı her açıdan kıtanın kavşağı yapıyor. Hemen her yaş ve meslek grubundan insanlar ABD’ye giriş kapısı olarak Meksika’yı kullanıyorlar. Son derece kozmopolit demografisi olduğunu söyleyebiliriz.
Futbolda da durum çok farklı değil, sadece Meksika bu defa ABD’nin değil Avrupa’nın pervazı oluyor.
Oyuncu arama sistemi, tüm Güney Amerika’yı gezip futbolcu aramaktan daha kolayını seçti, scoutları Meksika merkezli bir ağa yerleştirdi. Kolombiya, Paraguay, Venezüella, Karayipler ve Uruguay başta olmak üzere, Orta Güney ve hatta Kuzey Amerika’da futbolcuların ilk hedefi Meksika ligine adım atabilmek, kıtanın en büyük vitrinine…
Veriler de bu bilgiyi tamamlıyor; Meksika takımların hepsi, her transfer döneminde Paraguay-Uruguay-Kolombiyalı en az 1 futbolcuyu Avrupa’nın ya kiralıyorlar ya da satıyorlar. Bu üç ülkenin milli takımlarında, Meksika Ligi’nde forma giyen oyunculardan kaleci dahil 11 yapmak bile mümkün…
Süper Lig’de uzun süredir forma giyen Rodallega’nın hikayesi, Meksika yolu hakkında net örneklerden biri: U20 Dünya Kupası’nda parladı, turnuva tarihinin en golcü futbolcusu rekorunu ele geçirdi, ardından Meksika’ya Monterrey’e transfer oldu, 3 yıl sonra Wigan’a, İngiltere’ye adım attı. Ardından da Türkiye’nin yolunu tuttu.
Belki biz Avrupalılar izlemiyoruz ama işi bilen futbol profesyonelleri için Meksika, vazgeçemedikleri bir lig diyebiliriz.
Meksika scoutları kadar kendi adını taşıyan dalga ile de dünya sporuna damga vurdu.
Dünyanın prestijli sözlüklerinden Macmillian’da Meksika Dalgası şöyle tanımlanıyor: “Spor alanlarının tribünlerindeki izleyicilerin birbirlerinin hareketleri anı anına takip ederek okyanus dalgasına benzeyen bir görüntü meydana getirmesidir. İlk kez 1986 Dünya Kupası’nda uluslararası spor sahnesine çıktığından Meksika’nın adıyla anılır.”
İlk kez Meksika’da dünya sahnesine çıktıysa, bu inanılmaz hareketi kim icat etti?
Aynı kaynağa göre, 1970’lerin sonu ile 1980’lerin başında ABD’de Kolej Futbolu maçlarında oldukça popülerdi. Amerikalı futbol izleyicilerinin de hemen komşularında düzenlenen Dünya Kupası’na götürdükleri belirtiliyor. Kameraya kaydedilmiş ilk Dalga, 1981’de ABD’de Beysbol ligi maçına ait.
Ayrıca 1984’te Atlanta Olimpiyatları final maçının oynandığı Pasadena’daki ünlü Rose Bowl Stadı’ndaki Brezilya-Fransa karşılaşmasında 100 binden fazla kişinin katıldığı Dalga görüntüleri de mevcut.
Stat demişken, Brezilya’ya da gitmişken, en güzel futbol mabetlerinden birini gezmeden gitmeyelim.
Elbetteki Azteca…
Cruz Azul ve Milli Takım’ın evi, 87.523 kişi kapasitesi ile ülkenin en büyük stadı ancak Estadio Azteca denince futbol kültürüne bıraktığı sayfalar anılır.
2 Dünya Kupası finaline ev sahipliği yapmış ilk stat, dünyaca ünlü “Tanrı’nın Eli” ve “Yüzyılın Golü” ikilisinin Maradona tarafından yazıldığı yer, ayrıca “Yüzyılın Maçı” olarak adlandırılan ve İtalya-Batı Almanya maçının da oynandığı stadyum.
Azteca adı, Meksika’nın üzerine kurulduğu antik Aztek medeniyetinden adını alıyor. Aslında 2 kez, sahipleri tarafından adı değiştirildi, ikisi de uzun sürmeden eski ismine dönmek zorunda kaldılar.
Stadın sayısız seyirci rekoru var ancak listenin en başında, gelmiş geçmiş en büyük sahne şovlarından biri bulunuyor.
Müzik dünyasının mega starı Michael Jackson, 1993’te çıktığı ve kült haline gelen efsanevi Dangerous World Tour’u Azteca’da üst üste verdiği 5 konserle tamamlamıştı ve toplamda 500 binden fazla insan bu olağanüstü gösteriye canlı tanıklık etmişti. Türkiye’de ise İnönü Stadı’nda bizler o şanslı insanlar arasına ismimizi yazdırmıştık.
Okuyucu Yorumları
0 Yorum