Kime sorsanız, futbol için “dünyanın her yerinde en popüler spor” derler. Bu cümleyi doğru kılmak için bir müdahalede bulunmamız gerekiyor ve “her yer” ifadesini kaldırmamız…
Futbol en popüler spordur ama her yerde değil. Özellikle de dünyanın en fazla nüfusunu barındıran en büyük ülkelerinden bazılarında. Örneğin ABD… Futbolun geliştirilmesi ve popüler hale gelebilmesi için uzun süredir devam eden çeşitli kampanyalar var ki buna aralarında Thierry Henry, Frank Lampard, Steven Gerrard gibi bu kıtanın en büyük yıldızlarının transfer edilmesi de dahil. ABD’de statlar doluyor, insanlar futbol maçı izlemeye gidiyorlar ancak beysbol, Amerikan futbolu, NBA’in yarattığı etkinin yanından bile geçemez.
Bu tarz büyük kampanyalar ve harcanan devasa paralar, sadece o ülke insanlarına “seyirlik” sunmaya yetiyor. Çocukluktan yerleşmiş spor alışkanlıklarını ve bağlılıklarını çözüp onları yenisiyle değiştiremiyorsunuz.
ABD kadar net bir kanıt daha var; Hindistan.
Futbolun dünyada yaygınlaşmasının tarihsel hikayesinin başrol oyuncusu İngiltere’dir. Ticaret ve sömürgecilik hedefiyle yola çıkıp tüm dünyaya (biz dahil) futbolu taşıdılar.
Uzun süre İngiliz yönetimi altında kalmış ve beraberinde de İngiltere etkisini en fazla hisseden ülkelerden biri olan Hindistan’da ise futbol yerine bir başka spor dalı yerleşti. Yine bir İngiliz geleneği olan kriket.
Aynı İngiliz etkisinin neden futbolu kapsamadığı, bölgeye giden İngiliz tüccarların kendi aralarında kriket maçları oynamasından kaynaklanıyor. Brezilya’ya ve Arjantin’e giden gemilerden futbol çıkmıştı, Hindistan’a ise kriket gitti.
Kriketin Hindistan’a varışının tarihi ise oldukça eski, 1700’lerin başına kadar gidiyor. İlk kriket takımı 1792’de kuruluyor ve 1918’de Uluslararası Kriket Konseyi’ne üye oluyorlar.
lk 50 yıl boyunca en zayıf ülkelerden biri olsalar da 1970’lerden sonra özellikle yıldız oyuncularıyla en başarılı takımlardan birine dönüşüyorlar.
Ülkede çocuklar küçük yaşlardan itibaren sopalarla ve toplarla kriket oynamaya başlıyorlar, okullarda kriket oynanıyor ve Hindistan’ın milli takımı da bu sporda oldukça iddialı.
2 kez Dünya Kupası kazanmış ve 1 kez de final oynamış, 3 kez Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmış Hindistan, krikette 3 kez Uluslararası Kriket Konseyi sıralamasında 1 numaraya kadar yükseldi, bugün bu yazı yazılırken de üçüncü sıradalar.
Hindistan, dünyanın kriket devlerinden biri.
1,5 milyara yakın nüfusuyla Hindistan, kriketteki başarısıyla futbol endüstrisinin hedefi haline geldi ve dünya futbol pastasında devasa bir dilim olabilmek için atılımına kalktı.
2010’da Hindistan Futbol Federasyonu, Amerika’da iki yatırımcı firma ile 15 yıl için 116 milyon dolar değerinde bir işbirliği anlaşması yaptı ancak 2011’de yapılan ilk lig kurulumu denemesi finansal nedenlerle ertelendi. Hindistan futbolunun ilk altın adımları atma denemesi 2014 yılına kaldı.
12 Ekim 2014’te Hindistan Süper Ligi için start verildi. Avrupa’nın, futbolunun, kariyerinin sonlarına yaklaşmış büyük yıldızlarının transferi başladı.
Ancak Hindistan Süper Ligi’nin transferleri gündemi meşgul etse de asıl hikaye geliştirilen sistemdi.
Kriket liginin bir uyarlaması olan Hindistan Süper Ligi, alışılmışın biraz dışında ve aslında tamamen ticari bir yaklaşımla inşa edildi.
Hindistan Futbol Federasyonu, Süper Lig’de mücadele edecek 8 eyalet belirledi; Chennai, Delhi, Goa, Guwatiati, Kochi, Kalküta, Mumbai ve Pune.
Bu 8 eyalet franchise tekliflerine açıldı ve aralarında, Hindistan film sektörü Bollywood’un oyuncu ve yönetmenleri, ülkenin kriket efsaneleri, çok uluslu şirketlerin de bulunduğu konsorsiyumlar şehirler için teklif verdi.
Bu konsorsiyumlardan birinin içinde yer alan Atletico Madrid, Kalküta’yı kazanırken, 8 şehrin franchise sahipleri Nisan 2014’te belirlenmiş oldu.
Franchiselar hızlıca takım kurulumuna başladılar, önce teknik direktörler açıklandı. Goa’da Zico; Chennaiyin’de Marco Materazzi göreve başladı ve hemen ardından ilk transferler geldi. Hintli futbolcular için NBA tarzı draft açıldı, yabancı futbolcular için ise transfer sistemi getirildi.
Hindistan Süper Ligi’nin sistemini özel kılan bir başka uygulama ise Marquee futbolcu, Federasyon'un tanımı ile daha önce ülkesini kıtalar arası şampiyonalarda temsil etmiş, saygın futbolculuk kariyeriyle takımın simgesi haline gelebilecek yıldız bir futbolcu anlamına geliyor.
Her takım için Marquee oyuncular açıklandı ve isimlerin hepsi tanıdıktı; Atletico de Kalküta’da Luis Garcia, Chennaiyin’de Elano Blummer, Delhi’de Alessandro del Piero, Goa’da Robert Pires, Kerala’da David James, Mumbai’de Ljungberg, Northeast United’da Capdevila ve Pune’de David Trezeguet.
Hindistan Süper Ligi 8 takımla 3 ay sürüyor ve deplasmanlı lig ekimde başlayıp aralıkta sona eriyor. Puan sıralamasında ilk 4’e giren takımlar kasım-aralık aylarında final serisi için mücadele ediyorlar. Final serisinden iki takım finale yükseliyor ve şampiyon belli oluyor.
İngiltere Premier Lig’le çok sayıda ortak çalışma anlaşması imzalanan Hindistan’da, sosyal medya, reklam filmleri, Robert Pires, Freddie Ljungberg, David Trezeguet, Alessandro Del Piero, Elano, Anelka, Adrian Mutu başta olmak üzere Japonya’dan Yunanistan’dan Brezilya’ya kadar çok sayıda ülkeden önemli isimlerin transferi ile futbol ayaklandırılmaya çalışıldı, devasa paralar harcandı.
Peki amaca ulaşılabildi mi?
Sadece 6 yıl gibi kısa bir süre için konuşursak beklenen ilgi ve düzey yakalanamadı. Tıpkı ABD’deki gibi, statlar doluyor ama Hintliler için futbol sadece seyirlik bir eğlenceden öteye gidemedi henüz.
Tıpkı, birini kendinize zorla aşık edemeyeceğiniz gibi, Hindistan da futbolu eğlenceden daha ileri görmüyor. ABD’nin ve Hindistan’ın olmayan futbol kültürünü baştan yaratabilmeleri için birkaç nesil geçmesine, bu sürede servetler harcanmasına ihtiyacı var ki bu da futbol endüstrisi için ne kadar mantıklı bir yatırım?
Okuyucu Yorumları
0 Yorum