Dünya futbolunun en büyük başarılarını değil ama en sıra dışı olanlarını onlar yazdı.
Danimarka, Euro 1964'te ismi -sen ile biten 10 oyuncu ile sahaya çıkmıştı ve hiçbir zaman da kendilerinden büyük başarılar beklenen bir ülke olmadılar. Ne milli takım bazında ne de kulüpler olarak Avrupa’da varlık göstermeleri değildi mesele, futbol sadece oyundu ve devasa başarılar elde etmeden de sevilebiliyordu.
Danimarka da işte o ülkelerden biri...
Oyunu oyun olduğu için sevenlerden...
1992 DANİMARKA
1992 Avrupa Şampiyonası’nın ev sahibi İsveç’ti ve tarihlerinde ilk kez ev sahibi kontenjanı sayesinde Avrupa Şampiyonası’nda mücadele edeceklerdi.
Danimarka ise Yugoslavya ile aynı eleme grubunda mücadele etmiş ve ikinci olduğu için turnuvaya gitme hakkını elinden kaçırmıştı.
1992 Avrupa Şampiyonasına yalnızca 11 gün kala, Yugoslavya, ülkede başlayan iç karışıklıklar nedeniyle diskalifiye edilince, yerine grubun ikincisi Danimarka çağrıldı.
Ancak bir sorun vardı; Danimarka Milli Takımı futbolcuları tatildeydi.
Plajdan toplanan takım olarak tarihe geçeceklerdi.
Danimarka, gruptaki ilk maçında İngiltere ile golsüz berabere kaldı. İkinci maçta ise ev sahibi İsveç'e kaybettiler. Grubun son karşılaşmasında Fransa'yı 2-1 mağlup ederek gruptan ikinci sırada çıkmayı başardılar.
Grup maçları sonunda Hollanda ve Almanya finali bekleniyordu. Ama Danimarka büyük bir sürprize imza attı.
Yarı finalde Herik Larsen, takımını iki defa öne geçirmişti, Hollanda ise Dennis Bergkamp ve Frank Rijkaard'ın golleri ile karşılaşmayı uzatmaya taşımayı başardı, gol sesi çıkmayınca seri penaltı atışlarına gidildi.
Peter Schmeichel, Marco van Basten'in penaltı vuruşunu kurtararak takımını finale taşıdı.
Finalin adı koyulmuştu: Almanya-Danimarka
Karl-Heinz Riedle, Stefan Reuter ve Guido Buchwald ile pozisyonlar bulan Almanlar, Peter Schmeichel'ı geçmeyi başaramadı.
19. dakikada Jensen ve 79’da Vilfort’un golleriyle Danimarka Avrupa şampiyonu oldu.
1992 yılında “dünyada yılın en iyi kalecisi” seçilen, yarı final maçında Marco van Basten’in penaltısını kurtaran Peter Schmeichel, maçtan sonra “Hâlâ ne yaptığımızı anlamış değiliz” demiş ve bu cümlesi ile tarihe geçmişti.
MICHAEL LAUDRUP
1992’de Danimarka, tarihinin en iyi jenerasyonunu yakalamıştı. Özellikle de Laudrup Kardeşler, Michael ve Brian...
O tarihi kupada Laudrup’lardan sadece birinin imzası vardı. Brian’ın... Danimarka tarihinin gelmiş geçmiş en büyük yıldızı olarak kabul edilen Barcelona’lı Michael, hala plajdaydı.
Teknik direktör Richard Moller Nielsen’in oynattığı futbola karşı olan Michael, kardeşi Brian ve Jan Molby takımda yer almayacaktı.
Nielsen’in Danimarka’nın ofansif ve artistik stilini bozarak, onu defansif bir enkaza çevirdiğini düşünüyorlardı ki elemeler boyunca da öyleydi. Turnuvaya da bu yüzden gidememişlerdi.
Ama Yugoslavya’nın yerine Danimarka çağrılınca Nielsen telefonu eline aldı, 3 küskün futbolcusunu aradı ama gelen sadece Brian oldu.
Michael Laudrup için futbol sadece bir oyun değildi, fikirler uyuşmuyorsa Avrupa Şampiyonluğunu bile istemiyordu. Çünkü oynadığı takım, tarihin gelmiş geçmiş en iyilerinden biriydi; Cruyff’un Barcelona’sı...
1991-1994 arasında üst üste 4 La Liga şampiyonluğu, 1992’de Avrupa Kupası...
Landrup dik başlıydı, 1994 UEFA Finali’nde onu oynatmayan Cruyff’a bile kafa tutacak, Barcelona’yı Real Madrid ile aldatacak ve 1995’te Barcelona’nın La Liga serisini sona erdirip kendi 5. şampiyonluğu zaferini tadacaktı.
Michael Laudrup’un futbolculuk kariyerindeki karakteri, teknik direktörlük konusunda pek işe yaramadı.
2000’de Danimarka’dan Brondby’ı, İspanya’da Getafe ve Mallorca’yı, İngiltere’de ise Swansea’yi çalıştırdı. Ardından Katar’a geçti ve Al Duhail ve Al Rayyan’da görev yaptı. Sahip olduğu tek başarı, İngiltere 2. Ligi şampiyonluğu.
ROLİGANİZM
Danimarka denince akıllara gelen bir başka tarihi olay, 2000 UEFA Kupası finalidir, Galatasaray’ın Arsenal’i yenip Türkiye adına ilk kupaya uzandığı şehir Kopenhag.
Ama Danimarka’nın çok daha az bilinen bir hikayesini paylaşmak istiyoruz.
Çünkü Danimarka, futbolun bir başka alanında, taraftarlıkta ise kendilerine ait bir ekol yarattılar.
Ancak bu ekolü Avrupa'nın diğer köşelerine duyurmak konusunda, kelimenin tam anlamıyla, ezeli rakiplerinin gölgesinde kalmaktan kurtulamadılar.
Holiganizm, Avrupa futbol tarihinin en uzun soluklu akımlarından biri oldu.
Etkisi, 1980'lerin başından günümüze kadar sürdü. Holiganizm'in önüne geçmek için ülkeler yasalar çıkarttı,ağır cezalar uyguladı, binlerce holigan ömür boyu futbol müsabakalarından men edildi. Ancak gerçek çözüm bir türlü üretilemedi.
Danimarkalı futbol tutkunları ise, holiganizme tepki olarak, kendi izmlerini yarattılar; roliganizm...
Rolig, Danca'da, sakin anlamına geliyor. Roliganlar, 90 dakika hiç susmadan tezahürat ederek, yalnızca takımlarını destekliyor, başta Danimarka Milli Takımı olmak üzere, takımları için deplasman yollarına düşüyorlar.
Roliganlara göre futbol için kavga etmek, kabul edilemez. Taraftar, şarkıları ve tezahüratları ile takımının itici gücü olmalıdır. Gerçek taraftar futbolun iki yüzüyle, galibiyet ve mağlubiyetle yüzleşmeyi öğrenmek zorundadır. Rakip taraftarlar düşman değil, birbirinin evindeki misafirdir. Evinizdeki misafire nasıl davranıyorsanız, rakip taraftara da aynı şekilde davranmak zorundasınız...
İlk kez 1984 Avrupa Şampiyonası'nda şarkılarıyla kendilerini gösteren Roliganlar, 1986 yılında De Danske Roligans adında bir dernekle birleştiler. Bugün roliganlar hala varlıklarını sürdürüyorlar. Ancak önlerindeki engel, genç Danimarkalılar...
Roliganizm, gençler arasında çok fazla rağbet görmediği gibi, aşağılanıyor. Forum gruplarında Roliganlar için "50-60 ihtiyar bunak" ifadeleri kullanılıyor. Danimarkalı gençler, roliganizme karşı dururken, şiddete karşı roliganlar, dünyanın ilgisinden uzak, ayakta durmaya çalışıyorlar.
MIDTJYLLAND VE COPENHAGEN
Danimarka’nın kulüpler düzeyinde başarısı olmasa da tarihsel olarak Copenhagen ve son yılların yükselen ekibi Midtjylland’ı ayrı tutmak gerekir.
Danimarka Süper Ligi’nde 13 şampiyonluğu bulunan FC Copenhagen’le ilgili asıl önemli bilgi, tüm İskandinavya’nın tribün rekorunu elinde bulundurmasıdır. 23 bin 700 ortalama seyirci sayısı ile ülkesinin lokomotif takımı.
Büyüyen FC Midtjylland ise yeni bir takım aslında sadece 21 yıllık bir tarihleri var. İlk şampiyonluklarını da 2015’te elde ettiler.
Ertesi sezon ilk kez Şampiyonlar Ligi’nde grup aşamasında yer aldılar.
Midtjylland’da bir proje takımı, kendileri gibi yetiştirici projelerden farkları ise keşfedici olmaları. Avrupa’nın en güçlü scout ekiplerinden birine sahipler.
Ama yetiştiricilik konusunda da haklarını yemeyelim, Danimarka’da futbol kulübüne ait ilk altyapı akademisini 2004’te Midtjylland kurdu. Bu akademinin yetiştirdiği en önemli isim, 2008’de Palermo’ya gönderdikleri Simon Kjaer.
Gana, Nijerya, Hindistan ve İngiltere’de pilot takımları bulunuyor.
LARS ULRICH
Danimarkalıların en büyük müzik yıldızı ise Metallica’nın kurucularından, Lars Ulrich...
1963’te Danimarka’da doğdu Lars Ulrich. Tenis oyuncusu olmak istiyordu. 16 yaşındayken tenis eğitimi almak için Amerika’ya gitti. Bir yandan tenis antrenmanları yaparken bir yandan da San Francisco’da davul çalıyordu.
Lars Ulrich, rock grubu kurmak istiyordu, yerel bir gazeteye ilan verdi; "Bir rock müzik grubu için müzisyenler aranmaktadır". İlana cevap veren, James Hetfield oldu, dünya müziğinin yaşayan efsanesi Metallica işte o ilanla kuruldu.
Okuyucu Yorumları
0 Yorum