Afrika, dünya futboluna çok büyük isimler kazandırdı ancak sadece George Weah, Ballon d’Or’u kazanabildi. Çoğu biraz sorunluydu, Yaya Toure gibi, kimi ülkesinin tarihinde rol oynadı, Roger Milla gibi. Hemen hepsi kazandıkları paralarla ülkelerine hastane, okul yaptırdı, geldikleri yerleri ve oradaki çocukları hiç unutmadılar.
Kara kıta hep yoksullukların içinde, top bile bulamadan futbol oynamayı öğrenmiş ve bir şekilde mucizelerle dünyanın en büyük yıldızlarına dönüşmüş yıldızlar yarattı. Her biri futbol hafızasına derin izler bıraktı.
Afrika’nın her biri imkansızlıklardan doğup yükselen 25 büyük yıldız futbolcusu listesinde Türkiye’den yolu geçmiş isimlerden BEŞ’ini bir araya getirdik.
1- ETO’O
Bazı kaynaklara göre, tarihte Afrika’nın en büyük futbol yıldızıdır, Weah’tan Milla'dan bile önce gelir...
Bazı kaynaklara göre, Balllon d’Or’un en büyük ayıbı bu ödülün Eto’o’ya verilmemiş olmasıdır.
3 kez Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, 2’si Barcelona 1’i Inter ile...
4 kez Afrika’da yılın futbolcusu ödülü.
İki yıl üst üste ve iki farklı takımla Şampiyonlar Ligi’ni kazanan 4 futbolcudan biri...
Kamerun Milli Takımı ile 2 kez Afrika Uluslar Kupası şampiyonluğu ve ülkesinin 4 kez Dünya Kupası’na katılmasında başrolün sahibi...
1997’de Real Madrid altyapısı scoutları tarafından keşfedilen Samuel Eto’o, B takıma kadar yükselebildi. A takım için yetersiz bulundu ve La Liga ekiplerine kiralık gönderildi. Leganes’te gol atmayı başarsa da Espanyol’da forma dahi giyemedi. 1999’da Mallorca’ya transferi ise her şeyi değiştirdi.
2003’te Copa del Rey finalinde attığı 2 gol sonrası Barcelona’ya imza attı. 3 La Liga, 2 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ve ardından 2009’da Inter formasıyla 1 Serie A, 1 Şampiyonlar Ligi ve 1 FIFA Kulüpler Kupası şampiyonluğu. Kazanılacak tüm büyük kupalarda elinin izini bıraktı.
Eto’o’nun kariyerinin bu kadar zirvesinde Anzhi’ye, Rusya Premier Ligi’ne transferi, yaptığı en büyük hata olarak gösterilir. 3 yıl için 20 milyon Euro maaş ile dünyanın en çok kazanan futbolcusu olmuştu ama Rusya’da futbolu geriye gitti. Ardından Chelsea, Everton ve Sampdoria’da kendini bulamadı.
2015’te Antalyaspor’a imza attığında futbolu artık son virajındaydı, 1 aylık antrenör-futbolculuk dönemi ise ülke futbol tarihinin en değerli sayfalarından biriydi.
34 yaşında geldiği Antalya’da 2,5 sezonda 77 maça çıkıp 44 gol attı. 2018’de, 37 yaşında 6 aylığına formasını giydiği Konyaspor’da 14 maçta 6 gol kaydetti.
2019’da futbolu Katar’da bıraktı.
2- DROGBA
1998'den 2002'ye, 4 yıl boyunca, Arsenal scout ekibi, Le Mans'da oynayan genç bir Fildişi Sahilli oyuncuyu yakından takip ediyordu. O yıllarda bonservis bedeli, yalnızca 100.00 pound olan bu genç adam, son derece yetenekliydi, fiziksel olarak oldukça güçlüydü, adı da Didier Drogba'ydı. Wenger, uzun uzun düşündü, izledi, sordu, soruşturdu ve bir karar verdi: "Yeterince hazır değil. Üstelik bizim elimizde Henry var!"
Drogba, 2003'te Marsilya'ya 6 milyon Euro’ya satıldı. 1 yıl sonra 2004'te, o günün İngiltere için transfer rekorunu kırıp 37 milyon Euro bonservis bedeli ile Chelsea'ye gitti.
2004 yılında Mourinho'nun, "efsane olmak istiyorsan, benimle Chelsea'ye gelmelisin" sözleriyle Fransa'dan İngiltere'ye doğru yola çıkan Drogba, Chelsea tarihinin en iyi 3 transferinden biri olarak gösteriliyor.
Oysa o günlerde, Chelsea'ye attığı imza daha henüz kurumadan, Drogba transferi için "26 yaşındaki santrfora 37 milyon vermek Mourinho'nun deliliğinin kanıtı" yorumları yapılıyordu. Portekizli teknik direktör, bu eleştirilere tek bir cümle ile cevap vermiş, "Drogba'yı takımdan ayrıldığı gün konuşalım" demişti.
320 kez sırtına geçirdiği Chelsea forması ile, Mourinho'nun kehanetini gerçekleştirip efsane oldu. Chelsea'den ayrılıp Çin'e gittiğinde ise Mourinho'nun bir kehaneti daha gerçek olacaktı; Chelsea, Drogba'yı çok özleyecekti.
2009'da, bir içecek firmasıyla yaptığı 3 milyon sterlinlik sponsorluk anlaşmasının gelirinin tamamını, doğduğu şehir Abidjan'da bir hastane yapılması için kullandı. Kurduğu "Didier Drogba Vakfı", Drogba'nın reklam anlaşmalarından gelen paralarla Fildişi Sahilleri'nde hastane ve teknik ekipman sağlanması için çalışmalar yapmaya devam ediyor.
Drogba’nın Çin’den Galatasaray’a gelişinin en önemli nedeninin, Çin’e gittikten sonra reklam anlaşmalarının azalmış olmasıydı. Drogba’nın vakıf için para toplayabilmek için reklam anlaşmalarına devam etmesi gerekiyordu. Türkiye’ye gelişi de işte bu yüzdendi.
Onu Galatasaray formasıyla gol attıktan sonra efsanevi dizlerinin üzerinde kayarak gol sevinci yaparken izlemek bir neslin en büyük şansı oldu.
3- JAY JAY OKOCHA
Fenerbahçe tarihinde forma giymiş çok sayıda Afrikalı futbolcu var: Yobo, Emenike, Moshoeu, Bienvenu, Sow, Niang, Samuel Johnson ve elbette Stephen Appiah hemen ilk akla gelen isimlerdir.
Sarı lavcivertli formayı giymiş iki Afrikalının yeri ise ayrıdır; taraftarın gözünde Uche ve dünya futbol tarihinde Jay Jay Okocha.
Futbol tarihinde Eto’o, Weah, Drogba ve Roger Milla’dan sonra gelmiş geçmiş en büyük Afrikalı yıldız olarak kabul edilen Okocha, ülkemizden de bir fırtına gibi geçti.
Asıl adı Augustine’di ancak kendisi gibi bir futbolcu olan abisi James kasabanın ünlülerindendi, lakabı da Jay Jay’di, Augustine’e de “Jay-Jay’in kardeşi” olmak düşmüştü. Gel zaman git zaman, James’in lakabı Jay-Jay, Augustine’in adı oldu, kasabanın ünlüsü abisinin gölgesinden dünyanın yıldızı oldu.
Fenerbahçe’de oynadığı dönemde Türk vatandaşlığına geçmişti ve Muhammet Yavuz adıyla oynamıştı.
Kırmızı kramponları, çalımları, futbolu ara sokakta oynarmışçasına eğlenmesi, milyonların huzurundaki bir küçük çocuk halleri, West Ham’a karşı 35 metre top sürdükten sonra 20 metreden attığı gol, Oliver Kahn ve dört savunmacıyı yerlerde süründürerek Karlsruhe ağlarına gönderdiği gol ile hafızalardan asla silinmeyecek bir gösteri bıraktı.
Futbolda başarının kupalar, şampiyonluklar değil, topla yapabileceklerinizin ne kadar sınırsız olduğunun önemli sayıldığı çağın son temsilcisiydi.
4- GEREMI
"Paraguay'da Cerro Porteno'da oynuyordum, bir gün yanıma bir menajer geldi, İspanyolca konuşuyordu. Anlattı, anlattı ama tek kelimesini bile anlamadım. Sahada kendi bildiğim gibi oynadım, beğenmişler, sonrasında da Gençlerbirliği'ne geldim."
Geremi’nin Gençlerbirliği’nden Real Madrid’e transferi İlhan Cavcav’ın başarısı olsa da bu imzayı attıran John Benjamin Toshack'ın inadı olur.
Beşiktaş’ı çalıştırdığı dönemde Geremi’yi gözüne kestiren Toshack’ın isteğiyle Süleyman Seba, İlhan Cavcav’ı İstanbul’a davet eder, Seba fiyatı sorar, Cavcav 2 milyon dolar ister, transfer olmaz. Toshack ertesi sezon Real Madrid’in başına geçer, bu kez Madrid yönetiminden Geremi’yi ister. Real, İlhan Cavcav’a 2 milyon teklif eder, Cavcav garsondan bir kağıt ister, üzerine 5 milyon yazar, masadan kalkar, İspanyollar arkasından seslenirler; “Lütfen, lütfen, 5 milyon, tamam.”
İlhan Cavcav için sadece bir transfer değildir, Gençlerbirliği’nin geleceğini kurmaktır, şöyle der: “Aslında Gençlerbirliği tesislerinin üzerine Mosheu, Kona, Khuse ve Geremi diye yazmalıyız, çünkü bu tesisleri onlardan kazandığımız paralarla yaptık…”
Geremi, sadece Türkiye için bu kadar önemli bir figür sanılır, halbuki Afrika’dan çıkmış en önemli 25 futbolcu arasında gösterilir.
Real Madrid ile Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, Chelsea’de 2 kez Premier Lig şampiyonluğu kazanmasının ötesinde, keskin yeteneği, sahada yapabildikleri ve üst düzey yeteneği sayesinde...
5- AMOKACHI
Bu yazıyı hazırlarken amaç, 3 büyüklerden birer futbolcu almak değildi, liste biraz kendiliğinden oluştu. Ancak son tahlilde bir karar verilmesi gerekti, zira Afrika’nın en büyük yıldızları listesinde yolu Türkiye’den geçmiş iki büyük isim kaldı; Ahmed Hassan ve Daniel Amokachi.
2 Dünya Kupası görmüş ve Şampiyonlar Ligi tarihinin ilk golünü atan Amokachi, Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu tarafından en iyi 18. Afrikalı futbolcu olarak gösterildi.
Lakabı olan Black Train / Kara Tren, henüz Club Brugge’da oynarken takılmıştı.
Kulüpler bazında kupa başarıları az olsa da milli takımla 2 Dünya Kupası’na katıldı, 1 Afrika Uluslar Kupası kazandı ve 1996 Olimpiyatlarında altın madalyayı boynuna astı.
1994 Dünya Kupası’da Yunanistan’a attığı gol sonrasında maçın hakeminin bile gidip tebrik ettiği Amokachi, sıra dışı ve kritik gollerin adamı olarak hafızalara kazındı.
Daniel Amokachi, Beşiktaş’ta 3 sezon oynadı ama “Benim evim Beşiktaş” diyecek kadar duygusal bağlarla bağlandı. İki oğlu, Kalim ve Nazım da Beşiktaş altyapısından yetişti, ancak ikisi de futbolu genç yaşta bıraktılar.
Okuyucu Yorumları
0 Yorum