Bugün 5 Şubat, Dünya Futbol Yıldızları Günü... Biz demiyoruz, bugün doğanlar söylüyor.
Henüz resmi tatil olmamış olsa da 5 Şubat bunu hak ediyor; tüm günü bugün doğan yıldızların futbola bıraktıkları armağanlarla geçirebilmeliyiz.
Hagi’yi seyretmeli, Cristiano Ronaldo’yu okumalı, Carlos Tevez’i konuşmalı, Neymar’ı tartışmalı, Cesare Maldini’nin genlerini araştırmalıyız.
Bir gün o da olacaktır elbette...
Günün anlam ve önemine binaen, bu hafta BEŞ’te 5 Şubat var.
Mehmet Ayan’a selamlarla, futbol perilerinin hediyesi yeteneklerine ayırdık.
Peki hangisinin kim olduğunu bulabildiniz mi?
1- TRIESTE: Cesare Maldini
Tarih 5 Şubat 1932. İtalya’nın Trieste şehri... 1954-1966 tarihleri arasında Milan defansının müthiş ismi, 1963’te Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kaldıran efsane kaptanı Cesare Maldini’nin doğum günü…
Cesare Maldini, İtalya Milli Takımı’nın en fazla forma giyen oyuncusuydu, Cannavaro ve Buffon’a kadar... Milan ile futbolcu ve teknik direktör olarak Avrupa Kupası kazandı. 1998 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda İtalya Milli Takımı teknik direktörüydü.
Kanındaki futbolculuk yeteneklerini oğluna aktardı ve İtalya futbolunun en önemli isimlerinden biri olan Paulo Maldini’nin hem babası hem teknik direktörü oldu.
Paolo’nun hayatındaki en büyük idolü babasıydı, “Babamın Avrupa’da şampiyonluk kupasını kaldırırken çekilmiş bir fotoğrafını görmüştüm, ben de onun gibi olmak istedim” diyordu Paolo. Cesare ise oğluna hayrandı, “Kendini geliştirme ve arama arayışıyla beni şaşırtıyor” diyordu.
Cesare Maldini, kendi neslinin en önemli İtalyan futbol adamlarından biriydi.
Futbolculuğu, kupaları, rekorları, teknik direktör olarak fikri ve bu oyuna bıraktığı onlarca şeye rağmen Paolo’nun babası olarak anıldı, bugün de doğum gününü kutlarken aynı ifadeleri kullanıyoruz, “Paolo’nun babası”... Ve Cesare Maldini’nin hayatında en büyük gururu buydu, “Paolo’nun babası” olmak...
2- SACELE: Gheorghe Hagi
Tarih 5 Şubat 1965. Yer bu kez Romanya’nın Sacele kenti. Karpatların Maradonası Gheorghe Hagi dünyaya gözlerini açıyor ve o dünya bir daha asla eskisi gibi olmuyor. Öyle bir futbolcu düşünün ki kariyerindeki toplam asist sayısı bilinmiyor. Formasını giydiği her takımın tribünleri onu, tekniğini, şapkadan tavşan çıkartan vuruşlarını, çalışkanlığını en çok da futbola olan tutkusunu büyük bir aşkla sevdiler…
1994 Dünya Kupası’nın Baggio ve Romario ile birlikte tarihe bıraktığı izde Hagi’nin adı yazar. Barcelona’da idolü Johan Cruyff’un teknik direktörlüğünde oynamış, oradan Real Madrid’in Los Galacticos’una katılmış, son durağında da Galatasaray ile UEFA Kupası’na uzanmış, neresinden baksanız şaheser bir kariyer.
Hagi’nin futbolu, diğer yıldız oyunculardan farklıydı, kendi döneminin en büyük futbolcularını anlatırken kelime kullanabilirsiniz; Zidane söz gelimi yazdıkça edebi bir esere dönüşür ya da Maradona bir hayatın tanımıdır başlı başına... Cümlelerle, tasvirlerle ve yazdıkça büyüyen yeteneklerdir hemen hepsi.
Öte yandan Hagi’yi yazamazsınız!
Sorayım, hayatında Hagi üzerine yazılmış ve Hagi’yi anlatabilmiş bir makale okuyabilmiş olan var mı? Yazamıyorsunuz Hagi’yi, izlemek zorundasınız, gözlerinizle şahit olmanız gerekir.
Hag’yi yazmaya kalkarsanız kurulan cümlelerin çatıları yıkılır, dolaylı tümleçlerin ayakları tökezler, yüklemler emekliliklerini ister.
Gheorghe Hagi, dünya futbolunun görsel hafızasına kayıtlıdır. Onu anlatmanın tek yolu bir videosunu referans göstermektir.
“Kaybettiğinde ağlamayan futbolcudan yıldız olmaz” der Hagi, kendisini en iyi anlatan cümleyi de zaten ondan başkası kuramaz.
3- CIUDADELA: Carlos Tevez
Tarih 5 Şubat 1984. Arjantin, Buenos Aires, Ciudadela’da bir çocuk açıyor gözlerini dünyaya ilk kez. Adı, Carlos Alberto Martinez. Herkesin bildiği ismiyle Tevez… İnsanlarla iletişim problemleri yaşadığı oluyor ara sıra. Fikir ayrılığına düşmediği bir tek futbol topu var.
Öyle bir futbolcu düşünün ki Diego Armando Maradona pankartla karşılasın...
Henüz 19 yaşındayken, Boca Juniors’ta, Maradona’nın 10 numaralı formasını taşımıştı. Tevez ne zaman tartışılmaya başlasa, savunmasına Maradona gelmişti. Manchester United, Manchester City ve ardından Juventus’ta hırçınlığını futboluna katmış, çalışması zor, eksantrik karakteri ile bir takımdan diğerine geçerken geri bıraktığı taraftara formalarını yaktırmıştı.
11 yıl sonra döndüğü Boca Juniors'ta Bombonera Stadı'nda 40 bin taraftar tarafından coşkuyla karşılanmıştı. O 40 bin kişinin arasında bir isim, özel bir pankart hazırlatmıştı.
“Geri döndüğün için teşekkürler Carlitos, Maradona Ailesi” yazıyordu, Maradona yarı beline kadar sarkmış Tevez’i karşılıyordu.
Carlos Tevez ile ilgili sayısız hikaye yazılabilir, ama onun nevi şahsına münhasırlığını sadece Maradona detayı anlatabilir.
4- FUNCHAL: Cristiano Ronaldo
Tarih 5 Şubat 1985. Bu kez Portekiz, Funchal. O gün futbol perileri ceplerinde birikmiş ne kadar futbol yeteneği varsa birleştirmişler, bir kutunun içinde toplamışlar ve kutuyu Cristiano Ronaldo adındaki bu çocuğun başucuna koymuşlar…
Cristiano Ronaldo ilk kez Manchester United’ın 7 numaralı formasını giydiği gün, o formanın tarihe yazdığı en büyük efsane maçı izliyordu.
18’lik Portekizli çaylak, 16 Ağustos 2003’te Bolton Wanderers’a karşı maçın 61. dakikasında oyuna girdi. Topu ayağına her aldığında sağlı sollu çalımlar, sonradan markası haline gelecek olan ayak oyunları ile rakibin üzerine üzerine gidişleri ve elbette bu çelimsiz çocuğa karşı hiçbir şekilde sertlikten kaçınmayan Bolton’luların elinde kalmalarına rağmen korkusuzluğu kayıtlara geçiyordu. United’ın ikinci golü öncesindeki kilit pası ceza sahası kenarından atmış, Kırmızı Şeytanlar’ın temposu ve hızını neredeyse tek başına ikiye katlamıştı.
Bu açılışın ardından mikrofonlar, yalnızca Manchester United’ın değil hem İngiltere tarihinin hem de kendi jenerasyonunun en yetenekli kanat oyuncusu olarak kabul edilen George Best’e uzatılıyor ve o tarihi cümle efsanenin ağzından dökülüyor:
“Beni şimdiye dek pek çok oyuncu ile yeni George Best olarak karşılaştırdılar ama ilk defa Cristiano Ronaldo benzetmesini iltifat kabul ediyorum.”
5- MOGI DAS CRUZES: Neymar
Tarih 5 Şubat 1992. Enflasyon %11 artmış, sinemalarda Adams Ailesi izleniyormuş, Seattle’lı grup Nirvana Avustralya turnesindeymiş, Eric Clapton Tears in Heaven adlı şarkısıyla listelerin 1 numarasıymış, dünya Cesur ve Güzel dizisiyle nefes alıp veriyormuş. Tüm bunların arasında Brezilya’da, Mogi das Cruzes’te bir bebeğin ilk haykırışı duyulmuş. Neymar doğmuş.
Bugün Neymar isminin yanında oluşan duyguların hepsi pozitif değil, elbette açıklamaları, kendini yere atışları, sanki kazandıklarını hak etmediğine dair oluşan bir fikir... Gelin sizi biraz geriye götüreyim, çok değil 6 yıl öncesine, gerçek Neymar’a...
5 Mart 2014’te Güney Afrika’ya hazırlık maçı için giden Brezilya milli takımı, karşılaşmayı 5-0 kazanır, ülke futbolunun yetiştirdiği en parlak yıldızlardan biri olan Neymar da hat-trick yaparak maça damgasını vurur.
Hakemin son düdüğünün ardından sahaya küçük bir çocuk girer. Belki de tek isteği futbolculardan bir forma alabilmektir. Ancak stattaki güvenlik görevlileri, çocuğun etrafını sarıp, deyim yerindeyse karga tulumba sahadan çıkartmaya kalkarlar.
İşte tam o sırada Neymar ortaya çıkar, şık bir çalımla, güvenlik görevlilerini geçer ve polisler daha ne olduğunu anlamadan çocuğu kalabalığın arasından çekip alır.
Brezilya Milli Takımı’nın futbolcularının ellerinin üzerinde havalara atılan ufaklık, Neymar ile birlikte David Luiz'e poz verir, fotoğrafı çeken Luiz çocuğa komik surat yapmasını söyler, ardı ardına kameraya basar.
Neymar, da Silva Santos Junior, Güney Afrikalı 7 yaşındaki bir çocuk için, Johannesburg'daki Soccer City Stadı'ndaki 5 Mart 2014 akşamını, hayatının en unutulmaz birkaç dakikası haline getirir.
Belki Neymar’ın kendisi de unutmuştur yolda, kim olduğunu, belki doğum gününde ona da süper kahraman olduğu günleri hatırlatmak gerekmiştir...
Okuyucu Yorumları
0 Yorum