BEŞ: Alisson, Ederson, Navas, Muslera, Ospina

Dünya futbol tarihi muhteşem kalecileriyle ne kadar övünse azdır. Avrupalı kaleciler disiplinleri, kusursuzlukları ve değişen futbola adapte olmaları ile damga vurmuş olsa da Güney Amerikalılar, son 20 yılda gelip kıtanın en değerli kalelerini ellerine geçirdiler.

Kolombiya, Arjantin, Brezilya, Meksika başta olmak üzere her Latin ülkesinin bir kale efsanesi vardı. Bu BEŞ isim ise yaşayan en iyi Güney Amerikalı kaleciler olmayı başardılar. En yüksek bonservis rekorunun ilk 3’ünün ikisinde onlar var ve bu eski kıtanın çizgilerinde tarihe geçiyorlar.

1- ALISSON BECKER

Alisson Becker, Taffarel’in 1998 Dünya Kupası’nda (kendisi o zaman sadece 6 yaşındadır) yarı finalde kurtardığı penaltı sonrasında ailesinin sevincine tanık olduğunda kaleci olmaya karar verdiğini anlatır. Bu arada Alisson’un abisi Muriel kalecidir, babası şirket ve mahalle maçlarında kalecilik yapar, annesi hentbolcu ve elbette kalecidir, hatta dedesi bile amatör futbol takımında kaleci olarak oynamıştır.

“Tanrı’nın benim için de planı farklı olmayacaktı” diyor.

Abisi ile aynı takımda oynayan ve çoğu zaman yedek kulübesine bile alınmayan Alisson, “Tüm kaleciler benden uzundu” diyor. “Kısa boyumla toplara yetişebilmek için daha fazla sıçramak zorundaydım. Bu sırada da top tekniğim çok gelişti.” 16 yaşında birden bire 17 santimetre boy atan Alisson kendisini eldivenlerle çizgide buldu.

Alisson mükemmel bir kurtarıcıdır; o uçmaz, fotoğraf çektirmez, eksantrik hareketlere bulaşmaz, sadece doğru zamanda kalenin doğru yerinde nasıl duracağını bilir.

2019 Şampiyonlar Ligi finalinde 5’i 13 dakika içerisinde olmak üzere toplam 8 net kurtarış yapıp rekor kırması onun ne denli geçilmez bir kaleci olduğunun kanıtı olarak kayıtlarda bulunsun.

2- EDERSON

Manchester City’nin önliberomsu kalecisi Ederson futbola savunmada başlamıştı. Bakın nasıl anlatıyor: “Savunma oyuncusu olmak için yeterince yetenekli olmadığımı fark edip kaleye geçtim. Her şeyin başlangıcı bu oldu.” Çocukluk yıllarında oynadığı Ebenezer FC’deki hocası Giba, “Sol ayaklıydı ben de onu sol bek olarak oynattım” diye başlıyor.

“Pas ve vuruş yetenekleri çok iyiydi ama driplinge çıkarken topla olan ritmini kaybediyor ve ilerleyemiyordu. Kaleye geçmesini söyledim. Ve daha gelen ilk topu kurtarmayı başardı. Sanırım o da yerini bulduğunu o an anladı.”

Ederson’un ise “topu istediği yere atabilme” başarısı kayıt altına alındı, 19 Ağustos 2018’de Huddersfield Town maçında Aguero’nun golünde kaleden verdiği pasla “City tarihinin asist kaydeden ilk kalecisi” ünvanını aldı.

Ederson top tekniğinin yanı sıra bir de futbol zekasına sahip.

Guardiola’nın “Her ne pahasına olursa olsun City oyunu kaleden kuracak” inadıyla Benfica’dan bulunup getirildiğinde, futsal oynadığı dönemde geliştirdiği geriden oyunu okuma ve doğru kurguyu uygulayabilme gibi benzersiz bir yeteneğini de yanında getirmişti.

3- KEYLOR NAVAS

Real Madrid’de geçirdiği 5 sezonda 3 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu kazanarak, listenin kupa kralı pozisyonunu alan isim elbette ki Keylor Navas.

Kosta Rikalı kaleci, 2010 yılında, altyapısından yetiştiği Saprissa’da 5 lig 1 de CONCACAF Şampiyonlar Kupası kazandıktan sonra İspanya’ya, Albacete adında küçük bir takıma transfer olarak geldi. Real Madrid’e ise Levante’de gösterdiği performans ile geçti. Ardından da 2019’da Fransa devi PSG’nin yolunu tuttu.  

Keylor Navas, çizgi kalecisidir, uzun boylu olmamasına rağmen son derece atletik ve refleksleri neredeyse mükemmel. Dezavantajlarının yerine avantajlar geliştirmesi, onu çok özel bir isim haline getiriyor.

Navas için, “mükemmel bir prototip” benzetmesi yapılır, altyapılardaki kalecilerin özellikle de çizgi kalecilerinin onu örnek alması tavsiye edilir. Konsantrasyonunu asla kaybetmeyen, enerjik, atletik ve hızlı bir kaleci.

Öte yandan hak ettiği değeri ve saygıyı görmediği de ortada…

Tam bir kupa canavarı olan Keylor Navas, hem ülkesinin hem Latin Amerika’nın hem de dünyanın en iyi kalecilerinden biri olarak gösteriliyor. Ancak ilginçtir, bu listedeki isimlerin arasında bile sönük kalmasını engelleyemiyor.

Yanlış zamanda dünyaya gelen futbolculardan biri olduğu kadar karizması ve imajı için de fazla uğraşmadığı doğrudur.

4- FERNANDO MUSLERA

Arjantin’de Buenos Aires’te doğan Fernando Muslera, Uruguay’da Montevideo Wanderers altyapısından yetişti. Çok genç yaşta, ülkesinin en önemli takımlarından Nacional’in scoutları tarafından keşfedildi ve 1 sezon kiralık olarak Nacional forması giydi.

Henüz 1 sezonu bile bitirmeden İtalya’da Lazio’nun radarına takıldı ve çok genç yaşta, 2007’de Lazio’ya transfer oldu.

Bu kadar genç olması, deneyimsizliği de beraberinde getirdi ve aslında Avrupa kariyeri hiç de iyi başlamadı.

21 yaşındaki genç Muslera henüz 7. haftada Milan’ın 5 golüne engel olamadı. Lazio’da sonraki 1,5 sezonu kulübede 2. kaleci olarak oturdu.

2008-2009 sezonunun ikinci yarısında Carrizo’dan formayı aldı ve kaleyi ele geçirdi. O sezon Lazio, uzun bir aradan sonra İtalya Kupası’na uzanırken Muslera da finalde 2 penaltı kurtararak deyim yerindeyse giden kupayı geri getirdi. O sezon gösterdiği inanılmaz performans ile 2010 yılında dünyanın en iyi 7. kalecisi seçildi.

2011’de Copa America’ya dünyanın en iyi kalecilerinden biri olarak gitti. O turnuvada Uruguay'ın şampiyonluğunun mimarlarından oldu...

Çeyrek finalde Tevez’in penaltısını kurtardığı an turnuvanın kaderini değiştirdi. Yarı finalde Peru ile karşılaştıkları gün Muslera’nın Galatasaray’a transferi resmi olarak açıklandı.

Fernando Muslera, Copa America şampiyonu olarak Galatasaray’a imza attı. Galatasaray tarihinin en çok forma giyen yabancı futbolcusu oldu, kaptanlığa yükseldiği gibi tüm bir ülkenin de sevgisini kazandı. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un, kulüp televizyonundan, Çaykur Rizespor maçında bacağının kırılmasına çok üzüldüğünü dile getirdiği, Alex’e benzettiği ve hastanede de ziyaret ettiği Fernando Muslera içi Koç’un benzetmesi son derece yerindeydi. Muslera, Türkiye’de kendisini futbolu takip etmeyenlere bile sevdirmiş, harika bir karakter.

Öte yandan elbette sadece karakter yetmiyor; Galatasaray kalesinde geçirdiği 9 sezonda kalede verdiği güven, en imkansız gol vuruşlarını bile çıkarma yeteneği, atletizmi kadar akrobatik yetenekleri, sürekli hücumda kalan bir takımın kalecisi olarak uzun süreleri kendi yarı sahasında geçirmesine rağmen maç konsantrasyonunu asla kaybetmemesi Muslera’nın başarısının sırrı.

Muslera, IFFHS tarafından 21. yüzyılın en iyi 21. kalecisi olarak gösteriliyor.

5- DAVID OSPINA

Kolombiya tarihinde hem çok yetenekli hem de çok renkli kaleciler yetişti. Öte yandan Napoli’nin kalecisi Ospina, renk konusunda kendisinden önceki isimleri aratsa da kalecilik yeteneklerini almayı başarmış.

19 yaşında Nice’e, Fransa’ya transfer olduktan kısa bir süre sonra parladı. Bir kalecide olması gereken tüm özelliklere sahipti ve Avrupa’yı peşinden koşturmaya başladı. 2012’de Beşiktaş’la görüşmüştü, ancak anlaşma sağlanamadı.

Ospina’nın asıl dikkatleri üzerine çekmesi ise 2014 Dünya Kupası’ndaki performansı oldu. Kıta elemelerindeki Arjantin maçındaki kurtarışları, turnuvanın çeyrek finalinde Brezilya’ya karşı gösterdiği performans, futbol izleyicilerinin aklını başından almıştı, bugün bile hatırlayıp gülümsüyoruz.

Ospina için turnuva dönüşünde masada onlarca teklif vardı, Atletico Madrid de dahil olmak üzere.

Tartışılır ama sanki Arsenal onun takımı değildi. 2016-2017’de PSG’ye karşı Şampiyonlar Ligi grup karşılaşmasında maçın adamı seçilirken muhteşem santrforlardan Edinson Cavani’nin sayısız şutunu çıkartarak adeta şov yapan Ospina için İngiltere, şanssız bir seçimdi.

Bugün kariyerinin gölgede kalmasına bakmayın, Ospina’nın formasının üzerine yasal uyarı yapıştırmak gerekir: “Dikkat kedi çıkabilir!”