Nürburgring’deki yarışı bundan 5 sene sonra hatırlayan biri olacağını sanmıyorum. Şöyle diyeyim, 2015 yılında Belçika’da gerçekleşen yarışı hatırlayan var mı? Yok. Bu yarışta da aslında farklı bir şey yoktu. Sezonu domine eden pilot damalı bayrağı ilk kez görürken şampiyonluk mücadelesinden uzak kalsa da düzenli olarak iyi sonuçlar elde eden diğer pilot ise podyumun ikinci basamağındaydı.
Ama Nürburgring hatırlanmasa da tarihi önemiyle hatırlanacak. Lewis Hamilton’ın özellikle son 3 yıldır sürekli çift haneli galibiyetlerle sezonu tamamlıyor oluşu Schumacher’in rekorunun bir noktada kırılacağı düşüncesini de güçlendirdi. Hamilton, Schumacher gibi her yarışı tek tek düşünen ve bu sayede bu dominasyonu kuran bir pilot. Michael Schumacher’in adında virajlara sahip olan Nürburgring’de Schumacher’i yakalaması ise bir başka hikaye elbette.
Michael Schumacher’in çok sevdiğim bir sözü vardır. Ona kariyerinin en dominant döneminde “çok şanslısın” yaftası takılmıştı. Schumacher’in şu sözü ise bana soracak olursanız başarılı sporcuların hepsinde kullanılabilir. “Ben şanslı değilim. Şansımı kendim yaratıyorum”
Şöyle düşünelim, Lewis Hamilton’dan bahsederken çoğu kişi, aracın çok iyi olmasını bu dominasyonun ana sebebi olarak sunmaktadır. Ama şu açıdan bakmayı reddederler sanırım. Hamilton, 7 sezondur Mercedes’i hep zirvede tutuyor. Yanına yaklaşabilen kimse olmuyor. 2017 sezonuna dönelim, Ferrari çok iyi bir araç tasarlamış ve Vettel, Hamilton’ın ensesinde nefesini hissettiriyordu. Peki, o sezon ne oldu? Lewis Hamilton, sezonun bitmesini beklemeden şampiyonluğunu ilan etmiş ve Mercedes’in en kırılgan sezonunda bile şampiyonluğu elinde tutmuştu. Bu örneği verme sebebime gelecek olursak yukarıda da belirttiğim gibi Mercedes iyi bir araç olabilir hatta tarihin en iyi birkaç aracından biri dahi olabilir ama aynı araç Bottas’ın kontrolündeyken farklı Hamilton’ın kontrolündeyken farklı. Önceki yazılardan birinde de belirttiğim gibi; Mercedes, Hamilton’ı değil, Hamilton, Mercedes’i yukarı taşıyor.
Hamilton emekli olduğunda kaç galibiyete ulaşır bunu tam olarak bilemesek de 120 galibiyet gibi bir tahminde bulunmak istiyorum.
Yarışta dikkat çeken diğer noktalara değinmek istiyorum şimdi de. Cyril Abiteboul ile Daniel Ricciardo arasındaki dövme iddiasını duymayan kalmamıştır sanırım. Valtteri Bottas’ın MGU-H sorunu sebebiyle poleden başladığı yarışı tamamlayamaması podyumda sürpriz bir isim göreceğiz demek oldu. Bu isim ise Renault’dan Daniel Ricciardo oldu. Yarış sonrası basın mensuplarının istisnasız şekilde tamamı hem Ricciardo’ya hem de Cyril’e aynı soruyu sordu; “Dövme neyle ilgili, nerede ve ne kadar büyüklükte olacak?”
Ricciardo’nun cevabı, “Kendi suratımı yaptırmayı da düşünebilirim aslında… Almanya’da olduğumuz için burayı hatırlatacak bir dövme düşüneceğim. Biraz beyin fırtınası yapmama izin verin” şeklinde olmuştu. 2 hafta sonra Portimao’da en merak edilen konuyu artık tahmin edebiliyoruz… Renault’nun sosyal medya hesaplarını bence takipte kalın, eğlenceli şeyler gelebilir.
Cumartesi sabah televizyon yayınına hazırlanırken 32 saat sonra kendinizi puan tablosunda gördüğünüzü düşünün. Düşünemediniz değil mi? Merak etmeyin ben de düşünemedim ama Nico Hülkenberg başardı. Süper yedek konumuna gelen Hülkenberg, hiçbir antrenman yapamadan sıralama turunda aracı deneyerek son sıradan başladı. Yarışın başında aracı tanımaya çalıştığını dile getiren Hülkenberg, yarış ilerledikçe momentum yakaladı ve ataklar yapmaya başladı. Bu ataklara eşlik eden harika lastik kullanımı onu rakiplerinden 3 4 adım öne taşıdı. Sonuca bakacak olursak da 20. başladığı yarışı 8. sırada bitirerek unutulmayacak bir hikayeye imza attı. Tebrik ederiz.
2 hafta sonra tarihinde ilk kez bir F1 yarışına ev sahipliği yapacak Portimao’da, Portekiz yarışından sonra görüşmek üzere. Auf wiedersehen!
Okuyucu Yorumları
0 Yorum