NBA Plus/Minus-14: Tortu

Ligin hazırlık aşamasını artık geride bıraktık. Yavaş yavaş kötü takımların dibe çöküşünün ne kadar gerçek olduğunun farkına varabiliriz. Onların ayrılmasıyla birlikte oyunu gerçekten oynamak isteyenleri de konuşabiliriz. Brooklyn Nets’in takasıyla birlikte doğu çok konuşmuştu. Batı, şimdi sıra senin!

Plus

Los Angeles Clippers

Geçen sezonu her açıdan dibe vurarak kapatan Los Angeles Clippers, bu sezona da geçmişin izlerini taşıyarak başlamıştı. Dallas Mavericks maçında rezil olmaları ve hücumun halen daha bireyselliğe sırtını yaslaması gelecekle alakalı soru işaretlerinin devamı anlamına geliyordu. Aylardır eleştirilen takımın bir yerde bu düşüşe dur demesi gerekiyordu ve fikstürün de yardımıyla cevap yavaş yavaş gelmeye başladı.

Öncelikle rotasyonda yapılan değişimlere göz atmak lazım. Sezon başındaki Los Angeles Lakers maçının ilk beşinde Nicolas Batum ismini gören herkes bunun ufak bir deneme olabileceğini düşündü. Batum’un bugüne kadar 28 dakika ortalamayla sahada kalması ise denemeden ziyade değişimi anlatıyor. Clippers, skorer oyuncu konusunda noksan bir takım olmadı fakat yaratma konusunda yokluk çekiyorlardı. Oyun zekâsı yüksek olan Batum’un Marcus Morris yerine ilk beş başlaması takımın dengesi açısından oldukça yararlı oldu. Takıma yeni katılan bir diğer isim olan Luke Kennard da sabit şutör rolünde gün geçtikçe daha verimli bir hale geliyor. Geçtiğimiz sezon asist yüzdesi bakımından lig 20. si olan takım şu ana kadar lig 8. liğine kadar gelmiş durumda.

Assolistlere gelecek olursak, takımın eleştiri paratoneri olan ve bu duruma sahada cevap vereceğini belirten Paul George gerçekten özel bir sezonun sinyallerini veriyor. Şut yüzdesi konusunda kariyerinin en iyi zamanını geçiren George, oyunundaki iç dış dengesi ve takımın daha hareketli oynaması sayesinde asist konusunda da istatistiklerini arttırmaya başlamış durumda. Kawhi Leonard için söylenecek tek şey sağlık olabilir. Oyunu anlamak ve kendi skorunu bulmak konusunda artık ustalaşan Leonard, peş peşe oynanan maçlarda da sahada yer alıyor ve tıpkı George gibi o da asist rakamlarını yükseltmiş durumda. Basın tarafından hep odakta tutulan Clippers, ışıkların bir miktar Brooklyn Nets’e kaymasıyla birlikte biraz daha huzurlu bir süreç geçirebilir.

Utah Jazz

Ligde son altı maçından galibiyetle çıkan Utah Jazz için aslında durum gayet basit; Quin Snyder’ın geçtiğimiz sezon sipariş ettiği oyuncu grubu pandemi sebebiyle bir sezon geç teslim edilebildi. Snyder’ın paketi açarken en sevindiği parça da Mike Conley olabilir. Veteran gardla alakalı Memphis Grizzlies’ten takas edilirken kurulan hayaller bu sezon gerçeğe dönüşmüş durumda.

Yapabildikleri konusunda her zaman tutarlı olan fakat hücumda istenilen planın uygulanmasında sıkıntı yaşayan Jazz, sahada rahat hareket edebilen ve şutunu yeniden kazanan Conley sayesinde birçok konuda rahatlıyor. Geçtiğimiz sezon yaratıcılık bakımından çoğunlukla Donovan Mitchell’ın insafına kalan takım, bu konuya net bir ekleme yapınca hem rotasyon yapabiliyor hem de Mitchell’ı fazla yükten kurtarmış oluyor. Elde edilen konforun üstüne geçtiğimiz sezon playoffta yer alamayan Bojan Bogdanovic’in formsuzluğuna rağmen sahada yer alabilmesi, Jordan Clarkson’ın yeteneğini tamamen basketbolun doğrularına kanalize edebilmesiyle birlikte potansiyel gerçeğe dönüşüyor.

Ligin bu zamana kadarki sürecinde ortalama hız bakımından 100’ün altında olup, hücum reytinglerinde ilk 10’da kendine yer bulabilen dört takım var; Los Angeles Clippers, Denver Nuggets, Phoenix Suns ve Utah Jazz. Diğer üç takımda bulunan yeteneklere bakıldığında Jazz’ın buraya kendini atabilmiş olması koç ve takımın tabanı hakkında gayet iyi şeyler anlatıyor.

Memphis Grizzlies

Memphis Grizzlies ligin takip etmesi en keyifli takımlarından biri olabilir. Ja Morant gibi izlemesi muhteşem bir yetenekleri var. Dillon Brooks, Brandon Clarke ve De’Anthony Melton gibi kimsenin Grizzlies kadar değer biçmediği fakat sonunda iyi oyunculara dönüşen keşifleri var. Sadece lige yeni gelen isimleri parlatmıyorlar, aynı zamanda Jonas Valanciunas ve Kyle Anderson gibi spotlardan uzaklaşmış oyuncuları da yeniden gün yüzüne çıkartmayı başarıyorlar.

Grizzlies’ın oyuncularında gösterdiği bu başarı tesadüf değil. Ligdeki saçma takımların aksine onlar gerçekten hadlerini bilerek oynuyorlar. Hücumda tıpkı Kyle Anderson gibi sakin ama gerekeni alıyorlar, savunmada ise istekliler ve bu sayede ligin en iyi savunmaları arasında kendilerine yer buluyorlar. Sezon başladığından beri yukarıda ismi geçmeyen fakat takımın en önemli ikinci ismi olan Jaren Jackson Jr.’dan mahrum kaldılar. Belirli bir periyotta Ja Morant’ten de faydalanamadılar fakat son beş maçtır sahadan galip ayrılıyorlar.

Grizzlies bu sezon da playoff hedeflerine ulaşmasa olur çünkü bu kadar sayılan ismin yanına Desmond Bane ve Xavier Tillman gibi çaylakları da ekleyecekler. İşte o zaman Atlanta Hawks gibi erkenden verilen kontratlarla değil tamamen ev yapımı oyuncularıyla sahnede olacaklar.

Minus

Sacramento Kings

Batıda yer alan kötü Washington Wizards taklidine hoş geldiniz. Hücum konusunda en azından yetenekliler ve bu sayede maçları fena geçmiyor. Asıl sorun savunmada başlıyor, nazikçe kevgir bile daha nitelikli denebilir. Geçtiğimiz sezon en kötü 11. savunma takımıydılar, konuyu çözmek adına Hassan Whiteside gibi muhteşem(!) bir çözüm dışında başka bir ekleme yapmadılar ve sonuç olarak sezonun en kötü savunma takımı olmayı başardılar.

Hücumda yetenekliler fakat taklidi olmaya çalıştıkları Wizards kadar hızlı değiller çünkü koç Luke Walton takımın başına getirildiğinden beri bu konuda yuları serbest bırakmıyor. Kendini hızıyla tanımlayan De’Aaron Fox da böyle bir kurguda iyi bir oyuncu olmaktan öteye geçemiyor. Fox’un dışında bu takımın gelecekte yapıtaşı olması beklenen Marvin Bagley ya sakat ya da kendisine belirlenen rol onun en iyi özelliklerine hitap etmiyor. Tyrese Haliburton bu senenin iyi çaylaklarından fakat böyle bir yapıda De’Aaron Fox gibi kalabilir. Geçtiğimiz sezon aldığı büyük kontratla kendinden söz ettiren Buddy Hield, kontratın rehavetine yakalanmış gözüküyor. Richaun Holmes’un kontratı bu sezon bitiyor ve bu sebeple elinden geleni yapıyor fakat Hield gibi fahiş bir kontrat almadığı sürece takımdan kaçmak isteyecektir. Sonuç olarak saçma kontratlar ve kötü yönetimle bilinmezliğe doğru yol alıyorlar.

Minnesota Timberwolves

Bu aralar gecenin bir saatinden öte günün herhangi bir diliminde Minnesota Timberwolves izlemek, buna maruz kalmak ancak ve ancak mücbir sebepler dahilinde olabilir. Geçirdiği sakatlık ve sonrasında Covid-19 virüsü kapmasıyla bu sezon ancak dört maçta yer alabilen Karl Anthony Towns’ın yokluğu, koç Ryan Saunders’ın takımdaki varlığı derken Timberwolves ligin en kötü takımı haline geldi. Hücumda ve savunmada ne yapmak istedikleri veya ne yapabildikleri belli değil. Hal böyle olunca takımın sahadaki varlığı da okulların son iki haftasına denk geliyor. Sınavlar bitmiş ve yıl içinde devamsızlığın dibine vurmuş öğrenciler gibi, Timberwolves oyuncuları da yok yazılmamak için sahada yer alıyorlar şimdilik.

Bir haftadır Draymond Green’in çaylak James Wiseman’a saha içinde savunma öğretmeye çalıştığı videolar düşüyor. Halihazırda oyuna kendini ne kadar verebileceği bilinmeyen fakat bir o kadar yetenekli olan çaylak Anthony Edwards’ın veya diğer genç oyuncuların böyle bir ortamda olgunlaşamayacağı açık. Tüm bunların da ötesinde takım sahibi Glen Taylor organizasyonu satmaya çalışıyor. Bir NBA takımı satın almak oldukça kârlı bir hamle olduğu için çok fazla talip oluşacaktır fakat taliplerin hepsi tadilat parasını bedelden düşmek isteyecektir.