Geçmişte yaşadığı sakatlıklar ve aldıkları büyük kontratlar sebebiyle eleştirilerin hedefi haline gelen oyuncular ile sıralamada arkaya itilen takımların bu duruma karşı çıkmasına şahit olduk. Kendileri hakkında başkalarının verdiği kararlardan ziyade daha iyiye ulaşmak için uğraşanların hikayesi için önden buyurun.
Plus
Houston Rockets
Spor anlatısında şüphecileri susturan karakterler her daim takdir görür fakat Houston Rockets hakkındaki düşünceler şüpheden de öte malumun ilanına denk geliyordu. Yazın yapılan hamleler ve sonrasında yaşanan James Harden krizinin bitişiyle birlikte elde kala kala sakat süperstarlar, problemli rol oyuncuları ve neden alındığı pek anlaşılmayan Christian Wood kaldı. Normalde bu yapıdaki bir kadronun John Wall’un kontratına rağmen yeniden yapılanmaya gitmesi beklenirken Rockets, topyekûn bir şaşırtma hamlesiyle karşımıza geldi. Başta John Wall olmak üzere yapı içindeki her oyuncu günü idare etmek yerine olabileceklerinin en iyisi olmaya, düştükleri durumdan kurtulmaya karar verip gerekli adımları atmaya başladılar.
Gregg Popovich 19 sene baba oğul gibi çalıştığı Tim Duncan’ın emeklilik konuşmasının ortalarında boğazı düğümlenir ve topuğunu vurup ona dönerek ‘’Takımı yönetmeme izin verdiğin için teşekkür ederim. Çünkü süperstarın ara sıra biraz darbe alabiliyorsa, diğer herkes çenesini kapatıp sıraya girebilir’’ der. John Wall’un karakterinde koçundan darbe almayı tolere edebilecek bir tip yok fakat çaylak koç Stephen Silas’ın takımı yönetmesine izin verdiğine de şüphe yok. Onun gibi hayatın her alanında lafını sakınmayacak ve etrafındaki herkes için saatli bomba olan profildeki bir oyuncunun koçuna biat etmesi ilk düzgün adımın atılmasını sağlıyor.
Atlanmaması gereken bir diğer adım da Rockets’ın durumu için oldukça elzem; yukarıda bahsi geçen oyuncuların hepsi kendini kanıtlamak istiyor. Kadrodaki konumu sebebiyle en rahat pozisyona sahip olan Christian Wood bile aldığı kontratı hak ettiğini göstermek istiyor. Niyetler bu kadar iyiyken Stephen Silas’a babasından ve diğer koçlardan öğrendiklerini uygulamak kalıyor. Bu hikâye bir yerlerden tanıdık geliyor; Geçtiğimiz sezon Oklahoma City Thunder’da görülen başarının bir benzerini Teksas temsilcisinde görebilirsiniz.
Charlotte Hornets
Maçların sonucundan bağımsız sezonun izlemesi en keyifli takımlarından biri oldukları kesin. Sonuçlara gelecek olursak da sezon başından beri en farklı yenilgilerini 17 sayıyla aldıklarını görebilirsiniz ki bu da onların öyle veya böyle maçın içinde kaldıklarını gösteriyor. Kadrodaki isimlere tek tek bakıldığı zaman bu direnci beklemek biraz hayalperestlik olurdu fakat koç James Borrego doğru rol tanımlarıyla, işleyen rotasyonlarla doğru yerde kalmayı başardı. Sezon başında aldığı kocaman kontratın şimdiye kadar hakkını veren Gordon Hayward dışında Hornets’ın kadrosundaki her oyuncunun en az bir büyük eksikliği bulunuyor ve Borrego onları belli sınıflara ayırarak kullanıyor.
48 dakika boyunca Bismack Biyombo, Cody Zeller veya P.J. Washington gibi işçi arılardan en az biri sahada kendine yer buluyor. Gordon Hayward ve çaylak Lamelo Ball takımın karar vermekte özgür bırakılan iki ismi. Bu kısımdan sonra gelen Terry Rozier-Devonte Graham ikilisinin tek bir rolü var; Kendileri gibi olup yarın yokmuşçasına şut atmak. Bu rolün kontenjanı öğretmen atamalarındaki kadar az olduğu için sözleşmeli misali imkân arayan Malik Monk da süre alabildiği zamanlarda kendini kanıtlamaya çalışıyor. Herhangi bir zümreye ait olmayan Miles Bridges da genelde Lamelo Ball’la birlikte hava operasyonlarına dahil olup anın keyfini çıkartıyor.
Geçtiğimiz hafta zorlu fikstürden üç galibiyet bir yenilgiyle ayrılmayı başardılar. Doğu konferansının keşmekeşinde belirli bir kalite tutturdukları için beklenenden dahi iyi bir yerde sezonun sonuna kadar gidebilirler. Ligin asist üzerinden sayı çıkarma yüzdesinde açık ara liderler ve takım her olarak olumlu tarafta yer almaya çalışıyorlar. Her şey üst üste koyulduğu zaman maçları denk geldiğinde izlenecek bir takım, geleceğe dair umut ortaya çıkıyor.
Chris Paul
Geçtiğimiz yazıda LeBron James burada yer alırken ustalara saygı kuşağı Chris Paul ile devam ediyor. 1 Şubat’ta Dallas Mavericks’e karşı 34 sayı 9 ribaunt 9 asistle oynayan Paul, oyun aklı bakımından lig tarihinin en özel isimlerinden biri olduğunu yeniden hatırlattı. Kariyerinin en verimli zamanları geride kalmış olsa da halen daha oyunu bir telkâri gibi işleyebilen usta oyun kurucu, yüksek şut yüzdesini doğru tercihleriyle sağladı.
2004’ten bugüne kadar kendisiyle özleştirdiği orta mesafe şutlarından o akşam 16 sayı çıkartan Paul, aslında sahada görünenden fazlasını yapıyor. Sezon boyunca toplam şut denemelerinin %73’ünü üç sayı çizgisinin içinden kullanan Paul, seneler içinde kaybettiği atletizmin de etkisiyle artık boyalı alanı sehven kullanıyor.
Kaybettiği bu tehdidin sonucunda belirli bir alana sıkışmasına rağmen verimli geceler geçirebilmesi, orta mesafedeyken içeri girmeyecek olmasına rağmen savunmacısıyla arasına mesafe koyabilmesi onun halen daha ne kadar özel bir oyuncu olduğunun kanıtı.
Temmuz 2018’de Houston Rockets’ın ona verdiği maksimum kontrat her yönüyle eleştirildi fakat usta oyun kurucu üç senedir o kontratın yükünü hakkıyla taşımaya çalışıyor. Phoenix Suns’ın istediği lider olmayı başardı ve bu rolün dışında bireysel olarak iyi durumda olduğunu söylemek de mümkün. Kariyerinin başında deyim yerindeyse kafası kadar dizlikle sahada yer almış bir oyuncu için 35 yaşında bunları yapabilmek ancak ona yakışırdı.
Minus
Dallas Mavericks
Sezon başından beri sakatlıklar, Covid-19 kısıtlamaları derken belirli bir standardı tutturamadılar ve son yumruk da fikstürden geldi. Geçtiğimiz hafta ayağa kalkan Houston Rockets’a karşı mağlup olmalarıyla başlayan yenilgi serisi Denver Nuggets, Utah Jazz, Phoenix Suns’ın katkılarıyla altı maça ulaştı. Neyse ki Atlanta Hawks galibiyeti halen daha maç kazanabileceklerini hatırlattı.
Takımın lideri Luka Doncic, tamamlayıcısı Kristaps Porzingis ve yeni transfer Josh Richardson’ın bireysel üçlük yüzdeleri 23 maç geçmesine rağmen %30’un üstüne çıkamadı. Değerli oyuncuları üçlük konusunda form tutmayınca ligin üçlük yüzdesi bakımından en kötü takımı oldular. Mavericks’in oynadığı oyunla bu yüzdelerin birleşimi tek bir şeyi ifade ediyor; Kendi bacağına sıkmak. Batı konferansında 13. sırada yer almaları kalıcı bir durum olmayacaktır fakat konferanstaki karışıklığı, Covid-19’u üst üste koyup durumu değerlendirecek olursak artık ayağa kalkmanın vaktidir.
Portland Trail Blazers
Portland Trail Blazers trenine ne zaman atladığınız fark etmez. İster yetenekli oldukları kadar vukuatlar ve Shaquille O’Neal’a kurban edilen Jail Blazers durağında, ister Brandon Roy’un lokomotif görevi gördüğü zamanlarda veya Roy’un ruhuyla yola çıkıp onu da geçen Damian Lillard zamanında vagonlardan birine atlamış olabilirsiniz. Trail Blazers’ı sevmek için birçok neden bulunurken, sevmemek için aynısını söylemek zor. Yalnız onları sevmenin de bir dikeni var, o da sonuna kadar gidememeleri.
Dün gece oynanan Philadelphia 76ers maçına Damian Lillard, CJ McCollum, Jusuf Nurkic, Derrick Jones, Zach Collins ve Nassir Little’dan yoksun çıkmak zorunda kaldılar. Bu uzun listeden yakın zamanda dönecekler var fakat tüm kadronun ne zaman tamamlanacağı muamma olarak kalacak. İyi transferlerle girdikleri sezonun bu şekilde ellerinden kaydığını görmek gerçekten üzüyor.
Okuyucu Yorumları
0 Yorum